ishak Paşa Sarayının Topografik Durumu

İshak Paşa Sarayı, Anadolu’nun en uç noktasında yer alması, yapım tekniği ve inşasında kullanılan malzemeler açısından olduğu kadar etnik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan da önemli olan ; yurt bütününden ve yapıldığı dönemden daha çok, bulunduğu bölgenin ekonomik, etnik, politik, kültürel özelliklerini yansıtan ilgi çekici bir örnektir .
Eski Doğubayazıt renkli tepelerin hilal şeklinde kucakladığı bir vadinin yamaçlarında kurulmuştur. Eski Doğubayazıt’ın konumu ile ilgili olarak XIX. Yüzyılda burayı ziyaret eden Chatre Barry “kızıl mermer kayalardan meydana gelen bir dağın yamacına alternatif şekilde ve dağınık olarak yerleştirildiğini” ifade etmekte. Sarayda bu alanın ortasında yer alan kayalık alana yani Karaburun tepesi üzerine bir kartal yuvası gibi kondurulmuştur. Gezgin Jaubert bize seyahatnamesinde sarayın ve şehrin bulunduğu yer hakkında; “Bayazıt çıplak dağların teşkil ettiği dar bir vadinin içinde kurulmuş dar bir şehirdir. Evleri boğazın iki yanında sıralanan kayaların arasında dağınık vaziyette, solda hemen hemen tırmanılması imkansız bir kayanın tepesinde eski bir kale görülür. Sağda ve başka bir yüksekliğin zirvesinde ise paşanın içinde yaşadığı güzel bir bina yükselmektedir” ifadesiyle bilgiler vermektedir.
Etkili bir görünüme sahip olan sarayın zaman içerisinde gerek kendi bünyesi gerekse çevresindeki bir çok ayrıntılardan arınması, yapıyı çok uzaklardan bile fark edilen güçlü mimari hatlara kavuşturmuştur. Çevresi ile oluşturduğu bütünlük biraz abartılı olsa bile feodal bir düzeni bütün özellikleriyle yansıtmaktadır.
Eski Doğubayazıt kasabasının ortasında inşa edilen İshak Paşa Sarayının, doğu cephesi dışında üç tarafı oldukça yüksek kayalarla çevrilidir. Ağrı Dağı’na bakan muhteşem bir manzaraya sahip olan saray çevresindeki dağlar gibi kırmızı renktedir.
Vadi yakasına kurulan saray, kayalık ve sert bir arazi üzerinde doğudan batıya doğru eğim göstermekte ancak sarayın kuzey ve güney cephelerinde daha sert bir eğim bulunmaktadır. Sarayın oturduğu arazi doğudan batıya inildikçe kademe kademe alçalmaktadır. Bu yüzden saray birimlerini aynı düzeye yerleştirmek için kuzey, güney ve batı yönlerine dolgular, yüksek duvarlar, teraslar ve bodrumlar yapılmış, terasların çevresinde 12 m. İle 15 m. Yüksekliğine varan kalın duvarlar örülmüştür. Sarayın çevresiyle bağlantısı da sadece doğu tarafında bulunan en uygun ve en dar cephesiyle sağlanmıştır. 7600 metre karelik bir alanı kapsayan saray arazinin doğal yapısına uygun olarak kuzey-güney doğrultusuna 50 m. Doğu-batı doğrultusunda 115 m. Boyutlarında bir set üzerinde üç ana bölüm halinde yerleştirilmiştir.
İshak Paşa Sarayının toplam kaç oda, bölüm ve salondan meydana geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, gezginlerin bize vermiş olduğu bilgiler, gravürler ve günümüze ulaşabilen sarayın kalıntıları, yapının bazı kısımlarının bodrumlarla birlikte üç katlı olduğu göz önüne alınarak bazı kaynaklarda 360 birimden meydana geldiği, bazı kaynaklarda 366 birimden meydana geldiği ileri sürülmektedir.
Doğubayazıt’ın kuruluşu bakımından bir tür iç kale görevi görmesi amacıyla yapılan, sadece doğu yönden çevreye bağlı İshak Paşa Sarayı, Doğubayazıt’ı dışardan gelen saldırılara karşı korunmaya elverişli bir şekilde inşa edilmiş. Bu açıdan İshak Paşa sarayını hem sivil bir eser olarak, hem de askeri yönden incelemek gerekir.
Saraya adeta bir kale görüntüsü veren yüksek çevre duvarlarının vadiye açılan uçurumun devamı biçiminde yapılmış olması, yapıda savunma amacının da göz önünde bulundurulduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca sarayın eski durumu hakkında gravür ve resimlerden dış avlunun savunma amaçlı kullanılacak şekilde, dış duvarında mazgallar yerleştirilmiştir. Sarayın doğu cephesinde, avlu ana girişi önünde savunma amaçlı olarak, tesviye edilmeden bırakılmış sert kalkerden bir tepecik saraydan yapılacak çıkış harekatını düşmanın ateş altına alma olasılığını ortadan kaldırarak gelen saldırılara karşı sarayın ilk savunma hattını oluşturmaktadır. Saray duvarlarının oldukça yüksek tutulması, doğu yönü dışında diğer kısımların uçurum olması, kapı, pencere gibi açıklıklara fazla yer verilmemesi, pencere açıklıklarının zeminden oldukça yukarıda olmaları ve gözetleme kulelerine yer verilmiş olması da bu görüşü desteklemektedir. Sarayın savunma amaçlı yapılmasının yanı sıra, sağlam bir örgü sistemine ve kalın duvarlara sahip olması da yapıda dayanıklılığa ve sağlamlığa ne derece önem verildiğini göstermektedir.
Oldukça dayanıklı ve korunaklı yapılmış olmasına rağmen saray, kalelerin özelliğini kaybettiği, ateşli silahların geliştirildiği bir çağda yapıldığından, doğu yönündeki tepelere karşı savunması oldukça zayıftır.
Çevre ile uyumlu ve etkili bir mimari yapıya sahip olan sarayın etrafını çeviren duvarlar, Ortaçağ derebeylerinin şatolarını kuşatan duvarlar kadar sağlam ve dış görünüşü ile de bir kaleye benzemektedir.