Abartma

Abartma Nedir
Duygu yoğunluğunu en yüksek derecede aktarabilmek ve inanılmaz derecede yabancılaştırmak için büyüterek ya da küçülterek anlatma

Abartma, genel anlamda bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatı. Eski adı mübalâğadır. Edebiyatta abartma, anlatımı güzel ve etkili kılmak için başvurulan bir söz sanatıdır.

Abartma (fr. hyperbole): Bir düşünceyi aşırı derecede büyülterek ya da küçülterek anlatma eylemini belirten sözbilim terimidir. “Bu biber zehir gibi” sözcesinde bir abartma vardır. Söz bilimde, bir düşünce ya da olguyu aşırı derecede büyüterek ya da küçülterek anlatmaya denir. Bir niteliği olduğundan üstün ya da aşırı gösterme sanatı. Anlatımı etkili kılmak için bir düşünceyi ya da bir gerçeği aşırı büyütme ya da küçültme biçiminde uygulanan söz sanatı.

Abartmanın diğer adı da mübalağadır. Bu tür cümlelerde bir şeyin olduğundan fazla gösterilmesi durumu vardır.

Dünyalar kadar işim var yarın gelebilirim ancak.

Bu cümlede işin fazla olması durumu abartılarak “dünyalar kadar” ifadesi ile işin fazlalığı anlatılmıştır. Bu da abartmadır.

Günlük dilde ve yazı dilinde zaman zaman abartmaya başvurulur. Bir olayı ya da yeri anlatırken beğendiğimiz özelliklerini olduğundan biraz farklı anlatarak beğenimizin derecesini artırmış oluruz. Hoşa gitmeyen bir durumu anlatırken de gerçeği olduğundan daha aşağı göstererek beğenimizin derecesini azaltırız. Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz. Avcı öyküleri, günlük dildeki abartmalara iyi bir örnektir. Burada önemli olan, abartmanın mantık sınırlarını aşmamasıdır.

Abartma, yazınsal bir sanat olarak yazı dilinde de sık kullanılır. Romanlarda, öykülerde, şiirlerde gerekirse abartmaya başvurulur. Abartma, yerli yerinde kullanıldığında anlatımı güçlendirir.

Evliya Çelebi, gezdiği gördüğü yerleri Seyahatname adlı ünlü eserinde anlatırken bol bol abartma yapmıştır. Bunların kimileri mantık sınırlarını aşar. Örneğin; bir yazısında şöyle der: “Ben de büyük bir yükten kurtulmak için ona bir fil bağışladım. Çok sevindi, ama ben ondan daha çok sevindim. Çünkü filler her gün yüzer, deve yükü ot yerlerdi ve Nil ırmağının yarısı kadar su içerlerdi.”