ishak Paşa Sarayının Tarihçesi

İshak Paşa Sarayı, XVIII. Yüzyıl sonlarındaki Osmanlı üslubunu yansıtan ve İmparatorluğunun doğusu için Topkapı Sarayı kadar önemli eserlerden biridir. Yüksek bir tepe üzerine “kartal yuvası gibi” kurulmuş olan sarayın kim yada kimler tarafından yaptırıldığı konusunda tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynakta ikinci avluya bakan Harem Taçkapısı üzerinde yer alan sekiz satırlık bir kitabedir. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış kitabenin orta kısmında

“Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih İshaka meram üzere kerem kıl dü cihanı” Yazmaktadır. kitabede kasır olduğu belirtilen sarayın, Çıldır Hanedanından I. İshak Paşa’nın torunu II. İshak Paşa tarafından 1199 H. (1784 M.) tarihinde yaptırıldığı ifade edilmektedir. Bazı kaynaklarda sarayın “Ahiskalı mimarlar” tarafından inşa edilmiş olduğu belirtiliyorsa da bu konuda herhangi belge ve bilgiye rastlanmamaktadır.

İshak Paşa sarayıyla ilgili araştırmacılardan biri olan H. Gündoğdu, aynı eksen üzerinde yer alan avluların bölümleri ile taş ve kalem işi süslemelerin özelliklerini ve taç kapıların farklı üsluplarda olmasına dikkat çekerek, sarayın yapımının uzun yıllara yayıldığını: bu nedenle de aynı soya mensup beyler ve dededen toruna geçen bir idareye sahip yönetim tarafından yaptırılmış olabileceğini öne sürmektedir. Tarihi değerlendirmelerde bu görüşü destekler niteliktedir. Buna göre; IV. Murat’ın İran seferinde (1634) Osmanlı ordusunda cesaret ve kahramanlık göstererek sağ kolunu kaybeden “çolak” lakaplı Abdi Paşa’nın savaştan sonra Bayazıt sancak beyi olarak atanması üzerine burada kendisi ve askerleri için güvenli bir kale-saray yaptırmış olmalıdır. G. Goodwin, “A History of Otoman Archutecture” adlı eserinde sarayın yapımının Behlül Paşa’yla başladığını öne sürmekte bu bilgiye başka kaynakta rastlanmamakla birlikte konuyla ilgili araştırmalarda sarayın yapımının Abdi paşa ile başladığı görüşü yer almaktadır.

Doğubayazıt Sancakbeyliği 1635’te Çolak Abdi Paşa ile başlamış, daha sonra Abdülfettah Efendi Sancakbeyliğine getirilmiş, görevi devir alan oğlu Mahmut Paşa 1767 yılına kadar Doğubayazıt Sancakbeyliği görevinde bulunmuş Mahmut Paşanın ölümünden sonra 1770 yılından itibaren Doğubayazıt Sancakbeyliği Çıldır Atabeylerinin eline geçmiştir.

Bu hanedan 1114, H. (1702 M.) yıllarında Çıldır idare memuru iken İran savaşlarına katılan, 1723 yılında Osmanlı sarayında vezir. 1724 yılında da Tiflis Valisi olan I. İshak Paşa ile başlamıştır. Oğlu Hacı Mehmet Paşa torunu Hasan Paşa ve onun kardeşi Yusuf ve onun oğlu İbrahim Paşa aynı soydan gelmektedir

1161 H. (1748 M.) yılında babasının ölümü üzerine Çıldır eyaletine vali olan Hacı Ahmet Paşa’nın 1168 H. (1755 M.) yıllarında Van Valiliği yaptığı, sonra tekrar Çıldır valisi olup eşkıyalığıyla başlaması yüzünden 1173 H. (1759 M.) yılında idam edildiği belirtilmektedir.

Hacı Ahmet Paşa’nın idamından bir yıl sonra oğlu Hasan Paşa 1174 H. Yılında görevinden alınarak 1181 H. de Hotin muhafızlığına getirilen Hasan Paşa’nın aynı yıl yaralayarak öldüğü belirtilmektedir.

Hasan Paşa’nın oğlu olan II. İshak Paşa 1205 H. yılında beylerbeyi rütbesiyle Çıldır ve Ahiska’ya Vali olarak gönderilmiş, 1206 yılında Şerif Paşanın indirilmesine neden olmasından dolayı, İshak Paşanın gözden düşmesine ve görevinden alınarak Hasankala’ye sürgün olarak gönderilmesine neden olmuştur. Ancak Tarihçi Fahrettin Kırzıoğlu Başbakanlık arşivinde bulunan iki belgeye dayanarak II. İshak Paşanın görevinden alınmasına rağmen Doğubayazıt’ta kalarak sarayında ikamet ettiğini öne sürmektedir.

II. İshak Paşanın ölümünden sonra, Bayazıt ve çevresi o yöredeki ayanlardan Behlül Paşaya yurtluk olarak (1822 M.) verilmiştir.

Çolak Abdi Paşanın hüküm sürdüğü yıllara dayandırılan sarayın ilk inşası, Abdi Paşaya ondan sonra akrabası olan Abdulfettah Efendiye ve oğlu Mahmut Paşanın Doğubayazıt Beylerbeyi olduğu döneme de dayanmakta böylece yaklaşık yüzyıllık bir süre içerisinde tamamlanan sarayın kitabesine dayanarak sarayı bugünkü hale getiren II. İshak Paşa ile sonuçlandırdığı kabul edilmesine rağmen bazı kaynaklarda Yusuf Paşa tarafından tamamlandığı belirtilmekte ancak bunun dışında başka bir kaynağa da rastlanmamaktadır.

Kesme taşlardan oldukça düzgün inşa edilen Saray, gerek düşman işgalleriyle, gerek kışla olarak kullanılmasıyla ve iyi korunamaması nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüştür. Y. Bingöl’ün “Der Ihsak Pacsha Palast in Doğubayazıt am Berg Ararat” adlı eserinde, 1828-1829’da Rus birlikleri Doğubayazıt şehrini ve İshak Paşa Sarayını kuşattıklarında, “kalede bol miktarda yiyecek olduğunu, at yemi, un, üç bayrak, iki tuğ ve Paşanın asası” bulunduğunu ve bunların Rusların eline geçtiğini belirtmektedir. Ayrıca 1917 Rus istilası sonrasında da som altından yapılmış orijinal giriş kapısının da Rusların eline geçmiş olduğu aynı kaynakta zikredilmektedir. Bu bulguları Usakov’da doğrulamaktadır.