Sedef Hastalığı Ruh Sağlığını Da Etkiliyor

Dermatoloji Uzmanı Dr. Elif Ebru Güner, her 100 kişiden birinde görülen sedef hastalığının genetik eğilimli olduğu bilinen, fakat nedeni tam olarak anlaşılamayan, hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir sorun olduğunu söyledi.

Clinimed Dermatoloji Kliniği Uzman Dr. Elif Ebru Güner, sedef hastalığının yaşam kalitesinin yanında ruh sağlığını da etkilediğini belirterek, "Genellikle sedef hastalığı olan kişilerin duygusal, hassas, çabuk üzülen yapıya sahip olmalarının yanında; hastalığın güneş yanığı, bazı ilaçlar, boğaz iltihabı ve sürtünme gibi nedenlerden de kaynaklandığı düşünülmektedir" dedi.

Sedef hastalığının her yaşta görülebilmesine rağmen, 15-35 yaşları arasında daha sık ortaya çıktığını kaydeden Güner, "Hastalığa kadın ve erkek aynı oranda yakalanır. Sedef hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir. Normalde deri yaklaşık bir ayda kendini yenilerken, sedef hastalığında bu süre birkaç güne kadar inebilir ve ölü deri hücrelerindeki artış, kalın plaklar meydana getirir. Hastalık zaman zaman şiddetlenir, zaman zaman belirtilerde azalma gözlemlenebilir. Deri yüzeyine zarar veren çeşitli durumlar; kaşınma, kesikler, yanıklar, yaralanmalar, aşırı güneşlenme, aşırı soğuk iklimler, stres, bazı ilaçlar, sigara, enfeksiyonlar ve genel sağlık durumundaki bozukluklar da hastalığı alevlendirebilir. Saçlı deri, diz, dirsek ve sırtın alt kısmı sıklıkla tutulan bölgelerdir. Ancak vücudun diğer bölgelerinde görülebilecek şekilde de seyredebilir. Sedef hastaları stresten uzak durmalı ve sigara içmemelidirler" diye konuştu.

Dr. Elif Ebru Güner, sedef hastalığının tedavisi ile ilgili olarak ise şunları söyledi:

"Genellikle güneşlenmenin sedef hastalarına çok iyi geldiği bilinmektedir. Ancak uzun süre güneşlenmenin, ultraviyole ışınlarına maruz kalınacağı düşünüldüğünde, hastalığı tedavi ederken bir yandan da bu olumsuz ışınları ciltte barındırmak, cilt yaşlanmasına ve hatta cilt kanseri riskinin artmasına neden olabilir.

Ancak son yıllarda geliştirilen ışık tedavileriyle, hem ultraviyolenin olumsuz etkilerinden kurtularak tedavinin etkinliğini arttırmak, hem de lokal olarak sadece sedefli bölgeye uygulanabilmesinin kolaylığını yaşamak mümkündür."(İHA)