Zeka

İnsan gelişiminin en temel öğlerinden biridir. Çok değişik tanımları olmasına karşın, bireyin doğuştan sahip olduğu, gelişmeye açık zihinsel bir işlev olduğu konusunda psikologlar görüş işbirliği içindedir. Zekanın katılımyla kuşaktan kuşağa geçtiği; deneyim, öğrenme çevre etkisiyle biçimlendiği ve geliştiği de kabul edilmektedir. Zeka nesenler arasındaki ilişkiyi kavrama, yeni durumlara uyabilme; soyut düşünebilme, sorunlara çözüm bulma yeteneği olarak da tanımlanır. Hiç eğitim görmemiş bir insan da zeki olabilir; zeka birbirinden değişik insanlarda farklı biçimlerde kendini gösterir.

20. yüzyılın başlarında psikologlar kuşaktan kuşağa üstün zekalı bireylerin yetiştiği aileleri incelediler, öğrencilerin derslerindeki başarısının ya da başarısızlığın nedenlerini araştırdılar. Fransız psikolog Alfred Binet 1905-11 arasında, Theodore Simon ile birlikte, değişik yaşlardaki çocukların zekasını ölçmek için testler geliştirdi. Binet belirli bir yaş gurubundaki çocukların becerilerini ve zihinsel yeteneklerini saplayarak zeka yaşı kavramını ortaya attı. Buna göre, örneğin takvim yaşı (kronolojik yaş) 10 olan bir çocuk test sonucu 11 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermişse, zeka yaşı 11 olarak değerlendiriliyordu. Bunun tersi ise, takvim yaşı 10 olan bir çocuğun ancak 7-8 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermesiydi.

Zeka yaşı, farklı takvim yılındaki çocukların zekalarını ve yeteneklerini karşılaştırmada sağlıklı bir ölçüt olmadığında daha sonra zeka yaşını takvim yaşına bölerek 100 ile çarpılmasından elde edilen zeka katsayısı (IQ) kullanılmaya başladı. IQ, ingilizce intelligence (zeka) ve guotient (bölüm) sözcüklerinin başharflerinden oluşur. Ortalama zekalı bir çocuğun IQ'su 100 olarak kabul edilmiştir. 130'un üstünde puan alanlar üstün zekalı 70 in altında puan alanlar geri zekalı olarak nitelendirilir.