Hipertansiyon toplum sağlığını tehdit ediyor

Türkiye’de her 3 yetişkinden birinde görülen yüksek tansiyon, kalp, beyin ve böbrek ile tüm atardamarlarda hasarlar yaratarak, ölümlere ya da sakatlıklara yol açabiliyor.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sıddık Ülgen, tansiyonu, atardamarlarda dolaşan kanın damar duvarına yaptığı basınç olarak tanımlıyor. Bu kan basıncı değerinin normal sınırları aşması durumunda ise yüksek tansiyon (hipertansiyon) ortaya çıkıyor. Tüm dünyada oldukça sık görülen bu sinsi hastalığa, Türkiye’de her 3 yetişkinden birinde rastlanıyor.
Hipertansiyon; başta kalp, beyin ve böbrek olmak üzere tüm atardamarlarda hasar yaratarak; felç, kalp krizi, böbrek yetmezliği ya da damar yırtılması ile ölümlere ya da sakatlıklara yol açabiliyor. Bu hastalık, dünyada ’sessiz katil’ olarak biliniyor. Hipertansiyona birçok etken yol açabiliyor. En önemli etken ise genetik yapı olarak tanımlanıyor.
Birçok kişi doğuştan hipertansiyona yatkın olabiliyor. Bunun yanı sıra; aşırı tuz tüketimi, şişmanlık ve hareketsiz yaşam gibi faktörler yüksek tansiyona yol açabiliyor. Genelde hipertansiyon hastaları, tedavi edilmemesi ve yaşam biçiminin değiştirilmemesi durumunda hayatları boyunca ölüm ve ciddi rahatsızlık riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Prof. Dr. Sıddık Ülgen, bu hastalıktan korunmanın en iyi yolunun bazı alışkanlıkların bırakılması olduğunu belirterek, “Aşırı kilodan, fazla tuz ve yağ tüketiminden kurtulmak riski azaltır. Sigara ve alkolü bırakmak da tedavide önemli rol oynar.” diyor.
Şeker hastalığı, kalp ya da böbrek yetersizliği olanların, felç ya da kalp krizi geçirenlerin ve şişmanların büyük risk altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ülgen, “Son yıllarda maskeli hipertansiyon diye bir kavram çıktı. Kişinin günlük hayatta tansiyonu varken ölçümlerde normal çıkabiliyor. Bu yüzden, daha ayrıntılı incelemelere ihtiyaç duyuluyor” diyor.
Prof. Dr. Ülgen, hastaların önemli bölümünün hipertansiyon rahatsızlığı olduğunu bilmediğini ifade ederek, bu nedenle kişilerin 6 ayda bir kan basıncı ölçümü yaptırmalarını öneriyor.