Menopoz Hayatın Sonu Değil

Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Şenol Kalyoncu, sigara ve yetersiz beslenmenin menopozun erken başlamasını sağlayan önemli etkenler olduğunu belirterek, "Kadınlar sigara kullanmazlarsa daha geç menopoza girerler" dedi.

Op. Dr. Kalyoncu, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, menopozla ilgili merak edilen tüm konulara açıklık getirdi. Menopozun kadın yumurtalıklarının aktivitesinin durması nedeniyle menstrüasyon ya da adet kanamasının kesilmesi hali olduğunu belirten Kalyoncu, "Ortalama menopoza girme yaşı 51 olmakla birlikte 44-59 yaşları arasında her yaşta girilebilir. Özellikle gelişmiş toplumlarda yaşayan kadınlar, az gelişmiş toplumlarda yaşayanlara göre daha geç yaşlarda menopoza girerler" diye konuştu. Menopoz öncesinde kadınlarda bir takım değişikliklerin görülebildiğini ifade eden Kalyoncu, "Kadınların bir çoğu menopozdan ortalama 4-5 yıl önce düzensiz adet görmeye başlar. Bu döneme tıpta 'Premenopoz' denir. Premenopoz 2 ila 8 yıl arasında sürebilir. Premenopozda yani adet düzensizliği yaşanan dönemde hormon verilerek hastanın düzenli adet görmesi sağlanabiliyor. Kadının menopoz yaşını ortalama 50 olarak kabul edersek premenopozda 42 yaşından sonra hastalar semptomları yaşıyorlar" şeklinde konuştu. Sigara ve yetersiz be
slenmenin menopozun erken başlamasını sağlayan faktörlerin başında geldiğini anlatan Kalyoncu, şunları kaydetti:

"Günlük içilen sigara miktarı ve sigara içme periyodu ne kadar fazla ise menopoz yaşı da bununla doğru orantılı olarak öne gelir. Kadınlar sigara kullanmazlarsa menopoz yaşı daha ileriye gidiyor. Menopozla ilgili doğru bilinen yanlışlar var. Örneğin ilk adet görme yaşının menopozla hiçbir ilgisi yoktur. Diğer bir deyişle erken yaşta adet gören kadınlar menopoza daha erken girmezler. Bunun yanında ırk, doğum sayısı, doğum kontrol hapı kullanma ve sosyokültürel seviyenin menopoz yaşına çok az bir etkisi vardır. Anne ve kızının aynı yaşlarda menopoza girme eğiliminde olduğuna inanılsa da bu konuda yapılan az sayıda klinik çalışmayla bunu net söylemek mümkün değildir. Menopozun erken döneminde kadınlar üç grup problemle karşılaşır. Vazomotor problemler; yani damarlardaki değişikliklere bağlı sıcak basmaları ve terlemeler, psikojenik problemler; depresyon, yorgunluk, aşırı sinirlilik, başağrısı, uykusuzluk ve kısa dönem hafıza kaybıdır. Üçüncü olarak urogenital problemler olan, vajende kuruluk, kaşıntı, irritasyon, ilişkide ağrı, kötü koku, grimsi vajinal akıntı, vajinal kanama, idrar yanması, fazla idrara çıkma, gece idrara çıkma ve idrar kaçırma yaşanır. Menopozun geç döneminde karşılaşılan problemler ise tıptaki adıyla Osteoporoz ya da kemik erimesi ve kalp-damar sistemine ait problemlerdir."

HORMON TEDAVİSİ NASIL UYGULANIYOR?
Tüm bu sorunların tek çözümünün dışarıdan verilen hormon preparatları olduğunun altını çizen Kalyoncu, bu hormonlardan en önemlisi olan östrojenin menopozdaki hastanın hayat kalitesini arttırdığını kaydetti. Kalyoncu östrojenin kemik erimesini azalttığını ve kalp-damar sistemine ait hastalıkları önlediğini belirtti. Hormon tedavisi verilmeden önce, hastanın mutlaka dikkatle dinlenmesi ve ayrıntılı bir şekilde muayene edilmesi gerektiğini vurgulayan Op. Dr. kalyoncu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tedaviye başlamadan önce kan sayımı, kan şekeri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, kan lipidleri ve kolesteroller, kanser taraması için vajinal smear, memelerin değerlendirilmesi için mammografi yapılmalı, tüm batın ultrasonografiyle karaciğer ve safra kesesinin değerlendirilmesi yapılmalı ve transvajinal ultrasonografi yapılmalıdır. Bu tetkiklerden sonra eğer hastanın hormon tedavisi almasına engel bir durum yoksa tedaviye başlanır. Tedavide temel olarak östrojen ve progestin hormonları verilmektedir.

Bu hormonlar değişik şekillerde verilir; hasta eğer adet görmek istiyorsa aylık kürler halinde, adet görmek istemiyorsa günlük devamlı olarak verilir. Hormonların yanında mutlaka kalsiyum desteği verilir, hastaya bol süt ve süt ürünleri alması önerilir. Vitamin D ise 70 yaşın üzerindeki tüm hastalara ve güneş az olan bölgelerde yaşayan hastalara verilir. Hormon alması sakıncalı olan hasta grubunda ise daha çok kemik erimesini engellemeye yönelik tedavi seçenekleri mevcuttur. Fakat yapılan çalışmalar göstermiştir ki; kadınların yüzde 40 ila 66'sı hormon tedavisi almayı reddetmekte ya da kullanmaya başladıktan sonra tedaviyi bırakmaktadır."

TEDAVİNİN CİDDİ YAN ETKİLERİ VAR MI?
Menopozda kullanılan hormonların bazı yan etkileri olabileceğini ancak verilen bu hormonların yararlarının yanında zararlarının karşılaştırılamayacak kadar az görüldüğünü belirten Kalyoncu, son 2 yılda özellikle Amerika'da bu konuyla ilgili ciddi çalışmaların yapıldığını söyledi. Söz konusu çalışmalarda hormon tedavisinin meme kanserini arttırıcı bir etkisinin olmadığının görüldüğünü vurgulayan Kalyoncu, "Yapılan bir çalışmada ise östrojen hormonunun meme kanserini arttırdığı gösterilmiş ama bu çalışma grubundaki hastalar yaşlı hastalar ve tek tip östrojen çalışılmış. Ülkemizde de bu durum basına yansıdı. Tüm hastalar östrojeni bıraktılar. Son çalışmadan sonra menopoz dernekleri bir takım bültenler yayımladılar. Bu bültenlerde de son uygulama şöyle anlatıldı; hastanın eğer sıcak basması, terlemesi varsa meme açısından da herhangi bir riski yoksa en az 5 sene östrojen hormonu veriliyor. Hastanın da buna uyumlu olması lazım, hormon almasına engel bir durumu olmaması lazım" şeklinde konuştu.

Kadına verilen hormonun kemik erimesini önlemede çok yardımcı olduğunun bilindiğini anlatan Kalyoncu, şunları söyledi: "Kemik erimesi için hormon dışında başka ilaçlar da var. Fakat en fazla etkili olan ilaç östrojen. Vücutta var olan kalsiyumun kemiğin içine girmesini sağlıyor. Faydaları çok tabii; yaşam kalitesini arttırıyor. Düşünün sıcak basması, terleme basit bir şey gibi geliyor ama onu yaşayanlar daha iyi biliyorlar; çok şiddetli gece uyanmalar, terlemeler. Buna karşın son birkaç yılda östrojenin kalp damar sistemine de etkisi tartışılıyor. Amerika'da yapılan bir çalışmada kalp damar hastalıklarını azaltmadığı aksine arttırdığı kalp krizine yol açtığı, damarlar üzerinde damar iltihabı yapma ihtimali ve karaciğer enzimleri bozuk olan hastalarda karaciğere toksik yan etkileri olabileceği söyleniyor. Bu da tabii tartışmalı bir konu, netleşmiş değil, dolayısıyla hormon hala bir muamma ama alınsa daha iyi oluyor.

Özellikle kadınların en çok korkulan meme kanseri açısından olaya bakacak olursak, menopozdaki hastaları yıllık mammografilerle yakın takip ettiğimiz için bu hastalarda gelişebilecek bir meme kanseri de çok erken dönemde yakalanmakta ve tedavi edilmektedir". Kalyoncu, menopozun kadın hayatında beklenen ve normal bir durum olmasına rağmen mutlaka tedavi gerektirdiğini belirterek, her hastanın tedavisinin kendine özgü olduğunu ve doktor kontrolünde yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.(iha)

Bir cevap yazın