5 Belirti ile migreni tanıyın

Yunanca "hemikrania" kelimesinden köken alan ve yarım baş ağrısı anlamına gelen migren, kendine özgü belirtileri ile diğer baş ağrılarından ayrılıyor. Doğru tanı ve uygun tedavi ile kontrol altına alınabilen bu baş ağrısı, çocukluk döneminde bile görülebiliyor.

Baş ağrısı denince akla ilk gelen hastalıklardan biri olan migren, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, dünya nüfusunun yüzde 2'si kronik migren hastası ve bu rahatsızlık özellikle gelişmiş ülkelerde "işe gidememe" nedenlerinin başında yer alıyor. Toplumda her şiddetli baş ağrısı migren olarak kabul edilse de, adını Yunanca "hemikraina" yani "yarım baş ağrısı" kelimesinden alan bu hastalığın kendine has bazı özellikleri var.

Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Acıbadem Bursa Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatma Çiğdem Doğulu, migrenin nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemlerini anlatırken, özellikle ağrı kesici kullanımı konusunda kimi noktalara da dikkat çekiyor.

Migreni kısaca; tekrarlayıcı, saatler ya da günler süren, arada ağrısız dönemlerin de olduğu baş ağrısı diye tanımlamak mümkün. İnsanlık tarihi kadar eski sayılan bu hastalık, mükemmeliyetçi ve titiz kişilerde daha sık görülüyor. Doç. Dr. Doğulu, nedenleri ve mekanizması tam olarak bilinemeyen bu hastalığın ortaya çıkmasına yol açan etmenler hakkında şunları söylüyor:

"Aşırı kafeinli içecekler, alkol, özellikle şarap, eskimiş peynirler, açlık, stres ve zorlu egzersizler migreni tetikleyen etmenler arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra düzensiz uyku da bu hastalığa yol açabiliyor. Hormonal değişiklikler de migren atağını ortaya çıkaran nedenler arasında gösteriliyor. Kadınlarda adet öncesi ve sırasında migren atağı gözleniyor. Buna adet sırasında östrojen hormonunun ani düşüşü sebep oluyor. Hakkında çok fazla şey bilinmeyen, mekanizması tam olarak çözülemeyen bu hastalık, kadınlarda üç kat daha fazla görülüyor. Menopoz ve hamilelik sırasında atak sıklığı azalabiliyor."

Migrenin kendine has belirtileri, hastalığın tanısını klinik muayenede öykü dinleyerek koymayı sağlasa da altta yatan başka bir neden olmadığının belirlenmesi gerekiyor. Çünkü kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, kan şekeri düzensizliği, hormonal değişiklikler ve tiroid fonksiyon bozuklukları da migren baş ağrısına benzeyen şikayetlere yol açabiliyor. Bu nedenle beyin görüntüleme ya da hormon testleri gibi tetkikler yapılıyor. Başka bir hastalık bulunamazsa, kişiye migren tanısı konuyor.

Bazen bu baş ağrılarına öncül bulgular eklenebiliyor. Bunlar migren öncesinde veya sırasında görülebiliyor. Migrenin kendine has belirtilerini beş başlık altında toplamak mümkün.

İşte bu hastalığı diğer baş ağrılarından ayıran belirtiler:

1. TEKRARLAYICI

Migren baş ağrıları, arada ağrısız dönemler olsa bile belli bir periyotta ortaya çıkıyor. Sıklık ise hastaya göre değişiyor. Yılda üç kez ağrı çeken olduğu gibi, ayda dört kez atak geçiren hastalar da görülebiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ağrının tekrarlayıcı olması. Tanının konulmasında bu nokta etkili oluyor. Eğer ayda dörtten fazla ve en az üç ay devam eden ağrılar varsa, şikayetler kronik migren adını alıyor.

2. ZONKLAYICI

Migrene damarsal bir mekanizmanın yol açtığı düşünülüyor. Baş ağrısının zonklayıcı türde olması da bunu güçlendiriyor. Ağırlık ya da başı taşıyamama hissi veren ağrılardan farklı olarak, migrende hasta enseden başlayan zonklayıcı bir rahatsızlık yaşıyor.

3. YARIM BAŞ AĞRISI

Genellikle yarım baş ağrısı olarak görülüyor. Migren başın sağ ya da sol tarafına vuran bir ağrı ile karakterize oluyor.

4. BULANTI VE KUSMA

Baş ağrısının yanı sıra nedeni bilinmeyen bulantı ve kusma gibi belirtilere de rastlanıyor. Yine bu şikayetlere ek olarak, ışıktan ve sesten rahatsız olmak da sıklıkla karşılaşılan belirtiler arasında görülüyor. Bazı hastalarda kollarda ve bacaklarda uyuşma da görülebiliyor. Kişinin yaşamını güçleştiren migren atağının ardından yorgunluk ve bitkinlik hissi ortaya çıkıyor.

5. AURA

Migren atağına eşlik eden ya da öncesinde görülen görsel belirtiler, aura olarak adlandırılıyor. Işık çakmaları, kör noktada büyüme, görme bozuklukları gibi belirtiler olabileceği gibi, nesneleri büyük ya da küçük görmek gibi durumlar da yaşanabiliyor. Genellikle migrenden önce ortaya çıkan bu durum, bazen bir saat sürebiliyor. Ardından da baş ağrısı geliyor. Daha çok görme ile ilgili sıkıntılar yaşandığı için migreni olduğunu bilmeyen birçok hasta, sorunun çözümü için göz hekimine gidiyor. Bu tür şikayetleri olan ve göz hastalıkları uzmanına giden ancak gözlerinde herhangi bir sorun bulunamayan kişilerin mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurması gerekiyor.

TEDAVİ YOLLARI

Migren, kesin tedavisi olmayan ancak kontrol altına alınabilen bir hastalık. Bunun için sıklığı ayda dört ya da daha fazla olan ve atakları günlerce süren ağrılarda profilaksi yöntemi uygulanıyor. Hastalıkların oluşumunu ya da ilerlemesini önlemek amacıyla yapılan girişimlere verilen isim olan profilaksi, migrende en az altı ay, genellikle bir yıl düzenli ilaç kullanımı anlamına geliyor. Böylece ağrı sıklığını ve şiddetini azaltmak amaçlanıyor. Burada hastaya göre ilaç seçilmesi önem taşıyor. Diğer yöntem ise serotonin (mutlululuk, canlılık ve zindelik hissi veren hormon) mekanizması üzerinde etkili olan ilaçların kullanılmasına dayanıyor.

Doç. Dr. Doğulu, ağrı kesicilerin migren baş ağrılarının tedavisinde kullanılmadığını belirtirken bunun nedenini şöyle açıklıyor:

"Ağrı kesicilerin sık kullanımı mide, böbrek ve karaciğer üzerinde zararlı etkilere yol açabiliyor. Üstelik sık kullanımları 'rebound' baş ağrısı denilen başka baş ağrısı ataklarını da geliştirebiliyor. Hasta her gün ağrı kesici almaya başlıyor. Bir ağrı hafiflerken diğeri tetikleniyor. Bu arada tedavi edilemeyen migrenin de şiddeti ve sıklığı artıyor."

ÇOCUKLARDA DA GÖRÜLÜYOR

Çocukların baş ağrısına yönelik şikayetleri ne yazık ki ciddiye alınmıyor. Oysa kesinlikle dikkate alınması gerekiyor. Doç. Dr. Fatma Çiğdem Doğulu, altı yaşındaki çocukta bile migren görülebileceğini, anne-babaların bu konuda duyarlı olması gerektiğini vurgulayarak şunları söylüyor:

"Günümüzün çocukları büyük stres altında. Kliniklere gelen 14-15 yaşında hasta sayısı da hayli fazla. Çünkü okul stresi, sınav kaygısı gibi etmenler migren ataklarına yol açabiliyor. Ergenlikten çok önce de bu hastalığa rastlanabiliyor. O nedenle anne babaların çocuklarının baş ağrılarına yönelik şikayetlerini yakından takip etmeleri ve bir uzmana başvurmaları önem taşıyor. Böylece hastalığın tanısı erkenden konularak uygun tedaviye de başlanmış oluyor."