Güncel

Mineral gübreye dönüşen madenler toprağı besliyor

TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya:
- "(Mineral gübre üretimi) Burada Avrupa Birliği açısından tek önemli nokta; doğal gaz yakılırken ortaya çıkan karbon salımı. Bununla ilgili de karbon yakalama teknolojilerinden ya da yaktığımız doğal gazın yeşil amonyak üretimlerinden bahsediyorlar. Bu süreçlerin devreye alınması lazım" - Çiftçi Ufuk Yılmaz:
- "Mineral gübreyi 10,15 veya 20 kilogram olarak atıyoruz ama yaş gübreyi dekara 4-5 ton civarında atmamız lazım. Yaş gübreyi ancak kısım kısım, tarlaların bazı yerlerine veya ufak tarlalara atmış oluyoruz ama mineral gübre her zaman kullanılan bir gübre"

İSTANBUL - BİRİZ ÖZBAKIR - Madenlerden üretilen mineral gübre, toprağın güçlenmesi için gerekli maddeleri sağlarken, bu gübrenin üretimi esnasında ortaya çıkan karbon salımının ortadan kaldırılması için Avrupa Birliği'nin (AB) talep ettiği düzenlemelerin devreye alınması gerekiyor.

Hayvansal gübreler kadar sık olmasa da tarımda kullanılan mineral gübreler, fosfat kayalarından elde edilen doğal minerallerin, potasyum, amonyak ve azot ile zenginleştirilip granül haline getirilmesiyle elde ediliyor.

Madenlerden üretilen mineral gübreler hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, mineral gübrelerin temel işlevinin toprağı beslemek olduğunu, toprak beslendikçe çıkan ürünün topraktaki mineralleri içine alıp tükettiğini söyledi.

Çetinkaya, "Sizin sürekli toprağı beslemeniz, ağırlıklı potasyum ve fosfor kullanarak toprağınızı muhakkak ve muhakkak sürekli yenilemeniz gerekiyor. Bu anlamda da mineral gübrelere ihtiyaç duyuluyor." dedi.

Büyük tarım alanlarında organik gübre miktarının yetersiz kaldığı durumlarda toprağın ihtiyacı olan besin maddesinin mineral gübreler aracılığıyla sağlandığını belirten Çetinkaya, ürün yetiştirirken toprak analizlerinin yaptırılarak doğru gübrenin doğru miktarda uygulanmasının hem verim elde etme hem de kaynakların doğru kullanımı açısından önemli olduğunu kaydetti.

Fosfat dışında magnezyum, mangan, çinko ve bor gibi madenlerin de gübre üretiminde kullanıldığını söyleyen Çetinkaya, kömürün bir üst tabakası olarak nitelendirilen leonardidin de tarım sektöründe gübre olarak kullanıldığını bildirdi.

Topraklarımıza zararı değil aksine faydası var

Çetinkaya, mineral gübrenin üretim sürecinin çevreye etkileriyle ilgili şunları söyledi:

"Üretim sürecinde doğada zaten zengin biçimde bulunan fosfat kayasının oradan ayrıştırılarak sisteme dahil edilmesinden bahsediyoruz. Arta kalan diğer toprak ise zaten tekrar doğaya bırakılıyor ve orada tarım yapılmaya devam edilebiliyor. Burada Avrupa Birliği açısından tek önemli nokta; doğal gaz yakılırken ortaya çıkan karbon salımı. Bununla ilgili de bu karbon yakalama teknolojilerinden ya da yaktığımız doğal gazın yeşil amonyak üretimlerinden bahsediyorlar. Bu süreçlerin devreye alınması lazım. Yani buradaki tek endişe karbon salımı. Onun dışında bizim kendi topraklarımıza zararı değil aksine faydası var."

Mineral gübrenin ağırlıklı olarak yurt dışından potasyum ya da fosfat kayası getirilerek üretildiğini aktaran Çetinkaya, Türkiye'de şu anda sadece Mazı Dağı'nda bir tesiste yerli fosfat kayalarından mineral gübre üretiminin yapıldığı bilgisini paylaştı.

Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Mazı Dağı'ndaki tesis toplam gübre ihtiyacının yüzde 20'sini tek başına tedarik ediyor. Dolayısıyla bu ve benzer tesislerle birlikte benzer rezervleri tespit ederek daha çok gübre üreterek tarım sektörümüzün gıda güvenliğini sağlamalıyız. İşte bu yüzden bizim sloganımız var: Toprağın altından çıkanlar toprağın üstünü besliyor. Toprağın altından çıkanlar toprağın üstünün güvenliğini sağlamaya devam edecek. Bu yüzden de madenler her sektörün ana girdisi diyoruz. Bizim ülkemizin en önemli iki sektörünün tarım ve madencilik olduğunu düşünüyorum çünkü önce gıda ihtiyacımızı, gıda güvenliğimizi sağlarsak daha sonra da ham madde güvenliğimizi sağlarsak zaten ondan sonraki süreçler gelecektir. Teknoloji de bununla birlikte gelecektir. Kendi kendine yetebilir bir hale geldikten sonra muhakkak gelişim de arkasına gelecektir."

Türkiye'nin gübrede dışa bağımlı olduğuna ve yıllık 2,5 milyar dolarlık ithalat yapıldığına değinen Çetinkaya, ülke içindeki mineral gübre tesislerinin sayısının artırılarak bu bağımlılığın azaltılabileceğini hatta üretilen gübrenin ihraç edilerek ülke ekonomisine katkı sağlanabileceğini dile getirdi.

Mineral gübreyi katı formda granül olarak atıyoruz

Çocukluğundan beri tarımın içinde olduğunu söyleyen 76 yaşındaki çiftçi Ufuk Yılmaz, toprakların geçmiş yıllardaki kalitesinde olmadığını, bu nedenle üründen verim alabilmek için azot, fosfor, potasyum ağırlıklı mineral gübreleri kullanmak zorunda olduğunu ifade etti.

Son iki yılda gübre fiyatlarında ciddi artış yaşandığından bahseden Yılmaz, hem maliyet hem de toprak kalitesini sağlamak ve korumak için doğru gübreyi, doğru zamanda ve miktarda verebilmenin önemli olduğunu, toprak analizi sonuçlarına göre gübre kullandıklarını belirtti.

Yaş gübreyi temin etmenin zorluğu kadar büyük alanda uygulamanın da zahmetli olduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mineral gübreyi 10,15 veya 20 kilogram olarak atıyoruz ama yaş gübreyi dekara 4-5 ton civarında atmamız lazım. O kadar gübreyi de bulma imkanımız çok az. Yaş gübreyi ancak kısım kısım, tarlaların bazı yerlerine veya ufak tarlalara atmış oluyoruz ama mineral gübre her zaman kullanılan bir gübre. Mineral gübre bize poşetle geliyor. Açıyoruz poşetleri, çuvalları dolduruyoruz ve makineye atıyoruz, kolaylığı var. Yaş gübreyi her makinenin dağıtması çok zor. Elle falan yaymak lazım ki büyük tarlalarda mümkün değil."

Kaynak: ANADOLU AJANSI

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir