Ekonomi

Tedavi edilmeyen varis akciğer embolisine neden olabilir

Medicana Sağlık Grubu Girişimsel Radyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Metin Çevener:
- "Varis, iyi huylu bir damar hastalığı olsa da tedavi edilmemesi kişinin hayat konforunu çok olumsuz etkileyen sonuçlar doğurabilir. Hatta eğer toplardamarlarda pıhtı oluşursa akciğer embolisine neden olarak hayati risk oluşturabilir"

İSTANBUL - Medicana, varis tedavi edilmediğinde akciğer embolisi gibi hayati tehlike oluşturabilen sorunlara neden olabildiğini bildirdi.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, varisin zaman kaybedilmeden tedavi edilmesi gerektiğini belirtti.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Medicana Sağlık Grubu Girişimsel Radyoloji Bölümü'nden Uzm. Dr. Metin Çevener, "Varis, iyi huylu bir damar hastalığı olsa da tedavi edilmemesi kişinin hayat konforunu çok olumsuz etkileyen sonuçlar doğurabilir. Hatta eğer toplardamarlarda pıhtı oluşursa akciğer embolisine neden olarak hayati risk oluşturabilir." ifadelerini kullandı.

Varis tedavilerinin geciktirilmeden yapılması gerektiğinin altını çizen Çevener, "Tedaviler, varisin seviyesine ve türüne göre değişebilir. Hastanın durumuna göre endovenöz lazer tedavisi, köpük tedavisi, miniflebektomi tedavisi uygulanabilmektedir. Bu yöntemler tamamen girişimsel radyolojik yöntemlerdir. Cerrahi tedavi değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Variste lazer tedavilerinin gündemde olduğuna değinen Çevener, endovenöz lazer tedavisi hakkında şunları kaydetti:

"Lazer tedavisinin amacı cerrahide olduğu gibi kan damarlarının çıkartılması veya bu damarlarda akımın kesilmesi için damarın bağlanması değildir. Lazer tedavisinde amaç, yok edilmek istenen genişlemiş toplardamarın lazer enerjisiyle tahrip edilmesidir. Bacak varislerinde lazer tedavisi ultrason kılavuzluğunda gerçekleştirilen bir yöntemdir. İşlem boyunca damarlar ultrason ile görülerek ve takip edilerek gerçekleştirilir.

Hasta sırt üstü yatar pozisyona uygulanan bir tedavidir. İşlemin tamamen ağrısız olması için varis damarının çevresi tümesan anestezisi denilen bir yöntemle uyuşturulur. Bu şekilde işlem tamamen ağrısız olarak gerçekleştirilir. Sonrasında diz civarından bir noktadan toplardamara iğne deliğinden girilerek genişlemiş damar içerisine lazer fiberi yerleştirilir. Lazer fiberi çalıştırıldığında fiber ucundan çıkan lazer enerjisi damar duvarını ısıtarak damarı tahrip eder. Fiber kablosu kısa zaman aralıklarıyla damar içerisinde hareket ettirilerek tüm damar duvarları yakılmış olur. İşlemden sonra cilde yakın yerleşimli solucan şeklinde görülen kıvrımlı damarlara skleroterapi denen köpük tedavisi de eklenebilir."

Çevener, variste köpük tedavisinin de sıklıkla uygulanabildiğini, bunun, cilt altında görülen ince kılcal damarların ve orta çaplı yüzeysel genişlemiş kıvrımlı damarların tedavisinde kullanılan bir tedavi metodu olduğunu kaydetti.

Söz konusu kılcal damarların içerisine verilen çeşitli kimyasal maddeler ile bu damarların yok edilmesini hedeflendiğini belirten Çevener, "Verilen kimyasal madde, damar iç yüzeyini kaplayan hücrelerin ölmesini ve damarın tahrip olarak kaybolmasını sağlar. Skleroterapi (köpük tedavisi) sırtüstü veya yüzüstü yatar pozisyonda gerçekleştirilen bir tedavidir. Genellikle görüntüleme eşliğinde uygulanır. Yaklaşık 30-45 dakikalık bir işlemdir. İşlemde çok ince skleroterapi iğnesi denilen can yakmayan iğneler kullanılır. Köpük tedavisinde anesteziye gerek duyulmaz. Çok ince kılcal varislerde hemen etkisini gösterir. Kesi yapılmadığı için pansuman da gerektirmez. Hastanede yatış olmadan uygulanan bir yöntemdir." ifadelerini kullandı.

Miniflebektomi iğne deliğinden gerçekleştiriliyor

Çevener, kesisiz bir yöntem olan miniflekbektominin iğne deliğinden gerçekleştirildiğini belirtti.

Bu işlemde de herhangi bir kesi veya dikiş yapılmadığını belirten Çevener, flebektomi işleminin çok uzun yıllardır başarıyla büyük varislerin tedavisinde kullanıldığı bilgisini verdi.

Miniflebektominin ise bunu küçük deliklerden yapmayı amaçlayan minimal invaziv bir damar çıkarma yöntemi olduğunu kaydeden Çevener, "Bu işlem ilk defa kendisi bir dermatolog olan Robert Müller tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak günümüzde bu işlem herhangi bir kesi olmaksızın yaygın olarak kullanılmaktadır." ifadelerini kullandı.

Çevener, miniflekbektominin de ultrason eşliğinde uygulandığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öncelikle çıkartılacak damarların ultrasonla görülür olması gereklidir. Sonrasında bu damarların içerisine verilen köpük ile hem damar içerisindeki kan boşaltılır hem de damar daha belirgin olarak görülebilir hale gelir. Daha sonra damarın cilt üzerindeki iz düşümünden çok ince tığ şeklinde bir iğne ile girilerek damar dışarı çıkarılır. Bu işlem lokal anestezi ile yapılmaktadır. İşlem çok küçük bir iğne deliğinden gerçekleştirildiği için hastalarda işlem yerlerinde bir iz kalmayacaktır. Miniflebektomi genellikle lazer ve köpük tedavisi ile birlikte uygulanır. Bu nedenle hastaların işlem sonrası belirli bir süre varis çorabı giymelerini istenir. Bu, bacaklara kompresyon yapacak ve işleme bağlı yan etkilerin oluşmasının önüne geçecektir."

Kaynak: ANADOLU AJANSI

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir