Spor Hukuku

Spor Hukuku

Bu bölümde hukuk gibi özel bir alanın içinde yer bulmaya çalışan Spor Hukuku konusunda bazı konu başlıklarına değineceğiz. Bizler hukukçu değiliz. Ülkemizin Spor Hukuku alanında çalışan öncü ve önemli ismi Avukat Kısmet Erkiner'in(*) kaynaklarından yararlanarak bu bölümü oluşturduk.

1-Dünyada Spor Hukukunun Tarihsel Gelişimi Nasıldır

Bu bağlamda birkaç örnek vermemiz gerekirse Avrupa'nın bu dalda en eskisi olduğunu ifade eden Fransa Limoges Üniversitesi Spor Hukuku ve Ekonomisi Merkezi 1977'de kurulmuştur. İsviçre'de Neuchatel Üniversitesi'nde bulunan ve FIFA'nın malî desteği ile kurulmuş olan Spor Araştırmaları Uluslararası Merkezi çok daha genç olup kuruluşu 1996 yılına aittir. A.B.D. Milwaukee'de bulunan Marquette Üniversitesi Ulusal Spor Hukuku Enstitüsü ise 1989 tarihlidir. Bu örnekleri yerimiz müsait olsa bir hayli arttırabiliriz; ancak hemen söyleyelim hepsi de geçen yüzyılın son çeyreğine ait oluşumlardır.

2-Türkiye'de Spor Hukukunun Tarihsel Gelişimi Nasıldır

Spor Hukuku Avrupa ve Amerika'da bu şekilde bağımsız bir hukuk disiplini haline gelir ve kurumsallaşırken Türkiye Türk insanı Türk hukukçusu bu durumu hiç mi görmemiştir. Hayır böyle bir iddiada bulunmamız son derece yanlış bir yaklaşım olur. Ülkemiz insanı belki batılılardan dahi önce konuya değinmek istemiş ancak ilk tespitler kaybolup gitmiştir.

Gerçekten 1938 ve sonrası yıllarda Türkiye'de yayınlanan Beden Terbiyes ve spor adlı derginin üç sayısında (1940/24 1941/25 1941/26) Necdet Azak imzasıyla ve spor Hukuku başlığı altında bir yazı dizisi bulduk. Dizinin üst başlığı Spor Bakımında Hukuki Bir Tetkik Sayın (herhalde şimdilerde merhum) Necdet azak'ın kim olduğunu bilmiyoruz şimdilik saptayamadık ancak ifadelerinden çok değerli bir hukukçu olduğu anlaşılıyor. Spor Hukuku hakkında bundan 64 yıl önceki tespitlerini burada aktarmayı bir vefâ borcu olarak görmekteyiz.

Bir kere Sayın Necdet azak disiplinin adını son derece çağdaş bir şekilde koymuş: spor Hukuku Derginin üç sayısında toplam yedi sayfa tutan tespitlerinin en çarpıcı noktalarını burada sizlere aynen aktarmak istiyoruz. Necdet Azak diyor ki Spor ile Hukuk'u karşılaştırdığımız zaman acaba ne gibi münasebet halkaları teşekkül eder ? Bu iki kelimenin ilk teması tabiî olarak şu iki suale yol açacaktır 1) Fertlerin spor yapmak hakkı var mıdır ? 2) Spor hukuku diye birşey mevcut mudur Filhakika spora bağlı olarak insanın bir hakkı vardır bu hoşuna giden bir sporu mertçe bu spor nev'i için memlekette vazedilmiş bulunan kaidelere uygun olarak yapmak hakkıdır. Şu halde gerek medeni haklar bakımından gerekse bir şahsiyet olması dolayısıyla insanın spor yapmak hakkına malik olduğunu kabul etmek lâzımdır.

Spor hukuku diye bir şeyin mevcut olup olmadığını araştıracak olursak şayanı dikkat bir vaziyet ile karşılaşmış oluruz. Spor kulüplerinden başlayıp Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğüne kadar uzanan muhtelif merhalelerin her birine muvazi olarak yürüyen bir hukuk mefhumu mevcuttur. Bu vaziyette spor kulüpleri bir cemiyet olarak kabul edilince ve cemiyet de aslında bir içtimaî teşekkülden ibaret bulununca manevî şahsiyeti haiz olan bu topluluğun nefsinde mündemiç bir hukukun da mevcut olması icap edecektir. Filhakika sporlar. hem iktidar kuvvetine hem kaideler tedvin etmek salâhiyetine hem de statüye ve hem de hukuki muhtariyete sahiptir. Buna nazaran müessesenin fevrî olarak vücuda getirdiği üç nevi hukuk vardır Disiplin kaideleri şeklinde hukuk örf ve âdet hukuku ve dahilî nizamname kaideleri şeklinde hukuk. Şu halde asıl spor hukuku kulüplerin ittifakların veya federasyonların dahilî nizamnamelerinde ve muhtelif sporlara ait olmak üzere tedvin edilmiş talimatnamelerde kendisini göstermektedir.

işaret edilebilecek diğer bir nokta da medeni kanun borçlar kanunu ceza kanunu ve bazı idarî kanunlar gibi umumî mahiyetteki mevzuatın spor muamelelerine tatbiki halidir. Bu mevzu dahi başlı başına bir etüdün çerçevesini teşkil edecek mahiyettedir. Açıkça söylenilmesi icap eden ve tetkiklerimiz neticesi mesabesinde bulunan hakikat şudur ki bugün tam manâsile bir spor hukuku mevcutturbu hukuk kendi muhitinde carî olduğu gibi diğer hukuk sahalarile de mütemadî bir temas halindedir. Bir memlekette belki de daha geniş olarak bütün dünyada muhtelif sporlara ait örf ve âdet kaideleri yavaş fakat kat'î bir tekâmül seyriyle spor hukukunun bir kısmını teşkil etmişlerdir. Örf ve âdet kaideleri sporun teknik kısmında olduğu gibi içtimaî cephesinde de tesirlerini gösterir. Spor mevzuuna temas eden bir kanunun mevcut olmadığı devirlerde bile spor hukukuna ait kaidelere tesadüf etmek mümkündü. Çünkü spor hukuku kanundan evvel örf ve âdete dayanmaktadır.

Zamanımızda muhtelif sporlara ait olmak üzere gerek muhtelif memleketlerdeki federasyonlar tarafından gerekse beynelmilel federasyonlar marifetiyle kaleme alınan nizamnamelerdeki bir çok teknik kaidelerin menşeleri örf ve âdete dayanmaktadır. Spor hukukuna iki numaralı kaynak olarak (iradenin muhtariyeti) gösterilebilir. Muayyen bir sporu yapan muhtelif sporcular âza sıfatıyla korporatif bir müessese halinde toplandıkları vakit faaliyet ve münasebetlerini tanzim ve idare etmek üzere müştereken bazı kaideler kabul ederler. Büyük bir anlaşmanın mahsulü olan bu kaideler bir çok cihetten hakikî bir kanun mahiyetini arz etmekte ve bazen de tesir ve şumulleri muhtelif memleketlere kadar uzanmaktadır. Federasyonlar ve ittihadlar bu mevzuun daha şumullü ve canlı numuneleridir. Spor hukukunun kaynaklarını sayarken bunların arasında bir (kanun)dan da bahsetmiştik. türkiye'de henüz bu şekilde mevzuatın mevcut bulunmadığı zamanlarda spor hukukunun hangi kaynaklardan geldiği hakkında bir tetkik yapılsaydı bu tetkikatın neticesi yalnız örf ve âdeti ve irade muhtariyetini ortaya koymaktan ibaret olacaktı.

Beden Terbiyesi Kanunu da her istiyenin istediği şekilde spor ve idman yapmasını kabul etmiyerek fertlerin şu veya bu şartlar altında ve muayyen bir gayeye ulaşmak üzere spor yapmaları prensibini vazetmiştir. Kanun her sporun veya bir kaç spor şubesinin teknik yani kaide bakımından federasyonlara bağlanmalarını âmirdir. Federasyonlar herhangi bir spor şubesinde örf ve adet ile müesses bulunan kaidelerden bâzılarını alıp bâzılarını da atmak suretiyle talimatname veya nizamnameler hazırlayabilirler.Kaynakların kanun içinde birleşmeleri mevzuunda yer alabilecek diğer bir nokta da spor hukukunun iki numaralı kaynağı olan (irade muhtariyeti) nin vaziyetidir. Bunları bir cümle ile ifade etmek istersek diyebiliriz ki beden terbiyesi kanunu bugüne nazaran en son tekâmül merhalesini teşkil etmek suretiyle spor hukukunun diğer kaynaklarını kendi çevresinde birleştirir.

Yukarıdaki ifadeler 1940 yılına ait o dönemdeki spor hukuk ilişkileri ve bilhassa henüz oluşmamış spor hukuku kavramları göz önünde tutulursa ne denli çağının ilerisinde ve hatta günümüzde incelemiş olduğumuz Fransızca İngilizce ve İtalyanca spor hukuku kitaplarındakinden de daha veciz ifadeler taşıdığını belirtmek isteriz. Şayet bundan 64 yıl önce Necdet Azak'ın açmış olduğu yol takip edilmiş hukuk fakültelerimizde spor hukuku bir disiplin olarak kabul edilmiş olsaydı bugün belki de dünyanın en ileri spor hukuku teorik ve pratik kavram ve kurumlarına (mevzuat ve kuruluşlarına) sahip olurduk...