ishak Paşa Sarayında Kullanılan Malzemeler

Doğubayazıt’ın sarp kayalıkları üzerinde çevre ile bütünleşmiş etkili bir görünüme sahip olan İshak Paşa Sarayı, düzgün kesme taş ve moloz taşla birlikte yer yer ahşap malzeme kullanımıyla yapılmış bir eser olarak günümüze kadar bir hayli harap şekilde ulaşabilmiştir.

Taş, mermer ve yer yer de ahşap malzeme kullanılarak yapılmış olan sarayın zaman içerisinde zemin katın örtüsü ile duvarları, üst katların tamamı ve balkonları yıkılmış, bu kısımlardan günümüze ayrıntılı bilgi verecek hususlar pek kalmamıştır. Ancak üst katlara ait bilgileri bugün yerinde kalabilmiş bazı kalıntılardan öğrenebilmekteyiz. Üst ve alt katların birbirleriyle hemen hemen aynı özellikleri paylaşır şekilde yapılmış ve kat bölmelerinin ahşap kirişli, üstlerinin ise teras şeklinde düz damlara sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yapıda kullanılan taş yontuculuğu süslemelerde de ağırlığını hissettirmektedir.

Doğada bol miktarda bulunmasının yanı sıra taşıyıcı gücünün fazla olması ve hava etkilerine dayanıklılığı gibi özelliklerinden dolayı, yapıların inşasında vazgeçilmez bir malzeme olarak kabul edilen taş, yapılarda özellikle tercih edilen bir malzeme türü olmuştur. Taşın yontulmasının güç olmasına rağmen, diğer malzemelerden zengin ve görsel bir plastik etkiye sahip olduğu da bilinmektedir.

Orta Asya ve İran’da yapılarını kerpiç ve tuğladan, yer yer ise moloz taştan inşa eden Türkler, Anadolu’ya geldiklerinde, çevrelerinde kalite ve renk bakımından bol miktarda taş bulunması nedeniyle, yapı malzemesinde köklü bir değişim yaşamışlar, taş malzemeyi, Türk yapı sanatında geniş ölçüde kullanmaya başlamışlardır.

Anadolu’da Grek, Frig, Roma ve Bizans gibi yerli kültürlerin çağlardan beri kullandıkları taş malzemeyle ve ustalarıyla karşılaşmaları da bu değişiklikte önemli bir rol oynamıştır.

Yapılarda taşlar kesme taş, moloz taş olarak kullanılmasının yanı sıra bazı bölgelerde, renk ve yapı farklılığı gösteren taşların, yapıların farklı bölümlerinde kullanıldığı dikkati çeker.

İshak Paşa Sarayının farklı bölümlerinde de farklı türde taşlar kullanılmış, Mahmut Akok’a göre yapıda kullanılan taş cinsleri üç dört çeşidi geçmemekte, buna karşılık Yüksel Bingöl ise sarayda altı farklı taş cinsinin kullanıldığını ileri sürmektedir.

Sarayın inşaat blokunun temeli için Ağrı Dağ’ının eteklerinde bolca ve kolayca bulunabilen oldukça sert bir malzeme olan siyah, volkanik taş kullanılmıştır. Ayrıca yapının su basmanı kısımlarında, sarayın yakınlarından çıkarılmış olduğu düşünülen kırmızımtırak kalker taşının kullanılmış olduğu görülür. Yontulmaya elverişli olmaması nedeniyle bu taş cinsi yapıda fazla kullanılmamıştır. Bütün binanın iç ve dış duvarları ile, oda ve taban döşemeleri, kabartma süslemeler, kitabelikler, sütun başlıkları ve kapılar gibi bölümlerinin bir tür küfekiye benzer krem renkli taşla yapılmış olduğu görülmektedir. Küfeki taşı ocaktan çıkarıldığı zaman oldukça yumuşak ve işlenmeye müsait olup, sonradan sertleşmektedir. Bu taş cinsinin daha çok Osmanlı döneminde kullanıldığı bilinmektedir. Bu tür taşların İshak Paşa Sarayının yapımında, bazı kaynaklarda Ağrı merkez ilçesine bağlı Ağadeve köyündeki ocaklardan çıkartılarak 110 km. uzaklıktaki Bayazıt’a getirilerek kullanıldığı, bazı kaynaklarda ise saraya 25-30 km. uzaklıktaki Kortis köyünden çıkarılarak getirildiği de belirtilmektedir.

Ayrıca yapıda kırmızımsı bir taş türünün daha kullanıldığı belirtilmektedir. Bu taşında caminin kubbesinde, yapının dış kaplamasında ve minarenin dekoratif kaplamasında kullanılmış olduğu anlaşılır. Küfeki taşından gözenekleri bakımından daha iri olan taş renginden ve sağlamlığından dolayı bölgede en çok kullanılan inşaat malzemesidir. Kötü hava şartlarına daha dayanıklı olmaso nedeniyle bu taşın yapıda oldukça fazla kullanıldığı da dikkati çekmektedir.

Sarayda kullanılan bir başka taş türü de, Ağrı bölgesinden çıkarılan ve yapı kompleksinin su basmanları bölümünde kullanılmış olan siyah bazalt taşıdır. Bazalt taşı, yapısı yoğun gözenekleri küçük ve sert oluşu nedeniyle, oldukça dayanıklı, su emme kat sayısı düşük bir taş cinsidir. Bundan dolayı da sarayın Selamlık ve Harem kısmı subasmanlarında avluda ve diğer kısımların subasmanlarında, kapı basamaklarında, kapı eşiklerinde ve sarayın dış avlu girişinde, daha alt kısımlarında büyük bloklar halinde kullanılmıştır.

Yapıda görülen diğer bir taş çeşidi de beyaz kireç taşıdır. Bu taş salonda yer kaplaması olarak kullanılmış, ayrıca salonun duvarlarında belirli bir yüksekliğe kadar siyah bazalt taşıyla birlikte siyah-beyaz ilişkisi kurularak dekoratif amaçla kullanılmıştır.

Sarayda sade bir işçilikle birlikte, malzeme bütünlüğü sağlanmış, bütün duvarlar yontma taş ile yapılmıştır. Duvarların örülüşünde de bol miktarda kireç harcı kullanılmakla birlikte kalın olan bazı dış duvarların iç dolgularında kırmızımtırak çamurla yapılmış harç kullanıldığı da görülmektedir.

Sarayın duvarlarının kaplamalarında kullanılan taşlar büyük bir hassasiyetle belirlenmiş bir ölçüye göre yontulmuştur. Ayrıca bazı kaynaklarda, taşların sayı ve ebatları önceden belirlenerek buna göre işaretlendiği görüşü yer almaktadır. Sarayda kullanılan bu taşların üzeri dikkatle incelendiğinde bir takım çizgiler, üçgen motifleri gibi sembolik biçimdeki işaretlerin kullanıldığı görülebilir. Taşın üzerine kazılmış olan bu işaretler, taşı yontan ustalar tarafından yapılmıştır. Eskiden taşçıların kendi yonttukları kesme taş blokları üzerine kazıdıkları küçük işaret yada simgelere taşçı işareti denilmekte ve her taş ustasının da kendisine yada ailesine özgür bir markası bulunmaktadır. Bu işaretlere Avrupa Ortaçağında, Bizans’ta ve Erken Dönem Anadolu-Türk Mimarlığında sık rastlanırken Osmanlı yapılarında çok seyrek olarak karşılaşılır.

Yüksel Bingöl , yaptığı inceleme ve araştırma sonucu yapının ayakta kalabilmiş bölümlerinde defalarca tekrarlanmış 124 değişik taşçı işareti tespit etmiş, belirlemiş olduğu bu 124 taşçı işaretine, araştırmalarımız sonucu bunlardan farklı olmak üzere 6 tane daha taşçı işaretini ekleyerek, yapıda kullanılmış olduğu tespit edilen 130 farklı işarete ulaşılabilmiştir.

Doğubayazıt gibi kışı sert ve uzun olan bölgelerde, yılın ancak bir iki ayı çalışabilen taşradaki büyük şantiyelerde genellikle duvarların bütün taşları önceden hazırlanıp, Anadolu’nun dört bir yanından gelen, seçme taş ustaları ve çırakları tarafından yapılarak işaretlenir, grup grup yontulan bu taşlar bir yere istif edilerek, daha sonrada plandaki yerine göre yerlerine yerleştirilirdi. Taşçı ustalarının yonttukları taş üzerine kazıdıkları işaretler, taşın kim tarafından yontulduğunu göstermektedir.

İshak Paşa Sarayının yapımında kullanılan taşların da yılın ancak bir iki ayında çalışılmak suretiyle taş ustaları tarafından yontulmuş olduğu ileri sürülmektedir.

Ayrıca sarayda kullanılmış olan ve taşların üzerinde görülen taşçı işaretlerinin benzerleri aynı yerdeki mezar taşları üzerinde de görülmektedir.