İSTANBUL (AA) - Avrupa Jinekolojik Endoskopi Derneği (ESGE) ve Türk Jinekoloji Dernekleri işbirliğiyle düzenlenen 34. Yıllık ESGE Kongresi'ne İstanbul ev sahipliği yaptı.

Dernekten yapılan açıklamaya göre, jinekolojik cerrahi alanında küresel ölçekte öncü kuruluşlardan ESGE, her yıl dünyanın dört bir yanından klinisyenleri, araştırmacıları, yenilikçileri ve sektör temsilcilerini bir araya getirerek bilgi, deneyim ve fikir alışverişine olanak sağlayan bir platform sunuyor.

Bu kapsamda bu yıl İstanbul'da düzenlenen jinekolojik cerrahi alanının önemli küresel etkinliklerinden 34. Yıllık ESGE Kongresinde, 84 ülkeden yaklaşık 2 bin 500 katılımcı buluştu.

Türkiye'de düzenlenen en geniş katılımlı tıp kongreleri arasında yer alan etkinlikte, geleneksel endoskopik ve robotik cerrahinin yanı sıra jinekolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan cerrahi dışı girişimsel ilaç ve fertilite tedavileri, yardımcı üreme teknikleri gibi yenilikçi gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve bunların klinik sonuçları uzmanlar tarafından masaya yatırıldı.

Kongre öncesinde yurt dışından gelenler dahil yaklaşık 70 genç doktorun katıldığı bir eğitim maratonu da düzenlendi. Türkiye'nin farklı bölgelerinden 22 seçkin hastanede canlı ameliyat izleme imkanı sunan etkinlikte, 200'ün üzerinde jinekolojik endoskopik prosedür başarıyla gerçekleştirildi.

- "Dünyanın her yanından katılım gerçekleşti"

Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısına, ESGE ve kongre organizasyonunda kilit görevler üstlenen, jinekolojik endoskopi alanında dünya çapında tanınan bilim insanlarından ESGE Başkanı Prof. Dr. Ertan Sarıdoğan, 34. Yıllık ESGE Kongresi Başkanı Prof. Dr. Çağatay Taşkıran, Onursal Kongre Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuçcu ve Prof. Dr. Grigoris Grimbizis katıldı.

Açıklamada basın toplantısındaki görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Sarıdoğan, dernek adında Avrupa kıtası geçmesine rağmen tüm dünya ülkelerini kapsayan bir yapıya sahip olduklarını belirtti.

Toplantıya katılan ülkelere değinen Sarıdoğan,"Filistin'den Brezilya'ya, Japonya'dan Mısır'a kadar dünyanın her bir yanından katılımcılar kayıt yaptırdı. En büyük katılım, 500'ün üzerinde delegeyle Türkiye'den gerçekleşti. Bunu İngiltere, İtalya, Almanya, Hollanda, İspanya ve Çin takip etti. Kardeş ülkeler Azerbaycan ve Kazakistan'dan da olağanın üzerinde katılım olması, ayrıca sevindirici." ifadelerini kullandı.

Sarıdoğan, toplantı için çok zengin bir bilimsel program hazırladıklarını, yeni başlayan asistandan dünyanın en ünlü cerrahlarına kadar herkesin dinleyip bir şeyler öğreneceği bir program içeriği oluşturduklarını aktardı.

- Rekor katılım sağlandı

Prof. Dr. Taşkıran da kongreye rekor düzeyde katılım sağlandığını vurgulayarak, "Katılımcı sayısıyla, dünya çapında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük jinekolojik endoskopi kongresine imza attık. Sunulan rekor sayıdaki sözel ve video bildirilerle organizasyon, bugüne kadar jinekolojik endoskopi alanında en çok talep gören ESGE kongresi oldu." değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Pabuçcu ise üreme sağlığı alanında yaşanan güncel gelişmelere değinerek, şunları kaydetti:

"Üç boyutlu ultrasonografiyle teşhis edilen ve üreme sağlığını olumsuz etkileyebilen 'T' şeklinde rahim anomalisinde, özellikle tekrarlayan düşük ve başarısız tüp bebek öyküsü gibi durumlarda, mini rezektoskopla yapılan minimal cerrahi müdahale, gebelik şansını ve IVF başarısını önemli ölçüde artırıyor. Tüp bebek tedavisi başarı oranlarını düşüren endometriozis, adenomyozis ve rahim içi lezyonlar gibi patolojilerde, bu lezyonların endoskopik cerrahiyle çıkarılması veya tedavi edilmesi, hem implantasyon hem de gebelik oranları üzerinde pozitif bir etki yaratıyor. Tüp bebek başarısını düşüren bir diğer sorun ince endometriyum vakalarında ise histeroskopi sonrası PRP ve diğer yardımcı yöntemlerin endometriyal rejenerasyonu desteklediği ve özellikle PRP uygulamalarının, bu hasta grubunda gebelik şansını artırma potansiyeli taşıyan umut verici neticeler gösterdiği belirtildi."

Endoskopik cerrahinin tüp bebek tedavilerinde tamamlayıcı bir rolü olduğuna işaret eden Pabuçcu, doğru endikasyon ve uygun cerrahi teknik uygulandığında IVF (in-vitro fertilizasyon) başarı oranlarının belirgin şekilde arttığını vurguladı.

Prof. Dr. Grimbizis de kısırlığın en önemli nedenlerinden birini temsil eden tüp faktörlü infertilite tedavisinde, laparoskopinin kritik rolüne odaklandı.

Seçilmiş vakalarda laparoskopinin tahrip olmuş tüpleri başarılı bir şekilde onarabileceğini ve bu sayede hastalara doğal yolla birden fazla gebelik elde etme fırsatı verebileceğini vurgulayan Grimbizis, "Hidrosalpenks (tüplerde sıvı birikmesi) vakalarında tüplerin çıkarılması, IVF ile gebelik şansını önemli ölçüde artırıyor. Bu nedenle, tüp hasarının boyutunu tahmin etme ve onarım veya doğrudan IVF'ye yönlendirme konusunda karar vermeyi sağlayan laparoskopik tedavi avantajlarının göz ardı edilerek, hemen IVF'ye başlanmasından kaçınmak daha makul." değerlendirmesini yaptı.

Kaynak: ANADOLU AJANSI