Kan Nedir

Kan Nedir

Kan damarlarımızda sürekli dolaşan yaşam için temel oluşturan canlı bir sıvıdır. Normal bir yetişkinde 5-6 litre kan bulunur. Bunun yaklaşık %50-60'ı plazma adını alan sıvıdan ve %40-50'si ise hücrelerden oluşur. Plazmanın büyük kısmı sudur. Bu su içinde besin maddeleri, proteinler ve diğer yaşamsal önemde kimyasal maddeler bulunur. Alyuvar (eritrosit), akyuvar (lökosit) ve trombositler ise hücreleri oluştururlar. Kanın kırmızı rengini alyuvarların içinde bulunan bir protein-demir bileşiği, hemoglobin sağlar. Sağlıklı bir kişinin bir desilitre kanında 12-16,5 gram hemoglobin bulunur. Hemoglobini 12 gr/dl'nin altında bulunanlarda kan eksikliği (anemi) olduğu kabul edilir. Sağlıklı bir kişide kanın her mikrolitresinde 4-6,5 milyon alyuvar; 4-10 bin akyuvar ve 100-400 bin trombosit bulunmaktadır.

Kanın görevleri nelerdir
Kan, alyuvarlar içinde bulunan hemoglobin sayesinde akciğerlerden aldığı oksijeni dokulara ve dokularda üretilen karbondioksiti de akciğerlere taşır. Kan ayrıca besinleri ve hormonları gerekli dokulara iletirken bu dokularda oluşan artık maddeleri de atılmak veya işlenmek üzere böbrekler, karaciğer, deri, akciğerler gibi organlara taşır. Vücudun asit-baz dengesini, ısı dengesini sağlar. Kan içinde bulunan akyuvarlar bağışıklık sistemi ve savunma sistemleriyle vücudumuzu zararlı etkenlerden, mikroplardan, kanser hücrelerinden, yabancı maddelerden korur. Ayrıca trombositler pıhtılaşmaya katkıda bulunarak kan kayıplarını önler. Bu ana işlevlerinden başka kanın daha bir çok görevi bulunmaktadır.

Kan bağışı nedir ve kan bağışı nasıl yapılır
Kan bağışı, gönüllü ve kan bağışına uygun bir bağışçıdan (donör) çeşitli kan ürünleri elde etmek amacıyla kan merkezleri tarafından kan alınmasıdır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı, Kızılay, SSK, Üniversite hastanelerine bağlı bir çok kan merkezi ve kan istasyonu bulunmaktadır. 18-65 yaşı arasında, vücut ağırlığı 50 kg'ın üzerinde sağlıklı kişiler kan bağışı yapabilirler. Bir seferde yarım litreden az kan alınmaktadır. Bu miktar vücutta bulunan kanın yaklaşık olarak %8-9'u kadardır. Erkekler en sık 2 ayda bir, kadınlar ise 3 ayda bir olmak üzere ve yılda en fazla 4 ünite kanı rahatlıkla bağışlayabilirler.

Kan bağışlamak için kan merkezlerine başvurulduğunda bir form doldurulur. Burada kaydedilen kişisel bilgiler gizli olarak tutulur. Sorgu formunda kan vermeye kesin veya geçici olarak engel hastalıkların bulunup bulunmadığı araştırılır. Önce steril şartlarda parmaktan alınan kan ile kan grubu ve hemoglobin miktarı tayin edilir. Tansiyon ölçülerek genel bir muayene yapılır. Kan vermeye engeli bulunmayanlardan tamamen steril şartlar altında ve kan almakta uzmanlaşmış personel tarafından yaklaşık 10 dakikalık süre içinde kan alınır.

Yiyecek ve içecek ikramı ile birlikte 15-20 dakikalık bir dinlenme süresinin ardından kan verme işlemi tamamlanır. Aşırı efor ve dikkat gerektiren işlerle uğraşanlara 1 günlük dinlenme süresi yeterlidir. Bu durum dalıcılar için de geçerlidir. Kan verme işlemi sırasında bağışçıya hastalık bulaşması tehlikesi bulunmamaktadır. Kan bağışına bağlı olarak seyrek de olsa baygınlık, soğuk terleme, bulantı gibi geçici ve önemsiz reaksiyonlar görülebilir. Kan bağışı yapanlar, kan gruplarını, hemoglobin miktarlarını öğrenirler. Ayrıca kendilerinde Hepatit B, Hepatit C, Sifiliz ve AIDS bulunup bulunmadığını da öğrenirler. Kan bağışlayanlara verilen Kan Sigorta Kartı sayesinde kendileri veya aynı soyadını taşıyan yakınlarına kan gerektiğinde öncelikli olarak, sosyal güvencesi bulunmadığı durumlarda ücretsiz olarak sağlanır. Birçok kan merkezi, gruplar halinde kan verildiğinde gezici ekipler oluşturmakta ve kan bağışlayanların çalıştığı/bulunduğu yerlere gidebilmektedir.

Bağışlanan kanlar nasıl kullanılır
Toplanan kanlar uygun koşullar altında saklanarak çeşitli formlarda tüketilir. Bir kısmı tam kan olarak kullanılırken bir kısmı çeşitli kan ürünleri yapımında kullanılır. Alyuvarlar, akyuvarlar, trombositler ayrı ayrı hazırlanırlar. Kanın sıvı kısmı (plazma) da atılmaz, bundan da çeşitli hastalıklarda yararlanmak üzere plazma solüsyonları hazırlanır. Ayrıca ileri teknik yeteneğe sahip kan merkezlerinde bir çok hastalıkta yaşam kurtaracak kan ürünleri elde edilir. Sonuç olarak bağışlanan kanın her damlası kullanılır ve kan ürünleri sayesinde bir bağışçının verdiği kan yalnızca bir hastanın değil bir çok hastanın yaşamını kurtarır.

Kan grubunuzu biliyor musunuz
Kan bağışlandığında kan grubunu öğrenmek de mümkündür. Genel olarak A, B sistemi ve Rh sistemi kan gruplarını belirler. Böylece insanlar A, B, AB ve 0 kan gruplarından birine ve Rh faktörü açısından da (+) veya (-) olarak sekiz kan grubundan birine dahildir. Bu kan gruplarından başka bir çok alt grup bulunmaktadır. Aşağıdaki tabloda ülkemizde kan grubu sıklığı görülmektedir. A ve 0 kan grupları ile Rh(+) pozitifliğine en sık rastlanmaktadır. Bu bir anlamda bu tip kanlara da en fazla ihtiyaç duyulacağı anlamına gelir. Kural olarak her grup kendi grubundan kan alır. Pratik uygulamada, okullarda öğretildiği gibi genel verici-genel alıcı kan grupları yoktur.

A B AB 0
Rh pozitif %37,8 %14,2 %7,2 %29,8
Rh negatif %4,7 %1,6 %0,8 %3,9
Ülkemizde kan grupları sıklığı

Kan bağışında engeller nelerdir?
Kan bağışının dinen sakıncalı olduğu görüşünü savunan ve aslı astarı olmayan bağnaz görüşleri bir yana bırakırsak kan bağışının önündeki en büyük engel toplumsal duyarsızlıktır. Eskişehir Kan Merkezi tarafından daha önce hiç kan bağışı yapmamışlar arasında yapılan bir anket çalışmasında kan bağışı yapmayı düşünenlerin oranı %61, hiç düşünmemiş olanların oranı ise %49 olarak bulunmuştur. Kan vermeyi düşünmüş olmalarına rağmen bu kişilerin kan vermemiş olmalarının nedenleri ise aşağıdaki tabloda yer aldığı şeklide çıkmıştır:

Bağış yapacak kadar çok kanım yok % 26,7
İhmal ediyorum % 20,2
Bir hastalık bulaşacağından korkuyorum % 20,1
Bir yakınıma lazım olursa, veririm % 6,1
İğnenin canımı acıtacağından korkuyorum % 3,4
Diğer sebepler % 23,5

Nedenler tek tek ele alındığında genel bir bilgi eksikliği ve duyarsızlık dikkati çekmektedir. Herşeyden önce kan bağışı yapacak kadar kanı bulunmayanlardan zaten kan alınmamaktadır. Ayrıca kan verme sırasında bir hastalık bulaşma tehlikesi de bulunmamaktadır. İğneden korkmak kan alınma sırasında lokal anestezi talep etmekle aşılabilir. Bu nedenler iyi bir bilgilendirme ile ortadan kolaylıkla kaldırılabilir. Ancak 'ihmal etmek' veya 'bir yakınıma gerekirse, veririm' yaklaşımlarının ortadan kaldırılması tamamen toplumsal kültür ve duyarlılıkla ilgilidir ve kolayca yenilmesi ne yazık ki oldukça güç görünmektedir.

Ülkemizdeki durum nedir
Ülkemizde yılda yaklaşık olarak 500 bin ünite kan bağışlanmaktadır. Genel nüfusa orantılandığına kan bağışı oranının %1,49 olduğu görülmektedir. Bu oran Danimarka'da %8,61, Fransa'da %6,55, Macaristan'da %5,86'dır. Aslında ülkemizdeki toplam kan bağışlarının %35'inin askerlerden alındığı düşünülecek olursa sivil bağış oranı daha da düşük, %1'ler civarındadır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen son zamanlarda sevindirici girişimler de bulunmaktadır. Gelişen iletişim olanakları sayesinde son bir kaç yıl içinde bir çok sanal kan bankası kurulmuştur. Ticari amaç gütmeyen bu kan bankalarına kayıtlı bulunan gönüllülere internet yoluyla ulaşılabilmektedir. Yazının sonunda bu sanal kan bankalarından bir kısmının internet adresi verilmiştir. Kan bağışı ile ilgili ayrıntılı bilgilere bu sayfalardan ulaşılabilir. Ayrıca bazı kan merkezlerinin web sitelerinin adresleri de yazının sonunda yer almaktadır. Eskişehir Kızılay Kan Merkezinin mükemmel sitesi mutlaka ziyaret edilmelidir.

Dalıcılar ve kan bağışı
Dalıcılar aslında kan bağışı açısından ideal bir grup oluşturmaktadır. İyi eğitimli çevreye ve insan sağlığına duyarlı bu genç gruptan yüksek oranda kan bağışı beklenmelidir. Dalış aktivasyonu belirli bir sağlık düzeyi gerektirdiğinden dalıcıların kan bağışı yapmasına engel hastalıklarının bulunma olasılığı da düşüktür. Dalış birlikte yapılan bir klüp sporu olduğundan toplu kan bağışı kampanyaları düzenlemek kolaydır.

Oysa dalıcılar arasında kan bağışının beklendiği gibi yüksek olmadığı görülmektedir. Bunun bir nedeni de kan bağışı yapan kişinin uzunca bir süre dalış yapamayacağı yanlış kanısıdır. Elbette dalış sporunu yapabilmek için kan değerlerinin belirli bir düzeyin altında olmaması tavsiye edilir. Bununla birlikte kan bağışlandıktan çok kısa bir süre sonra yerine konmaktadır. Normal sıklık ve miktarda kan bağışı sağlıklı kişilerde asla bu tip bir etkiye yol açmayacaktır. Tam tersine kan miktarı, daha doğrusu kan içinde hücre oranı fazla olanların dalışları tıbbi sakıncalar içerir. Dekompresyon hastalığı bu tip kişilerde daha büyük zararlara yol açar. Damarlarda oluşan kabarcıklar, kanı daha yoğun olan bu kişilerin kan akışlarını daha kolay engeller. Ayrıca bu dalıcılarda damar içi pıhtılaşmalar ve tıkanmalar daha kolay gerçekleşir.

Sevgili Deniz Magazin okuyucuları, bu yanlış kanılardan kurtulmak ve ihmalciliği bir kenara bırakmak zorundayız. Ülkemizde 30 bin civarında dalıcı olduğu öngörülse ve bunların yarısının düzenli kan bağışladığı hayal edilse ülkemizde bağışlanan her 10 ünite kandan en az bir ünitesinin dalıcılardan sağlanacağı görülecektir.Kimsenin kana ihtiyacı olmaması dileklerimizle