Hava iklim Ve Sağlık

HAVA İKLİM VE SAĞLIK
İnsanoğlu, uzun zamandan beri, hava ve iklimin sağlıklarını etkilediğinin farkındadır Yaklaşık ikibinbeşyüz yıl önce, Hipokrat, iklimde var olan bölgesel farklılıklar ve bunların insan sağlığı ile olan ilişkileri üzerine kitaplar yazmıştır. Mevsimsel değişimler ve hava olaylarının insan sağlığı üzerindeki etkisi konusunda her yörede belli inanç ve kanılar geleneksel olarak vardır. “Ateş” olarak tanımlanan, genelde malarya (sıtma) olarak isimlendirilen enfeksiyon asırlar boyu değişim göstermiş, huy, değişik psikolojik rahatsızlıklar, kışın gözlenen ağrı ve sızılar veya sıcak dalgaları çok genç veya çok yaşlı insanlarda ölümlere neden olmuştur. İklim, yaşamın gereklerini yerine getiren bir kaynaktır. Yıllar boyunca bu kaynağa, barınak yaparak, yiyecek üreterek, enerji elde ederek çevre koşullarıyla birlikte uyum sağlamaya çalışmıştır. Bizim gereksinim ve üretimlerimiz doğrudan iklim ve mevsimlere bağlıdır. Gezegenimiz üzerinde yaşayan tüm canlılar, çevrenin bir parçası olarak biyolojik olarak iklime uyum sağlarlar. Bu insanoğlu için de geçerlidir. İnsanoğlunun diğer canlılardan farkı ise görülür şekilde çevresini kendisine uydurabilmesi, şekillendirebilmesidir. Davranışlarımız, inşaat/bina şekilleri ve toplumlar yerel iklime uygun şekilde gelişir Yakın geçmişte, düzenli olarak oluşan hava olayları ve iklim değişikliklerinin Dünya genel iklimi etkilediği yönünde bir düşünce ortaya çıkmıştır. 1997-98 El Nino olayı küresel boyutta en etkili hava olayı olarak kayıtlara geçmiştir. El Nino kuraklık, sel, yağmur ve hesapta olmayan sağlık sorunlarına neden olmuştur.
Tartışmasız, insanoğlunun küresel iklim ve doğal denge üzerindeki etkisi büyüktür. Gelecek yüzyıl ve daha ileri yıllardaki belirgin iklim değişimleri şimdiden tahmin edilmeye başlanmış ve olası sonuçlar hakkında senaryolar üretilmiştir. Bu bağlamda bu değişimlerin yani hava ve iklimin sağlık sorunları üzerindeki etkileri de dikkate değer konular arasında yer almaya başlamıştır. Hala, hangi canlı türünün iklim değişmelerine nasıl tepki gösterdiği konusunda belirsizlikler sürmektedir 2.1)Hava Ve İklimin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri Genelde biz hava olaylarını ya çok soğuk ya, çok sıcak veya çok nemli ya da çok kuru olduğu zamanda farkına varırız. Bu durumlar uç değerlerdir ve insan sağlığı üzerindeki etkileri diğer zamanlardan fazladır. Her yıl, fırtınalar, tropik siklonlar ve seller binlerce insanın ölümüne neden olur. Fazla kuvvetli olmayan hava olaylarının insan sağlığı üzerindeki etkisi ise çok belirgin değildir. Örneğin; hava koşulları nedeniyle bir yerde hava kirliliği artabilir veya yağış sıtma sivrisineklerinin yerel sayısını biranda arttırabilir.
Hava durumu ve hastalıklar arasındaki bağ, birçok hastalığın mevsimsel olarak ortaya çıkmasıyla kolayca anlaşılabilir. Bu yüzyılın başlarına kadar, Avrupa’da çocuk ishali çocuk ölümlerinde temel nedendi. Şimdi ise, mikrobik ishalden ölümler yalnız fakir ülkelerde kalmıştır. Tropik bölgelerdeki bazı toplumların tarımı, üretimi, gıda elde etmesi tamamen mevsimlere ve mevsimsel yağışlara bağlıdır. Yağışlı mevsim “aç mevsim” çünkü hasat yapılamaz. Yağışlı mevsim aynı zamanda “hastalık mevsimi”dir çünkü eksik veya zayıf beslenme başta tropikal hastalıklar olmak üzere birçok hastalığa davetiye demektir 2.2)Sıcak Dalgaları İnsanın tolere edebileceği,rahat edebileceği dış hava sıcaklığının artması durumunda oluşan termal stres çok büyük rahatsızlık, fizyolojik stres, hastalık ve hatta ölüme bile yol açabilir. Sıcaklık birçok klinik sendroma neden olur. Sıcak vurgunları, vücutta sıcaklığın 40.6C’yi aşması durumunda ölümle sonuçlanan olaylara neden olurken, bu değere vücudun yaklaşması durumunda ölümcül olmayan ama vücutta tuz ve su kaybıyla ortaya çıkan ağır zararlar gözlenebilir Gelişigüzel bir yılda bile, aşırı sıcaklardan birkaç kişi ölür. Oysa, aşırı sıcakların fazla olması durumunda, diğer faktörlerle birleşen aşırı sıcak ölüm oranını kat kat arttırır. ABD ve Avrupa’da sıcak dalgalarında ve diğer nedenlerle olan ölümler artar. Alışılmış sıcak dönemlerde tüm nedenlerle oluşan ölümler normal ölüm oranının yüzde ellisi kadar bir artış gösterir.Bir kısım ölümler aşırı yaşlılık ve hastalıktan olsa da birçoğu sıcak dalgasının olmaması durumunda olabilecek ölümlerden değildir Büyük şehirlerde, sıcak havalarda artan ölümler çok belirgindir, birkaç gün içinde ölüm sayısı yüzlerceyi geçebilir 1995’de ABD’de, Chicago’da yazın sıcak dalgası yüzünden beş yüzden fazla ölüm olayının kaydedilmesi buna bir örnektir. 1995-98 yılları arasında Hindistan’da yaşanan aralıkla sıcak dalgalarında ise ölüm binlerceyi aşmıştır. Haziran 1998’de, Orta Rusya’da yaşanan sıcak dalgasında ise ölü sayısı yüzü aşmıştır yaşlı insanlar termal stresin etkilerine diğerlerine göre daha duyarlıdır Çalışmalar, sıcak dalgalarında aşırı ölümün 65 yaş üzerinde olduğunu ortaya koyar. Zaten bu yaşlar birçok sağlık probleminin gündeme geldiği yaşlardır ve bu dönemde sıcağa olan duyarlılık artar. Fizyolojik faktörlerde sıcaktan kaynaklanan stresin artmasına neden olur. Örneğin; kalp ve beyin damarlarına bağlı kronik hastalıklar, cilt hastalıkları, öğrenme zorlukları, bunamalar ile vücut sıcaklık dengesini bozan alkol, antideprasanlar ve uyuşturucu kullanımı bu etkiyi daha da arttırır Belli şehirdeki insanlar, diğerlerine göre sıcağa daha duyarlıdır. Bazı topluluklarda, kritik sıcaklıklar aşıldığında daha fazla ölüm yaşanır. Tüm şehirlerde yaşayan insanlarda aynı tepkiyi görmek mümkün değildir Ekvatordaki bir şehre göre, daha kuzey ve daha güneydeki bir şehrin insanlarının sıcağa tepkisi farklı olacaktır kentsel toplum, kırsal topluma göre daha duyarlıdır çünkü kentsel toplum genelde kentsel ısı adası etkisi yaşar daha da öte, eğer insanın yaşadığı ev havalandırmalı değilse, kötü dizayn edilmişse ve sağlıklı değilse, sıcağa duyarlılığı daha fazla olacaktır
2.3)Hava Kirliliği Ve Hava

Etrafımızdaki hava, sağlığımızı etkileyen, evlerden, bürolardan, fabrikalardan, taşıtlardan çıkan artık maddeler, petrol yanmalarından çıkan zehirli gazlar, bitki sporları ve polen gibi parçacıklar ile çeşitli zararlı gazlarla doludur. Şehirlerimizde, temel hava kirleticileri ozon, nitrojen dioksit, parçacıklar, karbon monoksit ve sülfit dioksittir. Bütün bu sayılan gazların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri açıktır.
Bu parçacık ve gazların konsantrasyonu yani yoğunluğu üzerinde iklim ve havanın oldukça büyük etkisi vardır. Bazı alerji yapan polenlerin oluşumu doğrudan yılın mevsimine bağlıdır. Yağış, nem, sıcaklık değişimi, hava akımları, halihazır hava durumu bu parçacık ve gazların yoğunluğu ile dağılım/yayılmalarını doğrudan etkiler. Kuvvetli yağış ve yavaş hareket eden antisiklonlar bir bölge üzerinde birkaç gün, birkaç hafta veya daha fazla kalabilir. Dikine faaliyeti etkileyen, statik/durağan yapıdaki sistem nedeniyle parçacık ve gazların birikimi bir anda fazlalaşabilir.
Geçen yıllarda birçok ülkede astım olayı arttığı gözlenmiş ama nedeni tam olarak belirlenememiştir. Bilinen şudur ki; astım ataklarının oluşabilmesi için havada belli kirleticilerin, polenin, hayvan tüycüklerinin, ozonun veya diğer kirleticilerin olması gerekmektedir. Haziran 1994’de İngiltere, Londra’da fırtına öncesinde sıcaklığın birkaç saat içinde hızla düşmesi ve havada polenlerin fazla olması nedeniyle astım ataklarında gözle görülür bir artış izlenmiştir.

2.4)İklim Değişkenliği,El Nino/Güney Salınımları Ve Hastalıklar

El Nino,tropik Doğu Pasifik’te,okyanusun üst seviye sularının aşırı ısınması sonucunda oluşan üç veya daha fazla ay süren etkili hava olayıdır. El Nino olayı Pasifik Okyanusu’nun Batı ve Orta bölgelerindeki basınç değişimine bağlıdır (Güney Salınımları olarak bilinir), aşırı yağışları batıdan Doğu Pasifik Okyanusa doğru taşır, Pasifik ticaret rüzgarlarının zayıflamasına neden olur ve deniz seviyesi değişir. Okyanus ve hava/atmosferik değişimler birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğundan El Nino/Güney Salınımları veya ENSO olarak isimlendirilir.
ENSO, günümüzde havanın yıldan yıla değişimindeki ana neden olarak tanımlanır. Örneğin, güney Afrika, Avustralya ve Brezilya’da El Nino döneminin hemen arkasından sık sık kuraklık yaşanır. Toprak kaymaları, sel, yiyecek sıkıntısı ve insan yaşamını etkileyen aşırı yağışlar da El Nino ya bağlanır. El Nino yıllarında, diğer yıllara göre doğal felaketler daha sık ve fazla yaşanır. Bu ilişki kuraklık ve dünyayı yiyecek krizine sokabilecek yiyecek üretimiyle de yakından bağlıdır. Çünkü, El Nino, birçok ülkeyi aynı zamanda etkiler.
El Nino’nun etkileri, başta Peru olmak üzere Güney Amerika’nın batı kıyılarında oldukça fazladır. Hemen hemen her El Nino’da -ister zayıf olsun ister kuvvetli- bu bölge etkilenir. 1983’de Peru’da El Nino ile yaşanan sellerden sonra başta ishal ve solunum rahatsızlıkları olmak üzere birçok sağlık sorunu ortaya çıkmıştır.
Yakın geçmişte yapılan çalışmalar, El Nino ile hastalıklar ve ortaya çıkmaları arasında yakın bir bağ olduğunu göstermiştir. Etkilenen bölgelerin bir çoğunda yeniden malarya(sıtma) baş göstermiştir. Bu vakalarda, olayların arkasında yatan meteorolojik faktörler tam olarak anlaşılamamıştır. El Nino’nun çevre-iklim ve hastalık arasındaki bağı güçlendirici bir diğer özelliği ise sivrisineklerden oluşan hastalıkları yaymasıdır.

2.5)Küresel İklim Değişikliği Ve İnsan Sağlığı

İnsan toplulukları yıllar boyu hem çevreyi mahvetmiş, hem de doğal kaynakları tüketmiştir. Toplumlar aynı zamanda, ormanları yok ederek veya binalar inşa ederek yaşadıkları yerin iklimlerini de şekillendirmişlerdir. Sonuçta insanlar, hastalık ve mikroplara daha duyarlı hale gelmişlerdir. Günümüzde, insanlar büyük kentleri çabucak oluşturmakta ve enerji tüketimine dayalı toplumlar yaratmaktadır. Dünya Meteoroloji Teşkilatı-Birleşmiş Milletler Çevre Programı(WMO-UNEP), iklim değişikliği üzerine Hükümetlerarası Panel (IPCC)’in İkinci Oturum Raporunun (1995) sonuç bildirgesi “küresel iklim dengesi bozulmasında insan etkisi tartışmasız vardır.” cümlesiyle önem kazanır. Fosil yakıtların kullanılması, ormanların tahrip edilmesi geçen 100 yılda küresel sıcaklığın yaklaşık 0.6C artmasına neden olmuştur. Gelecek 100 yılda ise beklenen sıcaklık 1 ila 3PC’dir. Beklenen bu artış, insanoğlunun yerleşik düzene geçişinden beri yani 10000 yıllık artıştan daha fazladır.
İnsan kaynaklı iklim değişiklikleri bilimi, insanoğlunun etkilerinin ivmeli bir şekilde arttığını gösterir. İnsanların yerleşimi, kıyı bölgeler, tarımsal alanlar, ormanlar ve balıkçılık için ekolojik denge çok önemlidir. Belirlemelere göre iklim değişiklikleri bütün bu özellikleri etkilediği gibi insan topluluklarının sağlıklarını da etkilemektedir. İklim, hava ve sağlık arasındaki ilişkiyi anlamamız, bu ilişkinin etkilerini tahmin edebilmemiz açısından büyük önem taşımaktadır. İklim değişikliği üzerine Birleşmiş Milletler Sözleşme Çerçevesinde ne kadar anlaşma varsa bütün bunlarla elde edilen sonuç dünya da belli bir ısınmanın var olduğu ve bu değişmenin sonuçlarının ne olacağının belirsizliğidir.
İklimin potansiyel sağlık etkisi, uç sıcaklık değerlerinin oluşması durumunda çok kolayca gözlenebilir. Örneğin, bazen bir bölgedeki sıcak dalgası veya bir soğuk çekirdek o yörede yeni hastalıkların oluşmasını sağlayabilir. Kışın yaza göre daha fazla insan öldüğünden bazı bölgelerde kış mevsiminin sıcak geçmesi yararlıdır.
İklim değişikliğinin boyutu, diğer ekstrem hava olaylarının kuvvetini olduğu kadar sıklığını da (fırtına, sel gibi) etkiler. Yerel etkisi fazla belirgin olmasa da bölgesel etkileri çok nettir. Ortalama iklim değerinden olabilecek en ufak bir sapma bile ekstrem olayların şiddeti ve sıklığını değiştirebilir .IPPC’ye katkıda bulunan bilim adamlarının İkinci Oturum Raporu’nda (1995) vurguladığı konular arasında sel ve kuraklık olayının artışı da vardır. Kıyı bölgelerinde sel riskinin artması, artan deniz İklim değişikliğinden kaynaklanan potansiyel sağlık sorunları alışılmamış, hiç görülmeyen şekillerde de yaşanabilir. Klimatolojistlere göre sera gazının yoğunluğunun ne zaman, nerede ve ne boyutta olacağını kestirmeleri, iklim değişikliğinin boyutlarını belirlemede yardımcı olur. Diğer bilim dalları da, iklim değişikliğinin neden olabileceği, dünyayı etkileyeceği, biyolojik ve fizyolojik sistemleri, örneğin; sivrisinek gelişimini, taze su kaynakları arzını ve gıda üretimini incelemelidir.

2.6)Stratosferik Ozon Azalması Ve İnsan Sağlığı

Stratosferik ozon azalması ve sera gazı birikimi küresel iklimin değişmesine neden olur. Gaz emisyonu, birçok yerel kaynaktan,-tüm kıtalarda-olabilir. Yerel gaz emisyonları insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden küresel boyutta değişime neden olabilir.
Stratosferik ozon, yeryüzü üzerinde yaşayan canlı hayvan ve bitkilere, ultraviyole ışınlarına (UVR) karşı barınak oluşturur, onları UVR’dan korur. Belirgin bir stratosferik ozon kaybı, orta ve yüksek enlemlerde, insan aktivetilerden dolayı vardır. Hala karbonlar yani ozon emisyonu azaltıcı maddelerin kullanımı. Kopenhang 1992 Sözleşmesi, Londra (1990) Ozon Tabakasını Azaltıcı Maddeler Montreel Protokolüne göre kısıtlanmıştır. Buna rağmen son yıllarda stratosferik ozonda belli bir azalma gözlenmekte, alınan tedbirlere karşın bu seviyenin ancak gelecek yüzyılın ikinci yarısından itibaren normale döneceği tahmin edilmektedir.
Yeryüzünde artan UVR, yüksek enlemlerde daha fazla etkili olmaktadır. Bu artışın ne zamandan beri devam ettiği bilinmemektedir, çünkü ölçümler henüz yeni yapılmaya başlanmıştır. Bunlara ek olarak, bulutluluk, aerosollar ve ozon kirliliği gibi yerel faktörlerde RVR’nun yeryüzüne ulaşmadan önce emilmesine veya yansıtılmasına neden olan etkenlerdir.
Birçok epidemiolojik çalışma, açık tenli insanlarda güneş radyasyonunun deri kanserine yol açtığını ortaya koymuştur. Deri kanseri oranının günden güne artmasının bir nedeni de doğal olarak ozon azalması olacaktır. Hali hazır oranlar yılda, bir milyon nüfusta yaklaşık 200 deri kanseridir. İnsanlar UVR ışınlarına maruz kaldığı sürece bu oran daha da artar.İnsan kaynaklı, stratosferik ozon azalmasının varlığı insan sağlığını bozmada ek bir kaynak oluşturmaktadır. Bu nedenle insanların sahip olduğu davranışları ve yaşam tarzları da değişmektedir.
Ultraviyole radyasyonun insan sağlığını birçok yönden etkilediği bilinir. Belli bir kataraktlara neden olan ve kar gözlüğü olarak isimlendirilen birçok göz hasarı da UVR’nun sonuçlarındandır. Son yıllarda ortaya çıkarılan bir zararda, UVR’nun bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkisidir.

2.7)Su Ve Yiyecek Arzı

Dünya iklimindeki uzun dönem değişiklikleri kamu sağlığı kurumlarını da etkiler. Yeterli yiyecek ve temiz su bulmak sorun olmaya başlayabilir.
Tüm bitki ve hayvan türleri, insanlar gibi iklim değişikliğine duyarlılık gösterirler. Bu nedenle ekosistemin bozulması ve tarımsal yapının değişmesi doğal olacaktır. IPCC’ye katılan bilim adamlarının tahminlerine göre; Dünya üzerinde bulunan bitki türlerinden üçte biri, hatta yarısı değişime uğramış ve uğramaya devam etmektedir. Hatta, bazı bitkiler bu çabuk değişime ayak uyduramadıkları için nesiller yok olmuştur.
Araştırmalarda, küresel iklim değişikliklerinin su kaynakları ve gıda üzerindeki etkilerine de değinilmiştir. Tam olarak insan sağlığı üzerindeki etkisi belirlenememiş olsa da varsayımlar yerel ve bölgesel duyarlılık açısından önemlidir.
İklimsel değişim, bölgesel tarım ürünleri üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Afrika’nın Sahara bölgesinde, Güney, Doğu ve Güney-Doğu Asya ile Pasifik adalarında bulunan bitki toplulukları risk altındadır. Tarımsal ürünlerde, iklim değişikliği olduğu kadar yer zaman da önemlidir. İklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklık ve sel gibi diğer faktörlerde yerel düzeyde ve kısa sürede gıda tarzını etkileyen faktörlerdendir. Ayrıca, iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen, bitki haşereleri ve patojenlerde hasar yaratıcı risk faktörleri arasındadır.
İklimsel değişikliğin bir diğer etkisi de taze su kaynakları üzerinde görülür. Bu etki hem suyu elde etmede, hem de su kalitesinde gözlenir. Yağışın zamanı ve yoğunluğu, toprak kayması, sel, yer altı suları ve erozyonu belirleyen en önemli faktörüdür. Sel, içme suyunun kirlenmesine yol açar. Selle birlikte insan ve hayvan artıkları ile tarımsal kimya ürünleri temiz suya karışır. Kaynaklarda su seviyesinin azalması, yiyecek sıkıntısı ve hijyen eksikliği nedeniyle sağlık sorunları yaratır. Günümüz iklim koşullarıyla taze su birçok yönden kirlenmekte, tuzlu su ile karışmaktadır. Bunun nedeni de deniz seviyesine yükseliyor olmasıdır.

2.8)İklim Değişikliği Ve Taşıyıcılarla Bulaşan Hastalıklar

Birçok mikroskobik hastalıklar böcekler vasıtasıyla taşınırlar. Malarya yani sıtma mikrobu bilindiği gibi sivrisinekler tarafından taşınır. Taşınmalı bu hastalıklar yani bulaşıcılar, gelişmekte olan ülkelerde çok büyük bir sorundur. Her yılda yaklaşık bir milyondan fazla çocuk sıtmadan ölür. Böcekler, özellikle de sivrisinekler soğuk kanlı olduklarından, diğer canlılar hem iklime hem de meteorolojik olaylara duyarlıdırlar. Sivrisinekler yumurtalarını sulak yerlere bıraktıklarından, sivrisinek sürülerinin oluşma yoğunluğu bir anlamda yağışa bağlıdır.
Taşımacılarla yayılan hastalıkların kısıtlanması ancak taşıyıcıların iklim tolerans limitiyle mümkündür. Bir diğer sınırlama da taşıyıcıların yaşam sürelerine bağlıdır. Örneğin; sıtma için, yayılması için belli bir sıcaklık aralığı vardır.
Böceklerde yayılma doğrudan iklime bağlı olduğuna göre, iklim değişikliği de doğrudan veya dolaylı böcek türlerini etkilediğinden, hem böceklerin hem de hastalıkların coğrafi dağılımı iklime bağlı olacaktır.
Daha önceden yok edilen veya azaltılan sıtma birçok ülkede yeniden ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni de nüfusun artması, arazi kullanımının değişmesi, kamu sağlığı savunmasının bozulması ve ilaç kullanımına olan direncin artmasıdır. Bu artışta, büyük bir olasılıkla dünya iklim ortalama değerlerindeki değişmenin de payı büyüktür.malaryadaki artış genelde sıcak ve nemli mevsimlerde gözlenir. Yöresel ısınmaya bağlı olarak, sıtma Doğu Afrika’da yüksek enlemlere doğru kaymaya başlamıştır.
Sıtma olayı -yapılan arazi araştırmalarında- yağış ve sıcaklığın mevsimsel ve yıllık yerel değişimine çok duyarlıdır. Sıtma mikrobunun yaşam süresi, sıtmayı taşıyan sivrisineğin yaşam süresiyle hemen hemen aynıdır. Sıcaklığın çok düşük ve yüksek olması durumunda yaşam süreleri kısalır. Bu tür bir bilginin elde olması, hastalıkların yayılım dinamiği ile iklim değişikliği arasındaki ilişkiyi kurmaya yarar. İklim değişimi senaryolarına göre sıtma riski olan bölgelerin haritalarını oluşturmak mümkündür. Bu modelde eksik olan girdiler, toplumların sosyo-ekonomik durumları ve sıcak ülkelerde taşınma sınırlıdır. İklime bağlı sıtma olayının artışı, sıcak, taşınmaya uygun endemik alanlara yakın bölgelerdir.

2.9)Bina Yapısı Ve Şehir Planlaması

Bina yapısı, insanın yaşadığı soğuk, sıcak ve nemli iklimlere göre önem taşır. Soğuk bölgelerde hem ekonomi hem de rahat için yüksek standartta izolasyon gerekir. Sıcak-nemli iklimlerde ise gereksinim sadece güneşten korunmak için yani bir gölge bulabilmektedir. Amaç, rüzgardan yararlanıp barınak içinde hava dolaşımını yeterli seviyeye getirmektir. Çok sıcak ve kuru iklimlerde mümkün olduğunca ağaçları kullanarak gölge yapabilmek önemlidir. Yapı malzemeleri dışarıdaki sıcağı içeriye almayacak şekilde olmalıdır. Böylece evin içinde sıcaklığın, dışarıdakinden daha az farklı olması sağlanır.
Günlük hava tahmini her zaman en az enerji harcanmasıyla evin içinde rahat bir ortam sağlanması için gereklidir. Mevsimsel iklim tahminleri veya beklentileri, soğuk iklimlerde ısınma enerji kaynaklarının dağıtımı ve depolanması için de yardımcı olur. Dikkatlice yapılmış bir bina, mevsimsel değişimlere rağmen enerji çıkışının en iyi şekilde düzenlenmesini sağlar. Enerjiyi etkin kullanma, enerji kullanımını azalttığı kadar gelecekteki iklim değişikliğini daha aza indirgeme için de gereklidir.

2.10. Hastalığı Azaltma Ve Etkisini Hafifletme

Ekstrem hava olaylarını ve iklimsel olayları kontrol etmek veya zararlarından biraz olsun kurtulmak insanların elindedir. Olayları engellemek mümkün olmasa da, etkilerini azaltmak alınacak tedbirlere bağlıdır. Tüm ekstrem hava olayları hastalıklara neden olmaz, ancak eğer toplum, ekstrem olayın hemen arkasından normale dönemezse, kayıplarını en aza indiremezse o zaman ekstrem olayların arkasından hastalıkların, sağlık sorunlarının çıkması kaçınılmazdır.
Meteorolojik sistemlerin siyasi bir sınırı yoktur, ülke sınırı tanımaz. Tehdit unsuru olan sistem hakkında önceden bilgi sahibi olmak birçok hayatı kurtarır, maddi hasarı azaltır. WMO-Dünya Hava Gözlemi (WWW), çerçevesinde, tüm WMO üyeleri düzenli olarak meteorolojik gözlemlerini takas etmek zorundadır. Bu değişim de hava kaynaklı hasarların önlenmesinde uyarıların hazırlanmasını sağlar. Mayıs 1994 Bangladeş’teki siklon olayında WWW’ın faydası gözlenmiştir. Erken uyarı ile 1991’de 130000 ölü veren benzer siklon olayına göre 200 kişi ölmüştür. Geçen beş yıl içinde, kuvvetli hava olaylarının nasıl oluştuğu ve geliştiği tam olarak anlaşıldığından uyarıların zamanlaması ve doğruluğu da artmıştır. Kuvvetli hava olaylarının uyarıları ülkedeki sağlık birimleri tarafından da olabilecek hastalıklara hazırlıklı olunması açısından yapılır.

2.11)Isı Sağlığı Gözlem Uyarı Sistemleri

Küresel iklim ısınması, sıcak yılların sıklığının artması, ılıman kışlar, sıcak yazlar ve sıcak dalgaları ile kendisini artarak göstermektedir. Kentsel kesimlerde yaşayan insanların hem gelişmekte hem de gelişmiş ülkelerde artış göstermesi nedeniyle artan sıcaklıklar daha fazla sorun yaratmıştır. Halbuki alınacak tedbirlerle sıcak dalgalarından oluşacak sorunları aza indirgemek mümkündür.
Isı sağlığı gözlem uyarı sistemleri tehlikeli hava koşullarında insanları uyarır. Bu sistemler, ısı baskısını azaltmak için kamu sağlığı eğitim kampanyaları ile birlikte yürütülür. Kamu sağlığı birimleri bu sistemleri aynı zamanda oluşum koşulların etkisini azaltmada rehber olarak kullanılır. Sıcak hava için bu tür biyometeorolojik tahminler birçok ülkede halihazırda deneme aşamasındadır. Almanya’ya, tıp adamları ve genel kamuya bu tür bilgiler veren bir birim oluşturulmuştur. Doğu Amerika’da Ulusal Hava Sistemlerle işbirliği kurmak için yeni planlamalara gidilmektedir.

2.12)Yiyecek Güvenliği,Çevre Ve Sürekli Gelişme

Yiyecek üretimi devamlı ve çevreyle dost olarak yapılmalıdır. WMO, sürekli, ekonomik tarımsal sistemlerim kurulması, geliştirilmesi, çevreye zararsız tarımsal kimyasalların kullanılması, tarımsal işlemler yoluyla kirleticilerin azaltılması konusunda meteorolojik, hidrolojik ve gerekli tüm desteği vermektedir. Meteorolojik ve hidrolojik bilgilerin uygulanması, kurak ve yarı kurak alanlarda kıt su kaynaklarının etkin şekilde kullanılmasına katkıda bulunmaktadır. İklim bilgileri genelde planlama amaçlı kullanılırken, geçmiş veriler ve hava tahminleri halihazır tarımsal işlemlerin yürütülmesinde kullanılmaktadır. Örneğin; yarı kurak tropiklerde, yağış olasılıkları, uzun vadeli yağış verilerinden hesaplamayla elde edilmektedir. Potansiyel buharlaşma verileri de sulamada kıt su kaynaklarının etkin kullanımında yararlı olmaktadır.
Birçok ülkede güvenli yiyecek arzı en önemli problemdir. Kötü beslenme, dünya çapında yüzde 11.7 ölüm nedenidir (her yıl 5.8 milyon ölüm). Bu tahminler uluslar arası ölçeklere göre yüzde 15.9’a kadar ulaşmaktadır. Su arzında oluşan hatalar, sterilize ve hijyenden dolayı tahmini ölüm yüzde 5.3’dür. İklim değişiklikleri özellikle Sahra Afrika’sında hem su arzını hem de yiyecek elde etmeyi doğrudan etkilediğinden risk daha da artmaktadır.

2.13)Doğal Felaketler

Her yıl doğal olaylardan ortalama 123000 kişi ölmektedir. Bu sayı etkilenen insan sayısının yanında çok küçük bir bölümdür. Bu şu anlama gelmektedir; doğal hasarlarda yaklaşık 138 milyon kişi barınaksız kalarak, ya yiyecek sıkıntısı çekerek ya da tıbbi tedavi görerek etkilenmektedir. Bu tür hasarların, küresel, insani ve ekonomik maliyeti giderek artmaktadır. Eğer erken uyarı sistemleri tam olarak yerleştirilirse o zaman bu tür olaylardan en az zarar ile kurtulabilmek mümkün olacaktır.
Ekstrem hava olaylarının insanlara olan direk etkilerinin yanında, birçok indirek etkisi de vardır. Bu dolaylı etkiler,hastalık enfeksiyon riskleri olabildiği gibi, bağışıklık sisteminin zayıflaması, taze su kaynaklarının kaybı veya yaşam süresinin kısalması gibi şeyler olabilir. Yerel sağlık ünitelerinin hasar görmesi de diğer önemli bir faktördür. Ekili-dikili alanların hasar görmesi ve gıda arzının azalması da sayılabilecek yan olumsuz etkiler arasındadır.

2.14)Seller

Genel bir kanıya göre, felaketlerin hemen peşinden enfeksiyonel rahatsızlıklar gelir. Bu kanı savaşların hemen arkasından tarih boyunca ortaya çıkan suçiçeği, veba ve dizanteri gibi hastalıklar nedeniyle oluşmuştur. Epidemiyolojik kanıtlar, sellerin hastalıklara neden olduğunu ortaya koymuştur çünkü, seller insan ve hayvan artıklarının içme suyuna karışıp, içme suyunun kirlenmesine neden olmaktadır. Örneğin; birçok ülkede sellerden sonra hepatitA, tifo, kolera, dizanteri gibi bilinen hastalıklarda hızla artışlar gözlenmiş ve toplumu tehdit etmiştir. Birçok az bilinen ve az görülen enfeksiyon çeşidi hemen doğal afetler sonucunda ortaya çıkar. Örneğin; leptospirosis hastalığı fareler tarafından taşınan bir hastalıktır ve farenin idrarı ile temas eden birçok insana geçmiştir. Bu taşımada da sellerin fonksiyonu fazladır.

2.15)Orman Ve Çalılık Yangınları

Güneydoğu Asya’da gelenek olarak bitki kalıntıları ve anızları yakarak temizleme doğaldır. 1997’nin aşırı kurak mevsimi ki, -nedeni El-Nino’dur-diğer mevsimlerden çok daha fazla kurak geçen bir mevsimdir. Bu dönemlerde yerel yangınlar tamamen kontrol edemez hal almıştır. Dolayısıyla bu yangınlardan çıkan dumanlar birçok bölgeyi tamamen kaplamıştır. Duman ve pus dolayısıyla hava ulaşımı aksamış ve gözle görünür bir şekilde turistik gelir düşmüştür. Malezya, Kuala Lumpur’da solunum sorunları nedeniyle hastanelere binlerce başvuru yapılmıştır. Odun dumanı kirliliğinin yüksek yoğunluğa ulaşması akut solunum yetersizliği ve uzun dönem hastalıklara neden olmaktadır.
El Nino nedeniyle yaşanan kurak mevsimlerde Brezilya ve Amozon’larda binlerce orman yangını haberi alınmıştır. Yangınlar 1998’in başlarına kadar devam etmiş, altı ay boyunca hiç yağmur yağmamış, ilk iki ay içinde yangın 30000 km karelik bir alana yayılmış ve 12000 civarında büyük baş hayvan ölmüştür. Bu dönemde, hastanelere solunum problemleriyle başvuranların sayısında yüzde elli artış olmuştur