ipek Yolu

İPEK YOLU
Bilinen ilk ipek yolu M.Ö. birinci yüzyılda ortaya çıkmıştır. Arkeolojik kazılarda bulunan eserler ve tarihi kaynaklar dünyanın en eski iki bölümü arasında ulaşım amacıyla kullanılan İpek yolunun iki ayrı koldan oluştuğunu ve bu kollardan Altay dağlarıyla, Pamir arasındaki geçidin pek kullanılmayıp daha çok tarım havzasından geçen kuzey ipek yolunun kullanıldığını gösteriyor.

Bu yol hakkında Herodot’un M.Ö. 430 tarihli notları sayesinde bilgi edinmekteyiz. Herodot bu düzergahın çinin batı eyaleti olan Kansu’ya kadar gittiğini söyler. Ona göre bu yolun başlangıç noktası Don ırmağının denize döküldüğü yerdir. Bu yol doğuda Partların oturduğu topraklara varmadan kuzeye kıvrılmaktadır. Oradan itibaren hem Tiyenşanların kuzeye giden deve kervanları tarafından kullanılmakta hem de Turfan ve Hami üzerinden Kansu eyaletine ulaşmaktadır.

Herodot’un notlarından göze çarpan bir kısım vardır ki burası da “Ormanlık Bölge” diye tarif edilen yerdir. Arkeolojik kazılar batıdaki Seyma ve Turbino mezarlıklarının açılmasından sonra buradan bulunanlar bu yolun Orta Urartulardaki kama nehrini takip eden ural geçidiyle Sibirya’ya ulaşan Uraltular ile Çin arasında tarih öncesinde zamanlarda bir ticaret yolunun varlığını göstermektedir. Kazılar sonucu bulunan eşyalar arasındaki “ Yada taşı yüzüklerinin” hepside yanı maddeden ve aynı biçimde imal edilmiştir. Yada taşı Çin’de çok değerliydi.

Bu taş gök tanrının imparatora kut vermesinin ve Gök tanrının kutsanmasının sembolüdür. Urallarda hiç yada taşı bulunmadığına göre bu taşların Çin’den geldiği aşikardır. Ayrıca burada yada taşlarından başka Geç-Şang-Hancelanı dönemine ait bronz baltalar ve kamalarda bulunmuştur. Demek ki daha M.Ö. ikinci binin sonunda bu bölgede Çin ile ticaret bağlantısı kurulan bir yol olmuştur.

Fakat Çinin batıya sattığı bu yada taşlarına karşılık onanlardan ne aldığı henüz anlaşılamamıştır. Yapılan tahminlere göre bronz imali için gerekli olan bakır madeninin alınmış olabileceğidir.

HERODOT’UN KUZEY İPEK YOLU ŞEHİRLERİ ÜZERİNE NOTLARI
Mikan döneminde mevcut olduğu gibi Herodot gerek tüccarların Budinlilerin başkentinden 15 gün süren bir yolculuktan sonra Urala vardıklarını anlatır. Bu şehir ormanlık bölgenin içindedir. Herodot bu ticaret yolunun devamının Thyssagetlerin oturduğu bölgeden geçerek “var" ırmağına ulaştığını söyler. Bu ırmak Volga ile aynı ırmaktadır. Yol oradan itibaren Orta Asya’ya doğru devam eder. Herodot bu yol güzergahındaki durak yerlerini bu şehirlerde oturan kavimlerin adlarıyla tek tek vermiştir.

Bu şehirler sadece tercümanların değil aynı zamanda ilçelerinden altı tepesinde kervan kılavuzlarının da değiştirildiği anlaşılan menzillerdir. Bu durum mesafesinin çok büyük olmasından ileri gelir. Kiralanan bu kervan kılavuzları yinede yolun bazı kıvrımlarını ancak bilebilmekteydiler. bu yüzden tercümanlar yol boyunca 7 defa değişmekteydi. Bu yolda ticaret yolun tüccarların gerek dilini konuştukları anlaşılmaktadır.

ESKİ YOLLARIN BİRLEŞTİRİLMESİNİN İPEK YOLU’NUN GELİŞMESİNDEKİ ROLÜ
Kuzey ipek yolu daha tarih öncesi zamanlarda bile Batı ile Çin arasında mal değişimi için kullanılırken, Güney İpek yolu en erken M.Ö. sekizinci ve yedinci yüzyıllarda iskitlerin Batıya doğru göçleri sırasında meydana gelmiş olmalıdır. Üçüncü İpek yolu güzergahı M.Ö. altıncı yy. da Aheman Perslerinin büyük Daryus komutasında Pencab’ın zaptedilmesi sırasında muhtelif deniz ve karayolları ile birleşmiş bir ticaret yolu haline gelmiştir. Daryus idaresi zamanında yaşamış olan Kargandalı Skylax Paktya’daki, kabil vadisindeki Kaspapyros’tan Kiber Geçitinden indisia kadar giden yol hakkında malumat vermiştir.

Buradan itibaren indusun ağzına kadar gemilerle devam eden yol, Hint okyanusunu aşarak Güney Arabistan’dan sahillerine ulaşmaktadır. Buradan Mısıra ulaşabiliyorlardı. Bir başka rota, Namada Nehri’nin denize döküldüğü kıyıdan başlayıp, İran körfezini geçerek, Mezapotamya limanlarına ulaşmaktadır. Bu rota hakkında Makedon deniz filosunun başındaki Nearkos bilgiler vermektedir. Her iki rotada ayrı ayrı eskiden beri kullanılmaktaydı. Fakat ilk defa Daryus tarafından, yine aynı şekilde Büyük İskender tarafından, yine aynı şekilde Büyük İskender tarafından ulaşım amacıyla kullanıldı ve bir ticaret yoluna dönüştü.

Güney İpek Yolunun her iki güzergahı da uzun zamandır ayrı ticaret yolları olarak kullanılıyordu. Bu durum Herodot’un zikrettiği, Suriye’den Mezopotamya ya giden yol içinde geçerlidir. Suriye’den Babil’e Suriye’den Babile, Şarap bu yoldan ihraç ediliyordu, Babil’den Ekbaton’a kadar devam eden bölümü hakkında bir Akad tabletindeki kısa metinde bilgiler vardır. bu yoldan Heradot’un “Med kumaşı” diye kaydettiği yabani ipek böceği kozalarından imal edilen ipek kumaşlar taşınmaktaydı. Yabani ipek böceği kazalarından elde edilen ipekler İran kral yolu üzerinden Anadolu’nun batısındaki Şard’a ve Efes’e kadar gönderilmekteydi. Anadolu’nun batı kıyısından iyon kumaşları bulunmaktaydı. Bunların arasında Meşhur “Hoy” kumaşları da mevcuttu. Milat sıralarında, Periplus’un verdiği bilgilere göre henüz işlenmemiş ham Çin İpeğinin yanında, iplik haline getirilmiş ipeklerde Hintli dokumacılara satılıyordu. Bu dokumacılar lonca halinde teşkilatlanmışlar ve kendilerine has numune ve modellere göre ipekli kumaşlar dokuyorlardı.

ÇİN İPEĞİNİN İHRAÇ YOLU
İpek dokumacılığının gelişmesi, ipek böceği kozalarının iplik haline getirilmesi, bütün bunlarla ilgili olarak dut ağaçlarının yetiştirilmesi Çin’de tarih öncesi zamanlarda başlar. Daha M.Ö. iki binli yılların ortalarına gidildiğinde, mercan kabukları üzerine renk boya, dut ve ipek gibi kelimelerin çin yazısı işaretleriyle süslendiği anlaşılmaktadır. Bunların her yıl Ağustos ayında, İpek Tanrıçası’na sunulmak üzere hazırlanan adakların korunması için yapılmışlardır.

ÇİN’DEN İPEK İHRACATININ YAPILMASIYLA İLGİLİ TAHMİNLER
Çin İpeği üretiminin ihracat yapılabilecek kapasiteye ulaşabilmesi, savaşan imparatorluk döneminin sonuna doğru yani Avrupa’da bulunan en eski ipek parçalarının yapıldığı tarihlerden hemen sonra gerçekleşmiştir.

Altıncı yüzyılın sonuna ait, Heneburg’da (İskoçya) bir kelt hükümdarının mezarında, yine dördüncü yüzyıla ait Atina mezarlığında Aikibiades’in bir yakının mezarında bulunmuş olan, Çin işi aldus sanılan ipek kumaş parçasının ikisi de Çin’de aynı yer ve tezgahlardan çıkmamıştır. Henneburg ve Atina ipek kumaş parçaları pazırık kurganındaki Çin ipek kumaşlarıyla karşılaştırıldığında bunlarla Avrupa’daki ipek kumaşlar arasında bariz farklar vardır. bu fark kumaşların kalitesinden kaynaklanıyordu. Çin’den çıkan ipekler Serlerin aracılığıyla Sir Derya’nın yukarı çırağında ve Yedisudan bulunan pazarlara ulaşıyor ve Haredot’un da söylediği gibi buralardan kuzey ipek yolu üzerinden güney Rusya’ya getiriliyordu. Bu ipek kumaşı ticareti takas unsurlu ticaretin küçük bir kısmını oluşturuyordu. Bu kumaşlar daha çok metal külcelerle takas edilmekteydi. Don nehri ağzı ile Kerç üzerinden kuzey ipek yolunun son durağına ulaşılmaktaydı. Sadece çin sınırında ipek ile yün takası büyük miktarlarda yapılmaktaydı. Bu ipeklerin çoğunluğunu, evlerdeki tezgahlarda üretilen ve dokunanlar oluşturmaktaydı.

Zamanla şehirde ipek dokuma atölyeleri ihraç yapabilecek kadar çoğaldı. İpeğin hem ihraç edilen hem de haraç verilen bir madde olarak çok miktarda üretilmesine başlandı. Dışarıya gönderilen ipek çok büyük miktarlara ulaştı.

İPEĞİN BATI’DA PAZARLANMASI İÇİN SEVK YOLLARININ SEÇİMİ
Batıda Pazar yeri olan şehirlerden, daha sonraki tarihlerde Çin’in bir eyaleti olan Kansu’ya oradan da kuzeye Tiyarşan Dağları üzerinden tarım havzasına giden yol güzergahı daha çok tercih ediliyordu. Bu yoldan Orta Asya’ya Hint Pamuğu, inci ve mercan, ya da taşı ve yakut gibi değerli taşlar getiriliyor ve Serler’in aracılığıyla Çin’e taşınıyordu. Serler uzun zamandan beri Çinliler’in güvenilir ticaret ortaklarıydı. Pazarlarda serler, grek, sağd, mezapotamyalı ve Hintli tüccarlarla karşılaşılıyordu.

Denizyolunun ipek ticaretinde kullanılması ile hanedanlardan olan han sülalesi zamanında büyük oranda yasak edilmişti. Çünkü Çin limanlarından bugünkü mekang Deltasını içine alan Funan’a olan deniz yolculuğu fırtınalar yüzünden çok rizikoluydu.

Çin’den Hindistan’a gelen kara yolunda da zorluklar vardı. Tai ve Kemer kabileleri bugünkü yunan eyaletlerinde yaşıyorlardı ve kendi topraklarından geçip uzaklara giden Transit ticaretten yüksek miktarda haraç talep ederek zorluklar çıkarıyorlardı.