Ağız Boşluğu Kanserleri

Ağız boşluğu kanserleri tüm vücut kanserlerinin %1'den az kısmını, tüm baş-boyun bölgesinde görülen kanserlerin ise %30–35 kısmını oluşturmaktadır. Görülme oranının diğer organ kanserlerine göre daha az olmasına rağmen önlenebilir faktörlerinin bulunması ve erken evrede yapılan tedavilerin yüz güldürücü sonuçlar vermesi ağız boşluğu kanserlerinde bilgilenmenin önemini göstermektedir.

Ağız boşluğu başlıca dil, dudak, damak, ağız tabanı, retromolar üçgen (azı dişi arkası üçgeni) gibi bölgeleri içermekte ve bu bölgelerin kanserlerine genel tabir olarak ağız boşluğu kanserleri denilmektedir.

Kanser tanımı kabaca durdurulamayan, sağlıksız, kontrolsüz hücre çoğalması olarak tariflenebilir. Ağız boşluğu içinde bulunan mukoza dediğimiz örtücü yüzey bölgelerdeki üst tabakanın kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına bağlı olarak ağız boşluğu kanserleri oluşmaktadır. Ayrıca mukozanın altında yerleşmiş dokularda da kanserleşme ihtimali bulunmaktadır (tükürük bezleri, kaslar, vb.). Bu kanserler yerleşim yeri itibari ile komşu organ ve dokulara yayılabilmektedir. Bu komşuluklar arasında çene kemiği, kaslar, sinirler, damarlar kanser yayılmasına maruz kalabilir. Ayrıca çene altı ve boyundaki lenf bezleri de ağız boşluğu kanserlerinde sıklıkla kanser istilasına maruz kalan yapılardır ve cerrahi tedavinin bir parçası olarak sıklıkla çıkartılır.

Birçok kanser oluşumunda en önemli sebep olarak karşımıza çıkan sigara ağız boşluğu kanserleri için başlıca sorumlu faktördür. Ağız tabanı kanserleri tütün kullanma alışkanlığı ile bağlantılı olarak ileri yaşta ve erkeklerde daha sık görülmektedir. Alkol kullanımının da sigaranın kanserojen etkisini arttırdığı saptanmış olup risk 8–12 kat artmaktadır. Ayrıca birden fazla noktada görülme (multifokal) durumu söz konusu olabilmektedir.

Ağız boşluğu kanserleri içinde incelenen dudak kanserinde ise sigaranın yanı sıra farklı bir sebep faktör olarak güneşe maruz kalmak öne çıkmaktadır. Özellikle çiftçiler ve dış ortamda çalışan işçilerde normal kişilere göre 8–10 kat daha sık görülmektedir.

Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki kötü ağız bakımı ve ağız hijyeninin bozukluğu ağız boşluğu kanserleri sebeplerinden bir tanesidir. Çürümüş veya yapısı bozulmuş dişler ve ağız içine tam olarak uymayan ve dili, diş etini vuran kötü yapılmış diş protezlerinin sürekli sürtünmesinden dolayı dil ve diş etinin kenarlarında yaralar oluşabilir. Zamanla bu yaralar kötü huylu tümörlere yani kansere dönüşebilir. Bu nedenle ağız bakımına gereken önem verilmelidir.

Yapılan birçok çalışmada HPV (human papilloma virus=insan siğil virüsü) enfeksiyonu da ağız boşluğu kanserleri için sebep faktörlerden biri olarak kabul edilmiştir.

Birçok kanser türünde olduğu gibi ağız tabanı kanserlerinden korunmanın en önemli yolu sigara, pipo gibi tütün ürünlerinin ve aşırı alkolün kullanılmaması,  meyve ve sebzeden zengin diyetle beslenilmesidir (araştırmalar bu tür diyetin ağız kanseri riskini azaltabileceğini ileri sürmektedir).

Erken tanı birçok hastalıkta hayat kurtarıcıdır. Ağız boşluğu kanserlerinden herhangi birinden şüphelendirebilecek belirtiler oluşunca bir Kulak-Burun-Boğaz hekimine gitmeyi ihmal etmeyiniz.  

BELİRTİLERİ

Bazen hiç bir belirti vermeyen ve diş hekimlerinin rutin muayenesi sırasında fark edilen ağız boşluğu kanserleri için en önemli ve uyarıcı olan belirti; dudak, ağız içi ve dilde birkaç haftadır iyileşmeyen yara veya zaman zaman yara haline gelen veya kanayan kırmızı ya da beyaz lekelerdir. Böyle bir durumda Kulak-Burun-Boğaz hekimine başvurulmalı ve onun gözetiminde gerekirse biyopsi alınmasına kadar giden aşamalar uygulanmalıdır.

Boyun lenf bezelerinde şişme de bu hastalıkların herhangi bir döneminde görülebilir ve hatta kanserin ilk belirtisi de olabilir.

Yutma veya çiğnemede ağrı veya zorluk daha ileri dönemlerde ortaya çıkan bir belirtidir. Çiğneme kaslarının veya kaslara giden sinirlerin tümör tarafından tutulmuş olabileceğini gösterebilir.

Ses kısıklığı veya kötü telaffuz gibi seste değişiklik, nefes alma güçlüğü gibi sorunlar, yüzde veya üst çenede ağrı, devam eden kulak ağrısı, dil veya çene hareketleri sırasında zorluk veya ağrı, kulak çınlaması veya işitmede azalma gene hastalığın ileri dönemlerinde görülebilen belirtilerdir.

Diş protezi kullanan hastalarda diş protezlerin oturmamaya başlamış olması veya sürtündüğü alanlarda oluşan ve iyileşmeyen yaralar fark edildiği zaman gecikmeden bir Kulak-Burun-Boğaz hekimine başvurulmalıdır.  

TANI

Hekime başvuru aşamasından sonra izlenecek belirli yollar vardır. Öncelikle ilgili bölgenin ayrıntılı muayenesi yapılır. Daha sonra tanıyı kesinleştirmek için yaradan biyopsi alınmakta ve patoloji incelemesiyle kesin sonuca ulaşılmaktadır. Hastalığın yayılımını öğrenmek için kimi zaman yüz ve boyun bölgesinin Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Rezonans (MR) gibi radyolojik görüntüleme yöntemlerine başvurulur.

Tanı eğer kanser olarak kesinleşirse tedavi yöntemlerine ve eğer cerrahi uygulanacaksa ameliyatın büyüklüğüne karar verilmektedir. Kanserli dokunun ağız içinde yerleştiği bölge, büyüklüğü ve yayılım yaptığı komşu dokuların genişliği değerlendirilir. Son olarak hastanın yaşı ve genel sağlık durumu incelenerek tedavinin şekline ve büyüklüğüne karar verilir.  

TEDAVİ

Tedavi seçenekleri içinde ilk sırayı ameliyat almaktadır. Çeşitli aşamalarda tek başına veya cerrahi tedavi ile birlikte radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneği de kullanılabilmektedir.  Ameliyat seçeneği gündeme geldiğinde tümör etrafında bir miktar sağlam doku katılarak tamamen çıkartılır, çoğu kez boyun lenf düğümlerinin temizlenmesi işlemi de ameliyatın bir parçası olarak eklenir.  Ağız bölgesindeki dokuların bazen çene kemiklerinin çıkartılması çiğneme, konuşma, yutma gibi fonksiyonlarda kısmen bozulmalara yol açabilir. Cerrahi çıkartma sonucu oluşan boşlukları doldurmak, kapatmak amacıyla vücudun yakın veya uzak bölgelerinden doku taşımak bazen bu ameliyatların bir parçası olabilmektedir.

Kemoterapi (ilaç tedavisi) ilk tedavi seçeneği değildir. Genellikle ameliyat ve radyoterapi gibi tedavi yöntemlerine ilaveten, etkinliği arttırmak hastalığın tekrarı ihtimalini azaltmak amacıyla kullanılır. 

Büyük ameliyatlar radyoterapi gibi ağır tedaviler gerektiren bu rahatsızlıklarda ailenin ve yakınlarının psikolojik desteği tedavinin başarı şansını artırabilir.

Sonuç olarak sigaradan, aşırı alkol kullanımında ve güneşe maruz kalmaktan kaçınmak, ağız sağlığına ve diş bakımına özen göstermek, diş protezlerinde sorun olduğunda diş hekimlerinin yakın takibinde olmak, bu kanserlerin oluşumunu büyük ölçüde önleyebilir.

Bir kez bu hastalık oluştuğunda erken teşhis ve uygun tedavi yaşam kurtarıcı olmaktadır. Bu nedenle dudak, ağız boşluğu içinde bir iki haftadan uzun süredir var olan yaralar, geç kalmadan bir Kulak-Burun-Boğaz hekimine gösterilmeli ve hekimin önerileri doğrultusunda biyopsi (parça alınması) ve tedavi aşamaları planlanmalıdır.
 

HAZIRLAYAN; Doç. Dr. Çetin VURAL, Dr. Volkan ÇAĞLAYAN