Ekonomi

"Otizmin tedavisinde çocuğu anlamak öncelikli olmalı" tavsiyesi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Maçkalı:
-"Otizmin psikososyal tedavisinde yaygın olarak davranışçı yöntemler kullanılmaktadır. Ancak son 10-15 yıldır gelişimsel, ilişki odaklı müdahalelerden umut verici sonuçlar elde edilmektedir"

İSTANBUL - İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Maçkalı, otizmin tedavisinde ilk önerilen yöntem olan özel eğitim kadar çocuğun ve ailenin alacağı psikolojik desteğin de önem taşıdığını belirterek "Çocuğa bir şey öğretmek değil, çocuğu anlamak, onun kendini ifade etmesine alan açmaya çalışmak öncelikli olmalı." ifadesini kullandı.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Birleşmiş Milletler'in otizm konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla 2007'de ilan ettiği Dünya Otizm Farkındalık Ayı'nın bu yıl 15'incisi gerçekleşiyor. Her yıl 2 Nisan günü "Dünya Otizm Farkındalık Günü" olarak anılıyor ve nisan ayı boyunca tüm dünyada otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulunması ve bu alanda kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yürütülüyor.

Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Bilgi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi Direktörü Maçkalı, otizmin yaygınlığında yıllar içinde bir artış yaşandığına dikkati çekerek otizmin tedavisi için ilk önerilen yöntem olan özel eğitimin yanı sıra psikolojik desteğin de önemini vurguladı.

Otistik belirtilerin, en yoğun olarak ikili ilişki kurma ve sürdürme isteği ile tekrarlayan hareketlerde gözlenebildiğini belirten Maçkalı, şunları kaydetti:

"Otizm, yaşıtlarıyla kıyaslandığında, etrafındaki kişilerle sosyal ilişki ve etkileşim kurma isteğinde kısıtlılığın, tekrarlayan hareketlerin gözlendiği; dil kullanımının kısıtlı veya hiç olmadığı nörogelişimsel bir bozukluktur. Tekrarları sevmek ve aynılık ihtiyacı da otizmde yaygın şekilde gözlenen durumlardır. Otistik belirtiler, en belirgin olarak ikili ilişki kurma ve sürdürme isteği ile tekrarlayan hareketlerde gözlenebilmektedir. Otizmin bir spektrum bozukluğu olduğu unutulmamalıdır. Bahsi edilen belirtiler her otizmi olan bireyde benzer şekilde görülmemektedir. Belirtilerin şiddeti ve seyri, bireyin sürekliliği işaret eden eğrinin hangi tarafına düşebileceğini işaret etmektedir."

Zeynep Maçkalı, otizmde ilk belirtilerin dilin gelişmeye başladığı dönem olan 12-18 ay arasında fark edildiğine dikkati çekerek, "Göz ilişkisi kurmama, ismiyle çağırılınca bakmama gibi belirtiler anne-babalar tarafından erken dönemlerde fark edilebilmektedir. Otizmi olan bireylerin sosyal ipuçlarını anlamada ve bu yolla edindikleri bilgileri daha sonra kullanmakta zorluk yaşadıkları bu alanda çalışan pek çok klinisyen tarafından kabul ediliyor. Örneğin, bay-bay dendiğinde karşılık olarak el sallayarak bay-bay yapmakta zorlanmak gibi. 2-3 yaş ise otizmde ebeveynlerin en sık başvuruda bulunuldukları yaştır. Bazen bir yaşına kadar yaşıtlarıyla benzer bir gelişim gösteren bebekler, 2 yaşına doğru gelişimsel olarak gerileyebilmektedir. Örneğin tek tek kelimeler söyleyebilen bir çocuğun kullandığı kelimelerin sayısı yavaş yavaş azalabilir." ifadelerini kullandı.

Otizmin tedavisinde umut verici sonuçlar alındığına vurgu yapan Maçkalı, şöyle devam etti:

"Otizmin psikososyal tedavisinde yaygın olarak davranışçı yöntemler kullanılmaktadır. Ancak son 10-15 yıldır gelişimsel, ilişki odaklı müdahalelerden umut verici sonuçlar elde edilmektedir. Bu müdahaleler kapsamında sadece özel eğitim değil, çocuğun ve ailenin; özellikle de annenin psikolojik olarak desteklenmesi de çok önemlidir. İlişki odaklı çalışmada, çocuğun oyun ve sanat yoluyla ilişkiye davet edilmesi amaçlanmalıdır. Bunun için ses, resim, basit müzik aletleri, çeşitli nesneler kullanılabilir. Burada çocuğu ilişki kurması için zorlamak yerine, ilişkiye hazır olması için ihtiyaç duyduğu ortamı sunmak ve bunu tutarlı şekilde devam ettirmek önem taşımaktadır. Çocuğa bir şey öğretmek değil, çocuğu merak etmek, onu anlamaya açık olmak, çocuğun yönelimlerine izin vermek, kendini ifadesine etmesine alan açmaya çalışmak önemlidir."

Maçkalı, çocuğun yaşadığı zorluk kadar ailelerin de bu durumdan etkilendiğini kaydederek, "Aileye sunulacak destek kapsamında ailenin endişelerinin ciddiye alınması, gözledikleri bu tablonun ne anlama geldiğinin onlara açıklanması ve neler yapılabileceğinin, neler yapabileceklerinin ele alınması, yaşadıkları zorluklarla nasıl başa çıkabilecekleri yönünde ailenin güçlendirilmesi çok önemlidir." değerlendirmesinde bulundu. Kaynak: AA

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir