Hormon

Hormon

Hormon Nedir
Özel bezler tarafından kana salgılanan ve kan yolu ile ulaştıkları organ ve dokularda fonksiyon düzenleyici olarak çok düşük miktarları ile görev yapan organik bileşiklere "uyarma" anlamına gelen "hormon" denilir. Hormonlar, çok az miktarları ile etki etmeleri ve biyolojik katalizör gibi davranmaları nedeniyle enzimlere çok benzemekle beraber bazı yönlerden farklıdırlar.

Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

  1. Hormonlar etki gösterdikleri organdan başka bir organda sentezlenirler.
  2. Hormonlar kullanılmadan önce dolaşıma salgılanırlar.
  3. Yapısal olarak hormonun mutlaka protein olması gerekmez. Küçük popipeptit, tek aminoasit veya steroid yapıda bir kimyasal madde olabilir.

Hormonlar protein yapıda ve steroid yapıda olmak üzere iki büyük sınıfa ayrılırlar. Hormonların etkisini gösterdikleri hedef dokudaki aktivitesi başlıca dört faktör tarafından düzenlenir.

  1. Sentezlendiği bezdeki sentez oranı veya ondan salgılanış oranı,
  2. Bazı hallerde gerekli olan plazma içindeki özel transport sistemleri,
  3. Hücre zarındaki reseptör sayısı,
  4. Karaciğer ve böbrekler tarafından parçalanma hızı.

vücutta bulunan bezler arasında da bir denge söz konusudur. Örneğin ön hipofizin tiropik hormonlarının hedef bezlerle olan ilişkisi gibi. Hormonlar etkileşimi genellikle iki şekilde gösterirler: Hormon-reseptör sistemi ve hücre içi protein sentez sistemi.

Hormon, Metabolizmaların, bünyedeki bazı aktiviteleri kontrolde tutmak için çeşitli amaçlarla ürettikleri salgılar. 'İçsalgı' olarak da adlandırılırlar. Bir hücre veya hücre grubu ile diğer hücreler arasındaki kimyasal mesajcı moleküllerdir. İçsalgı bezlerinde (endokrin bezler) üretilirler ve kana salınırlar.

Özel bezler tarafından kana salgılanan ve kan yolu ile ulaştıkları organ ve dokuları fonksiyon düzenleyici bir etki meydana getiren ve çok düşük miktarları ile görev yapan organik bileşikler  " hormon " olarak tanımlanır. Hormon kelime olarak " uyarma " anlamına gelmektedir.

Hormonları konu edinen tıp dalına " endokrinoloji " denilir. Endokrinoloji hormonlarla ilgili olarak hormonları yapan endokrtin bezlerinin yapılarını, hormonların niteliklerini, dokulardaki etkilerini, normal azalma ve artma hallerini, bunun sonucu olarak da dokularda ve bütün vücutta meydana gelen değişiklikleri ve normal gelişmelerin düzeltilmesi için gerekli çareleri inceleyen bilim dalıdır.

Hormonlar; aminoasid, polipeptit, protein yapısında veya steroid yapıda olabilirler.

HORMONUN TANIMI
İlk kez 1902 yılında Bayliss ve Starling tarafından kullanılan hormon kelimesi Yunanca kökenlidir ve işlevi uyandırmak başka bir organı çalıştırmak anlamına gelir.Günümüzde bu basit tanım kapsamına giren ama hormon olmayan pek çok madde sentezlendiğinden veya ortaya çıkarıldığından hormon,endokrin salgı bezleri adındaki sinirli vücut kesimlerince hazırlanarak salgılanan,difüzyon veya dolaşımla diğer vücut kesimlerine taşınarak en az bir doku veya organda metabolik yolu düzenleyici etkiye sahip iç bütünlüğü korumasına veya sürdürülmesine hizmet eden kimyasal maddeler olarak tanımlanmıştır.

Kısaca hormonlar;canlı yapıdaki hücreler arası yönetim tarafından,belirli bir amaca yönelik olarak, bazı organlardan,dokulardan veya hücrelerden salgılatılan ve bunlara duyarlı olan diğer doku ve organlar üzerinde fizyolojik kontrol etkileri olan maddelerdir.

HORMONLAR NEDİR?
Hormonlar vücudumuzun doğal olarak ürettiği kimyasal maddelerdir ve üzerlerinde belirli bir etki yarattıkları çeşitli dokulara kan yoluyla taşınırlar.

Ergenlik sırasında vücudun içinde ve dışında oluşan değişiklikler hormonlar sayesinde gerçekleşirler. Hormonlar harika ve ayni zamanda gizemlidirler.Böyle olmalarına rağmen pek çok konuda suçlanırlar. (YÜZDEKI LEKELER VE SİVİLCELER GİBİ GERÇEKTEN BAZILARI ONLARIN KABAHATİDİR.AMA BAZILARI DA DEĞİLDİR.)

Hormonlar iyi yaptıkları şeyler için yeterince kredi toplayamamaktadırlar.Büyümemizi, gelişmemizi ve bütün üreme sistemimizi kontrol etmede bize yardımcı olurlar. İçeride; organlarımıza, organlarımızın olgunlaşmasına yardim etmekten sorumludurlar.Bu süreç sırasında vücutta inanılmaz değişiklikler olabilir.

Hormonların fizyolojik fonksiyonları

  1. Stres ile başetmek,
  2. Enerji üretimi, depolanmasıve kullanımı,
  3. Üreme
  4. Büyüme ve gelişme

Hormonların kimyasal yapılarına göre sınıflandırılmaları

  1. Peptid Hormonlar
  2. Steroid Hormonlar
  3. Amino asid hormonlar

2. HORMONLARIN YAPILMASI, KANA SALINIMI VE ETKİ ŞEKLİ
Hormonların yapım ve kana salınımı bir sıra dahilinde kontrol mekanizmasına bağımlı olarak meydana gelir. Hormonlar özel bir bezden kana salınır ve bu yolla etki edeceği hedef dokuya taşınırlar. Hormon sentezi kontrol sisteminin en üst basamağında beyin tabanını teşkil eden "Hipotalamus" yer alır. Hipotalamusa varan herhangi bir sinirsel uyarım, buradan mekanizmayı işleten çok az miktarlardaki özel hormonların salınımına yol açar. bunlara "Releasing Factor" denir.

Salınan bu hormonlar sinir lifleri aracılığı ile beynin orta yerinde bulunan kemik boşluğu içine yerleşmiş bulunan hipofiz bezinin ön lobuna ulaşırlar. Hipotalamustan salınan her salgılama faktörü, hipofiz bezinin ön lobundan özel bir hormonun salınımına yol açar. Sonra bu özel hormonlar hedef dokulara giderek, hedef dokunun kendine özgü hormonların salınımını uyarırlar.

Hipotalamus uyarıcı faktörlerin yanı sıra inhibe edici faktörleri de salgılar. Hipotalamus'un kontrolü altında bulunan hiyerarşik hormonal etki mekanizmasını gösteren şema aşağıya çıkarılmıştır.

Hormon

ACTH : Adrenokortikotropik hormon
TSH : Tirotropik hormon
LH : Luteinize eden hormon
FSH : Folikülü stimüle eden hormon
MSH : Melanositleri stimüle eden hormon
GH : Growth hormon
Hormonların Etki Şekli: Araştırmalar hormonların iki değişik yoldan etkili olduğunu göstermektedir. Bunlardan birincisini "hormon reseptör sistemi", ikincisini ise "hücre içi protein sentez sistemi" oluşturmaktadır.

Özellikle hipofiz ön lob hormonları olan, adrenokortikotropik hormon (ACTH), triodi stimüle eden hormon (TSH), luteinleştiren hormon (LH), folikülü stimüle eden hormon (FSH), arka lob hormonlarından vazopressin, paratiroid hormonu, glukogan, epinefrin, sekretin, hipotalamustan salınan faktörler hormon reseptör sistemi yoluyla etki yapan hormonlardır.

Hücre içi protein sentez yoluyla etki yapan hormonlar, steroid yapıda olan hormonlardır.

3. HİPOFİZ HORMONLARI
Hipofiz bezi ön, orta ve arka lob olmak üzere üç kısma ayrılır. Her lob etkisi bakımından birbirinden farklı hormonlar salgılar. Hipofiz hormonları polipeptid veya protein yapısındadırlar.

Hipofiz ön lob hormonları yavaş fakat devamlı etki gösteren hormonlar oldukları halde, arka lob hormonları çabuk ve kısa süreli etkiler gösterirler.

3.1. Hipofiz Ön Lob Hormonları
Tirotropik hormon (TSH): Tiroid bezini uyararak tiroid hormonlarının biosentezini ve kana geçmesini hızlandırır. Tiroidi stimüle eden hormon da denilmektedir. Hipotalamusun kontrolü altındadır.

Adrenokortikotropik hormon (ACTH): Hipotalamustan salınan kortikotropin releasing faktör'ün kontrolü altındadır. Böbrek üstü bezlerinin korteks kısmının hormonlarının salgılanmasını uyarır. Bu hormonlar kortizol, kortikosteron ve daha az olmak üzere kortizon ve deoksikortikosterondur. 39 amino asitten oluşan polipeptid yapısındadır.

Folikülü Stimüle Eden Hormon (FSH): Glikoprotein yapısındadır. Kadınlarda foliküllerin olgunlaşmasını sağlar ve bunu ovulasyona hazırlar. eksikliğinde menstruasyon bozukluğu ve kısırlık görülür. Hipotalamusun kontrolü altındadır.

Luteinize Eden Hormon (LH): Bu hormon kadınlarda FSH ile birlikte olgunlaşan foliküllerin östrojen hormonlar salgılamasını, ovulasyonu ve korpus luteum teşekkülünü sağlar. Progesteron salınımını uyarır.

Prolaktin (PRL): Protein yapısındadır. Kadında meme bezlerinin gelişmesini ve süt salgılanmasını sağlar. Ayrıca LH ile birlikte gebeliğin devamı için gerekli bir hormon olan progesteronun salgılanmasını hızlandırır.

Growth Hormon (GH): Büyüme hormonu da denir. protein yapısındadır. Gelişmeyi sağlayan büyüme hormonu bir çok doku üzerine ve özellikle kas, yağ dokusu, kıkırdak ve bağ dokusu üzerine etki eder. Büyüme hormonu bu etkisini

  • Vücutta mevcut tüm hücrelerin protein sentezini arttırarak.
  • Yağların mobilizasyonunu arttırarak, ki böylece yağların kullanımına olanak sağlar.
  • Vücutta karbonhidrat kullanımını azaltarak gösterir.

Çocukluk çağında büyüme hormonu yetersiz olursa "Dwarfism" denilen cücelik oluşur. Hipofiz bezinin normalden çok miktarda büyüme hormonu sentez etmesi halinde gelişme çağındakilerde gigantism ( devlik ) görülür. Yetişkinlerde ise el, kol, bacak ve yüz gövdeye oranla çok uzar. Bu hale "akromegali" denir.

3.2. Hipofiz Orta Lob Hormonları (MSH)
α ve β şekilleri bilinmektedir. Bir çok canlıda cilt renginin çevrenin rengine uymasını sağlayan "melanosit" pigmentleri vardır. Bu hormon melanositler aracılığı ile "melanin" denilen pigmentin depo edilmelerini arttırır. İnsandaki etkisi bilinmemektedir.

3.3. Hipofiz Arka Lob Hormonları
Hipotalamusta sentez edildikten sonra hipofiz arka lobunda sentez edilen ve peptit yapısında olan hormonlar iki tanedir:

  1. Vazopressin,
  2. Oksitosin.

Vazopressin: Kan basıncını yükseltir ve suyun böbrek tübüllerinde geri emilmesini arttırdığı için idrar miktarını azaltır. Bu nedenle "antidiüretik hormon" da denilir. Bu hormon eksikliğinde (diapedes insipidus'ta) günlük idrar miktarı çok artar.

Oksitosin: Uterusun kasılmasını sağlar. Bu sebeple hekimlikte doğumu kolaylaştırmada kullanılır. Bundan başka laktasyon esnasında meme bezlerinin süt salgılamasını da arttırır.

4. TİROİD HORMONLARI
Tiroid bezi boğazın ön tarafında larinksin hemen altında, trakeanın iki yanında ufak bir ara kısımla birbirine bağlanmış iki lobdan ibaret bir bezdir. Ağırlığı 25-30 gr kadardır. Tiroid bezi, tiroid hormonları denilen, "triiyodotironin" ve "tiroksin" yapımını ve kana salınımını sağlar. Tiroid hormonlarının başlıca etkisi vücut dokularının metabolik çalışmalarını arttırma şeklindedir. Yani bazal metabolizmayı arttırırlar ( Bazal metabolizma, vücudun m2'si başına sarfedilen oksijen hacmi veya meydana gelen ısı enerjisinin kilokalori cinsinden ifadesi demektir ).

Tiroid hormonları "triglobulin" şeklinde depo edilir. Hidroliz edildiğinde hormon etkisi gösteren
triiyodotironin (T3) ve tetra iyodotironin'e (T4) parçalanır. Kanda α-globulin fraksiyonlarına
bağlı olarak taşınır.

Tiroid hormonları, genel olarak protein sentezini arttırırlar. Bu nedenle dokuların büyümesini sağlarlar. Karbonhidrat metabolizmasının birçok kademesini hızlandırarak kan glikozunu yükseltir, yağ metabolizması da hızlanır. Tiroid hormonları sistolik tansiyonu arttırır, diastolik kan basıncını düşürürler, kalp atışı hızlanır.

Tiroid bezinin normalden fazla çalışmasına "hipertiroidi" denir. Bazal metabolizma artar. Kan glukoz düzeyi normale göre biraz daha yüksektir. Tipik belirtilerden birisi gözlerin dışa fırlamasıdır. Bu hale " exophtalmos " denilir.

"Hipotiroidizm"de bazal metabolizma düşer. Gelişme çağındaki organizmada metabolizma yavaşlar, gelişmede boçukluklar, zekâda gerileme görülür. Buna "kretenizm" denilir. Yetişkinlerde ise bu belirtilerin görülmesine "miksödem" denir. Tiroid hormonları karaciğerde transaminasyon ve deaminasyon yoluyla pirüvik asit ve analoglarına dönüşürler.

Kalsitonin: Tiroid bezinden ve daha az olmak üzere paratiroid bezinden salgılanan ve tirokalsitonin veya kalsitonin adı verilen bir hormonda, kalsiyumun kemik depolarından mobilizasyonunu inhibe etmek suretiyle kanın kalsiyum düzeyini azaltır. Bunun yanı sıra kan fosfatlarının da düşmesine neden olur. Polipeptit yapısındadır.

5. PARATİROİD HORMONU (PARATHORMON)
Birtek polipeptid zincirinden ibaret paratiroid bezinden salgılanan bir hormondur. Parathormon kan plazmasının kalsiyum ve fosfat düzeylerinin normal sınırlar içinde kalmasında etkilidir. Başlıca kemiklere ve böbrek tubulilerine etki eder. Ca+2 iyonlarının kemikler tarafından alınmasını, bağırsaklardan emilmesini ve böbreklerden geri emilmesini arttırır, fosfat iyonlarının böbreklerden geri emilimini azaltır, yani fosfat atılımına yol açar.

6. PANKREAS HORMONLARI
6.1 İnsülin

Pankreasın langerhans adacıklarının β-hücreleri tarafından salgılanır. A ve B zincirleri denen birbirine iki adet disulfit bağı ile bağlanmış peptid zincirlerinden meydana gelmiştir. insülinin karbonhidrat, lipit, protein ve nükleik asit metabolizmaları üzerine etkisi vardır.

İnsülin karbonhidrat metabolizması üzerine hem glukozun hücrelere, özellikle kas, karaciğer ve yağ dokusu hücrelerine girişini kolaylaştırmak, hem korbonhidrat metabolizmasında rolü olan bazı enzimleri aktive etmek suretiyle etki eder. İnsülin kan glukoz düzeyini azaltır. Bu etki dokularda glikojenez enzimlerini aktive etmesinden, glikojenoliz enzimlerini ise inhibe etmesinden ileri gelir. Glikoneogenezi baskılar.

İnsülinin protein ve lipit metabolizmaları üzerine de önemli etkileri vardır. İnsülin glukozdan başka amino asitlerin de hücre içine girişini kolaylaştırır ve ribozomlarda polipeptit sentezini arttırır.

İnsülin yetmezliğinde kan şekeri yükselerek "Diabetes Mellitus" denen şeker hastalığı tablosu ortaya çıkar. Bu durumda şekerin yeteri kadar kullanılmaması sonucunda, beyin dışında kalan organlar daha çok lipit ve proteinlerden enerji elde etmeye yönelirler. Protein sentezi yavaşlar. Dokular glukozu yeterince kullanamadığı için glukoz idrarla dışarı atılır. Yağ asitleri oksidasyonunun artmasına bağlı olarak "ketozis" meydana gelir. Hastalarda glukozun idrarla atılmasından dolayı daha fazla suya, şekerin yeteri kadar kullanılmaması sonucu daha fazla yemeğe ve glukozun atılabilmesi için daha fazla idrar çıkarmaya gerek duyulur. Bu üç belirtiye polidipsi, polifaji ve poliüri denilir.

6.2. Glukagon
Pankreasın Langerhans adacıklarının α-hücrelerinde meydana gelir. Yapısı 29 amino asitten ibaret tek bir polipeptit zincirinden oluşur. Glukagon, insülinin aksine, kan şekeri düzeyini yükseltir. Bu etkisini glikojenolizi uyararak ve glikoneogenezisi hızlandırarak gerçekleştirir. Glukagonun kalp gücünü arttırıcı, safra akımını çoğaltıcı, mide salınımını inhibe edici bir rolü de vardır.

7. STEROİD HORMONLAR
Genel özellik olarak yapılarında siklopentanoperhidrofenantren halkası bulunduran hormonlardır.

8. ADRENAL HORMONLAR
8.1. Adrenal Korteks Hormonları

Böbrek üstü kabuğu hormonları denilen bu hormonlardan iki grup önemlidir. Glukokortikoidler ve mineral kortikoidler. Glukokortikoidler: Bu grup hormonların en önemlisi "kortizol" veya "hidrokortizon"dur. "Kortizon" da diğer bir glukokortikoiddir. Glukokortikoidler karaciğerde karbonhidrat olmayan maddelerden ve özellikle proteinlerden glikojen teşekkülünü (glikoneogenez) arttırırlar. Protein biosentezini ve yağların yanmasını hızlandırırlar.

Ekstrahepatik dokudaki proteinlerin parçalanması sonucu serbest hale geçen amino asitlerin karaciğer tarafından alındığı, glukoneogenez için kullanılmayanların yeni protein sentezi için kullanıldıkları görülür. Lenfatik dokularda antikor yapımında azalma olur. Kortikosteroidlerin bu etkisine "immünosupressif" etki denilir.

Glukokortikoidlerin salınımı ACTH (Adrenokortikotropik hormon) kontrolü altındadır. Glukokortikoidler kemiklerden kalsiyum mobilizasyonuna neden olurlar.

Mineral kortikoidler: Mineral kortikoidler Na+, K+ ve Cl- iyonlarının hücre içi ve hücre dışı sıvılarındaki dağılışını ve böbreklerden idrarla atılmalarını düzenlerler.
En önemlisi " aldosteron " olan mineral kortikoidler sodyumun retansiyonunu, potasyumun sekresyonunu sağlar. Ekstrasellüler sıvıdaki potasyum miktarı düşer. Az aldosteron salınımı halinde bunun tersi olur ve potasyum artar.

Aldosteron'un yanısıra çok az olarak Mineral kortikoid etkisi gösteren kortikosteron ve deoksikortikosteron gibi maddeler vardır. Mineral kortikoidler de ACTH'nın kontrolü altındadır.

8.2. Adrenal Medulla Hormonları
Böbrek üstü bezinin medulla kısmının hormonları sekonder bir amin olan epinefrin ( adrenalin ) ve primer bir amin olan neropinefrin (noadrenalin)'dir. Norepinefrine metil (-CH3) eklenmesiyle epinefrin teşekkül eder.

Epinefrin ve neopinefrin organizmaya şırınga edildiği zaman karaciğerde glikojenoliz ve kaslarda glikoliz hızlanır, dolayısıyla kandaki glukoz ve laktik asit miktarları artar. Kan glukozunun artması sonucunda glukozüri görülür. Norepinefrinin glikojenik etkisi epinefrininkinden 20 defa daha azdır. Neopinefrinin kan basıncını artırma etkisi vardır.

9. SEKS HORMONLARI
Seks hormonları kadın ve erkekte, sekonder seks karakterlerinin oluşumuna yol açan, üreme siklusunu, bununla ilgili üretim organlarının büyüme ve gelişimini sağlayan steroid yapıda hormonlardır. Erkek seks hormonları ( androjenler ) ve dişi seks hormonları ( estrojenler ) olarak ikiye ayrılır.

9.1. Androjenler
Erkek cinsiyet hormonları olan androjenler 19 C. atomu içerirler ve en önemlileri " testosteron " dur. Androjen hormonlar hem asetil Co-A'dan hem kolesterolden teşekkül edebilirler. Androjen hormonlar erkek cinsiyet organlarının ve sekonder erkeklik cinsiyet karakterlerinin gelişimini sağlarlar.

Normal idrarda testosteron bulunmaz, fakat testosteron'un metabolizma ürünleri olan ve androjenik aktivite gösteren bazı diğer bileşikler bulunur. Bu bileşiklerin en önemlisi androsterondur. Bunlar daha sonra sulfatlarla veya glukoronidlerle konjugasyona uğrayarak idrarla dışarı atılır.
9.2. Estrojenler
18 karbon atomu içeren dişi cinsiyet hormonlarıdır. Bu hormonlar özellikle overlerde sentezlenir. Başlıca estrojenler; estron, β-Estradiol ve Estriol'dur. Hipofizin gonadotrapik hormonlarının etkisiyle salgılanan estrojen hormonlar, dişi cinsiyet organlarını ve sekonder cinsiyet kararkterlerini geliştirir, menstruasyonu sağlarlar.

Estrojenlerin sentezinde asetil-Co-A ön maddedir. Bu sentez kolesterol ve androjenler üzerinden geçerek yürür. Estrojenler karaciğerde glukoronatla glukoronozid ve sulfatla birleşerek suda çözünün bileşikler halinde idrarla dışarı atılırlar.

Estrojenlerden başka dişi seks hormonları olarak "korpus luteum hormonu, relaksin ve plesenta laktojen" gibi hormonlar da bulunmaktadır.

Progesteron: Pregnan türevi olan progesteron 21 karbon atomu içerir. Korpus Luteum adı verilen menstrual siklusun ikinci devresi sırasında meydana gelen hücreler topluluğu geniş ölçüde "progesteron" ve "estrojen" salınımına yol açar. Salınan progesteron daha önce estrojen tarafından hazırlanmış bulunan "endometrium" da yumurtanın yerleşmesi için gerekli mukus salınımını sağlar.

Progesteron gebeliği sağladığı gibi ovariumda yeni bir folikülün olgunlaşmasına engel olur ve süt bezlerini geliştirir.

10. BAZI DOKU HORMONLARI
Bazı maddeler etki yönünden hormon gibi hareket ettikleri halde tam anlamı ile hormonlar sınıfına
girmezler. Bazıları şunlardır:

  • Gastrin: Mide pilor mukozası tarafından salgılanan polipeptit yapısında bir hormondur. HCl salgılanmasını uyarır.
  • Sekretin: Duedonum mukozasında teşekkül eden 27 amino asitten oluşur. Pankreas salınımını uyarır.
  • Kolesistokinin-pankreozimin: Kolesistokinin safra kesesinin salgılanarak boşalmasını sağlayan ve duedonumda sentez edilen bir hormondur. Pankreozimin ise pankreasın sindirim enzimlerinin balgılanmasını arttırır.
  • Angiotensin I (Hipertensin): Böbrekten kana salgılanan "renin" adlı enzimin etkisiyle α2-globulin'den teşekkül eder. Angiotensin I'den lösin ve histidin amino asitlerinin ayrılmasıyla angiotensin II meydana gelir. Bu madde kan basıncını yükseltir, aldosteron salgısının düzenlenmesinde önemli rolü vardır.
  • Bradikinin: Damar genişletici etkisi dolayısıyla kan basıncını düşürür. Düz kasların kasılmalarını da etkiler.

Bunlardan başka amin yapısında olan doku hormonları da vardır. Bunlar: Histamin, seretonin, tiramin, asetil kolin, 4 amino bütirik asittir.