Çocuklarda Ergenlik Dönemi

Ergenlik dönemindeki çocuklar ve ailelerine yönelik sağlık hizmetleri veren Pediatrik Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, adölesan dönemindeki çocukların uzman hekim tarafından mutlaka takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Çocuğunuzun hayatının şekillendiği bu dönemde ortaya çıkan rahatsızlıklar, kalıcı hasarlara yol açabilir" dedi.
Kızlarda 10, erkeklerde 12 yaş civarında başlayan ve ortalama 3-5 yıl arasında süren ergenlik sürecinde çocukların sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini belirten Prof. Büyükgebiz, ergenlik döneminin çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
"Kızlarda göğüs gelişiminin başlaması ve bazı bölgelerde tüylenme, erkeklerde genital bölge gelişmesi ve tüylenmeyle ergenlik başlar. Ergenlik dönemindeki cinsel ve fiziksel gelişme daha erken tamamlansa da psikolojik gelişmeyi içeren adölesan dönemi 18-20 yaşına kadar sürer. Bu dönemde çocukların uzman hekim tarafından mutlaka takip edilmesi gerekir. Çünkü; çocuğunuzun hayatının şekillendiği bu dönemde ortaya çıkan rahatsızlıklar kalıcı hasarlara yol açabilir"
Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlik belirtilerinin görülmesinde ve zamanlamada kızlarla erkekler arasında belirgin farklılıklar olduğunu söyledi. Kızların 10 yaşından, erkeklerin 12 yaşından itibaren ergenliğe adım attığını belirten Prof. Büyükgebiz, "Ergenlik 10-18 yaş aralığı kabul edilmesine karşın; ender olarak kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce ergenlik belirtileri ortaya çıkabiliyor. Bu bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Adet döneminden sonra kızlar ancak 5-6 cm atabildikleri için ciddi boy kısalığı sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Erkeklerdeyse 13.5 yaşına kadar ergenlik belirtilerinin görülmemesi normal durum değildir. Bu yaşa kadar herhangi bir ergenlik belirtisi görülmezse başvuru gerekir" sözleriyle aileleri uyardı.

ERGENLİK DÖNEMİ SORUNLARI
Merkeze başvuran ergenlere bir sorunları olsun olmasın bazı tetkikler uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, "Detaylı bir fiziksel muayeneden sonra ergenin boyu ve kilosu ölçülerek normal değerlerle karşılaştırılıyor. Bu dönemde kemik sağlığı yönünden sorunlar sık sık görüldüğü için kemik grafisi alınıyor. Kız ve erkek çocuklara tam kan tahlili yapılırken, kızlarda guatr mevcutsa T3, T4, TSH değerlerine bakılıyor" açıklamasında bulunarak, yapılan testler sonucu en sık karşılaştıkları sorunları boy kısalığı, cinsel gelişme yetersizliği, guatr, anemi, aşırı tüylenme, fiziksel sorunlar, obezite, adet düzensizlikleri, erkeklerde göğüs büyümesi ve kemik sağlığı olarak sıraladı.
Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu "büyüme hızı doruğu" nun kızlarda ortalama yılda 9 cm, erkeklerdeyse 10,5 cm. olduğunu belirterek; ergenliğin son evrelerinde; kızlarda adetten sonra, erkeklerde 17-18 yaşlarında boy uzamasının giderek yavaşladığını, hatta hemen hemen durduğunu söyledi. Boy kısalığının genel olarak erken ergenliğe giren ve ergenlik dönemi kısa süren çocuklarda gözlendiğini ifade eden Prof. Dr. Büyükgebiz, "Tiroid hormonu, büyüme hormonu, seks hormonları ve hatta iklim şartları boyun uzamasını etkiliyor. Genetik faktörler boy uzamasında tek başına yeterli değil. Çocuk, yaşıtlarından kısa olduğunda, yılda 5 cm'den az uzadığında dikkatli olmak gerekiyor" şeklinde konuştu.
Prof. Büyükgebiz, boy kısalığıyla birlikte cinsel gelişme yetersizliğinin de gözlendiğine dikkat çekerek özellikle ergenliğe geç giren erkek çocuklarda rastlanan bir durum olduğunu söyledi. Cinsel gelişmenin, ergenlik dönemindeki hormonların salgılanmasıyla ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Büyükgebiz, "Cinsel gelişmede yetersizlik gözlenirse, vakit geçirmeden mutlaka müdahale edilmesi gerekir" dedi.

KIZ ÇOCUKLARINDA GÖRÜLEN GUATR
Özellikle kız çocuklarda görülen guatrın tedavi edilmesinde fayda olduğuna da değinen Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, endrokrinolog tarafından yürütülen tedaviyi tavsiye ederek genellikle başarılı sonuçlar alındığı konusunda bilgilendirdi.
Prof. Büyükgebiz, ergenlik çağındaki kız çocuklarda adet düzensizlikleri ve ağrılı adetlerin sıkça rastlandığını da belirterek yine özellikle kız çocuklarında görülen bir diğer soruna, kansızlık diye de bilinen anemi hastalığına işaret etti. Büyükgebiz, bu hastalığın halsizlik, yorgunluk, solukluk ve iştahsızlık gibi belirtilerle kendini gösterdiğini söyledi.
Kız çocuklarında, hormon bozuklukları nedeniyle oluşan ve psikolojik sorunlara yol açabilecek aşırı tüylenmenin adet düzensizliğiyle beraber görüldüğünde vakit geçirmeden tetkik yapılarak tedavi edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlik çağındaki erkek çocuklarda görülen göğüs büyümesinin de hormonal bir bozukluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Ergenlik döneminde omurga eğrilikleri, bel ağrıları gibi ortopedik sorunlara da sıkça rastlandığını ifade eden Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, sözlerine obeziteyle ilgili açıklamalar yaparak devam etti:
"Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolestrol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri obeziteyle doğrudan ilişkili hastalıklar arasında yer alıyor. Ergenlik vücuttaki yağ hücresi sayısının belirlenmesinde kritik bir dönem. Bu dönemde yağ hücrelerinin sayısında artış oluyor ve bu aslında normal bir süreç. Ancak aşırı beslenme ve hareketsizlik durumunda yağ hücrelerindeki bu artış kolaylıkla obeziteye neden olabiliyor. Bu dönemde yağ birikiminin önlenmesi, ileriki yaşlarda obezitenin önlenmesinde de yardımcı oluyor. Ergenlikte obez olan her 10 çocuktan 7'si tedavi edilmezse, ileride obez olarak hayatlarını sürdürüyorlar"
Ergenlikte yaşanan sorunlarda son olarak kemik sağlığına değinen Prof. Büyükgebiz, "Vücuttaki kemik kitlesi en fazla ergenlik döneminde kazanılıyor. Genetik yatkınlık, beslenme, hormonlar ve egzersizler kemik kitle oluşumunu etkiliyor. İleri yaşlarda görülen osteoporozun temelleri çocukluk ve özellikle ergenlik yaşlarında atılıyor" dedi.

ERGENLİK DÖNEMİ PSİKOLOJİYİ DE ETKİLİYOR
Bu süreçte yaşanılan problemlere ek olarak, büyüme geriliği yaşayan çocuklar için merkez bünyesinde gerektiğinde psikolojik destek veren Psikoloğ Duysal Aşkun, kişiliğin yeniden oluştuğu bu dönemde her ergenin çeşitli psikolojik sorunlar yaşayabileceğinin altını çizerek aileleri uyardı:
"Kızlarda adetin başlaması, erkeklerde hormonal değişimlerle huysuzluk, sinirlilik, ağlama nöbetleri, depresif dönemler görülebilir. Kız-erkek arkadaş ilişkileri başladığı için bununla ilgili duygusal sorunlar yaşanır. Özgürleşme ve bireyselleşme iddiasında olan çocuk, anne ve babasıyla bazı tartışmalar yaşar. Bu dönem, çocuklukla yetişkinlik arasında bir dönem olduğu için her yaşanan olumsuzlukta paniğe kapılmamak ve ergeni küçük bir çocukmuş gibi sürekli uyarmamak gerekir. Yapılması gereken en önemli şey; çok iyi dinlemek ve yargılamamaktır. Söylediği ters gelse de ailelerin çocuğu sabırla dinlemesi gerekir. Okulda ciddi başarısızlık, aile içi şiddet, ciddi ağız dalaşı, davranış bozuklukları, her gün olan çatışma gibi hallerde ve kötü arkadaş ilişkilerinde terapi gereklidir"
Gelişim geriliği yaşayan ergeninse ergenlik sürecini daha zor atlattığını söyleyen Psikolog Duysal Aşkun, "Bu zorluğu yaşayan ergenlere ve ailelerine psikoterapi uygulanıyor" dedi. Aşkun, bu çocuklarda kendine güven sorunu yaşanabileceğini belirterek şunları söyledi:
"Kendine olan güveni sağlamak için bir ortam oluşturmak gerekir. Böyle bir olumsuzluğa, fiziksel engele rağmen bu yaşadıklarının dünyanın sonu olmadığına dair telkinlerde bulunuruz. Ama büyüme geriliği yaşayan her çocuk illa ki psikolojik olarak bu günleri zor atlatacak anlamına gelmez. Aile burada önemli faktördür. Aile konuyla ilgili endişe taşıyorsa bile bu endişesini çocuğuna duyurmamalıdır"
Aşkun, psikoterapide aile ve ergenin birbirinden ayrı tutulmadığını, aile terapisinin tercih edildiğini belirterek, terapinin sadece anne ve babaya ancak ergenin gelmek istemediği durumlarda uygulanabildiğini söyledi.
"Bu dönem şakaya gelmeyecek bir dönemdir" diyen Psikolog Duysal Aşkun, aile ilişkileri konusunda da tavsiyede bulundu:
"Anne-baba ve çocuk ilişkisinde anne ve baba aynı tutarlı davranışı göstermelidir. İlişkide anne-çocuk ya da baba-çocuk koalisyonu değil, anne-baba koalisyonu olmalıdır"
İHA