Büllü Hastalıklar

Büllü hastalıkların bir kısmı bilinen nedenlere bağlı olarak gelişirler. Nedeni bilinen büllü hastalıkları şöyle sıralayabiliriz.

Yanıklar Donuklar Bakterilere bağlı büllü hastalıklar İlaçlara bağlı büllöz döküntüler Bitki özlerinin deriye temasından sonra güneş ışınlarının etkisi altında gelişen bitki orijinli büller Porfirin metabolizması bozukluğunda güneş ışınlarının etkisiyle oluşan büller Böcek ısırıklarına bağlı büller Diyabete bağlı büller  

YANIKLAR

Alev ve katı veya sıvı sıcak maddeler şeklindeki ısı kaynaklarına maruz kalmaya bağlı olarak oluşan ani ortaya çıkan doku hasarıdır. Çocuklar ve yaşlılar risk grubundadır. Çocuklarda sıcak su yanıkları izlenirken, yaşlılarda ise, evde ya da işyerlerinde çıkan yangınlar yanık nedenlerinin başında gelir.

BELİRTİLER

Yanık derinin dış kısmından başlayarak derin dokulara kadar yayılabilir. Şiddeti ısı derecesine ve buna maruz kalınan süreye göre değişir. Yanık tutuğu dokulara göre derecelendirilir. Birinci derece yanıkta sadece derinin yüzeyel tabakaları etkilenmekte olup, kısa süren kızarıklık, şişlik ve hassasiyet ile karakterizedir. İkinci derece yanık daha derin olup kızarıklık, su toplayan kabarcıklar (büller) ve ağrı mevcuttur. Büller temastan hemen sonra ya da birkaç saat içinde gelişir, tabanları ıslak, parlak ve kırmızı görülür. Birinci ve ikinci derece yanıkta deriden koyu renkli lekeler şeklinde iz kalabilir. Üçüncü derece yanıkta derinin tüm tabakalarını ve bazen deri altı dokularda hasar vardır. Yanık bölgesi soluktur, kıllar dökülebilir ve duyu kusuru gelişebilir.

TANI

Hastanın sorgulanması ve deri bulguları ile konulur.

PROGNOZ

Son yıllarda yeni yara örtülerinin kullanıma girmesi ve yanık ünitelerinin yaygınlaşması ile yanıklarda prognoz daha iyiye gitmektedir. Üçüncü derece yanıklarda yaygın olduğunda sistemik komplikasyon ve ölüm riski artar. Kronik yanık zemininde kanser gelişim riski mevcuttur.

TEDAVİ

Yanıkta başlangıçta önemli olan ağrıyı azaltmak, infeksiyonu önlemek, en az doku hasarı ile iyileşmeyi sağlamaktır. Vücudun geniş alanlarını kaplayan yanıkta öncelikle sıvı- elektrolit dengesinin sağlanması ve hastanın yoğun bakım biriminde takibi gereklidir. Yanık yarasının genişliği ve derinliği tedavide önemlidir. Birinci derece yanıkta, musluk suyu uygulaması ile o bölgede ağrıda gerileme sağlandığı gibi yanık yerinin bütünlüğü ve genişliğinde sınırlanma, iz oluşumunda azalmaya neden olur. Buz uygulaması doku hasarını artıracağından önerilmemektedir. Bül gelişimi durumunda ise, küçük çaplı büllerin açılmaması, büyük ve gergin büllerin steril olarak boşaltılması uygundur. Genellikle topikal antibiyotik ve kortikosteroid ilaçların kısa süreli kullanımları yeterli olmaktadır. Derin ve geniş alanları tutan yanıklarda infeksiyon açısından yara yerinin kontrolü önemlidir ve iyileşme birkaç haftayı bulabilir.

KOMPLİKASYONLAR

Yanığın derecesi arttıkça komplikasyon riski artmaktadır. Enfeksiyon, kan tablosunda değişiklikler, sıvı-elektrolit dengesizliği, böbrek yetmezliği yanığın şiddetine göre gelişebilmektedir.

KORUNMA

Çocuklar risk grubunda olduğundan sıcak su kaynaklarından ve sobalardan uzak tutulmalı, sıcak su kaynaklarına ulaşmaları engellenmelidir. Yanıcı ve yakıcı maddelerden uzak durulmalıdır.

DONUKLAR

Soğuğa maruz kalma sonucu ortaya çıkar. -2°C'nin altındaki ısıya temas hasarın oluşması için yeterlidir. Metaller deriden ısı kaybını artırarak daha fazla hasar oluşmasına neden olurlar. Oluşumunda ısınma farklılığı olan ortamlara uyum güçlüğü rol oynar. Tüm kapalı ortamların aynı şekilde ısıtıldığı bölgelerde sık görülmez.

BELİRTİLERİ

Ortaya çıkan değişiklikler soğuğa maruz kalma süresi ve şiddetine göre değişir. Ayak ve el parmakları, ayaklar, kulak, burun ve yanaklar en sık etkilenen bölgelerdir. Soğuk hasarı 4 evrede ortaya çıkar. Birinci evrede ortası beyaz etrafı kırmızı kırmızı lezyon, ikinci evrede etrafı kırmızı sıvı dolu kabarcık (bül), üçüncü evrede kan dolu kabarcık, dördüncü evre de ise doku hasarı görülür. Isınmayı takiben kızarıkhk, ağrı, acı hissi birkaç saat sürebilir.

TANI

Hastanın sorgulanması, klinik görünüm ile tanı konur.

PROGNOZ

Hastanın dolaşım sisteminin durumu, ortamın yüksekliği, rüzgar gibi faktörler prognozu etkileyen faktörlerdir.

TEDAVİ

Etkilenen bölge 40- 42°C'de 30- 45 dakika süre ile hızh ısıtılmalıdır. Daha yüksek ısılardan kaçınılmalıdır. Kar ile etkilenen bölgenin ovulması yanlış bir uygulamadır. Damar genişletici ilaçlar, pıhtı oluşumunu önleyen ilaçlar ve hiperbarik oksijen tedavisi kullanılabilir. Gangrenöz dokunun cerrahi debridmanı gerekebilir.

KOMPLİKASYONLAR

Soğuk temasın şiddetine göre kas, sinir, damarlar, kemik etkilenebilir.

KORUNMA

Soğuktan kaçınmak, eldiven ve yün çorap giymek, dolaşımı etkileyecek derecede sıkı giysilerden kaçınmak ve düzenli egzersiz dolaşımın sağlanması açısından faydahdır.

BAKTERİLERE BAĞLI BÜLLÜ HASTALIKLAR

Bakterilere bağlı oluşan impetigo, selülit, erizipel, büllü distal daktilit ve stafilokoksik haşlanmış deri sendromu gibi hastalıklarda su toplayan kabarcıklar oluşabilmektedir. Bu hastalıklar her etnik grupta görülebilmektedir.

İmpetigo genellikle yaz sonlarında çocuklarda görülürken, büllü distal daktilit genç erişkin ve çocuklarda, stafilokoksik haşlanmış deri sendromu bebek ve küçük çocuklarda, erizipel (yılancık) ve selülit ise her yaşta görülebilmektedir.

BELİRTİLER

Erizipel ve selülitte en sık olarak bacaklarda ağrı, kızarıklık ve şişlik görülür. Bu kızarıklığın üzerinde bazen su toplayan büyük kabarcıklar da olabilir. Hasta ağrıdan dolayı hareket etmekte güçlük çekebilir.

İmpetigo genellikle küçük çocukların yüzlerinde, özellikle de ağız ve burun çevresinde içi sıvı dolu kabarcıklar ve üzerinde altın sarısı kabuklar bulunan sıyrık alanlar şeklinde görülür.

Büllü distal daktilitte hastaların genellikle el ve ayak parmaklarının uçlarında içi hafif bulanık bir sıvıyla dolu kabarcıklar görülür.

Stafilokoksik haşlanmış deri sendromunda ise deride kızarıklık, yaygın ve büyük su toplayan kabarcıklar görülür. Ateşle birlikte hastada genel durum bozukluğu ortaya çıkabilir.

TANI

Hastanın klinik muayenesinin yanı sıra bütün bu hastalıklar bakterilere bağlı olduğundan yaralardan kültür alınmalı ve çeşitli kan tahlilleri yapılmalıdır.

PROGNOZ

Antibiyotiklerin gelişmesi ile günümüzde bu tür mikrobiyal hastalıkların tedavisi kolaylaşmıştır. Genellikle uygun tedavi ile hastalar kısa sürede tamamen iyileşmektedir.

TEDAVİ

Bakterilere bağlı olan bu hastalıklarda tedavinin ana basamağını antibiyotikler oluşturmaktadır. Hastanın şikâyetlerini rahatlatmak amacıyla ayrıca ağrı kesiciler ve ıslak pansumanlar gibi destek tedaviler de verilebilir.

KOMPLİKASYONLAR

Tedavisiz kalan hastalarda hastanın bağışıklık sistemi de kuvvetli değilse infeksiyon geniş alanlara yayılabilir. Stafilokoksik haşlanmış deri sendromu gibi özellikle bebeklerde görülen hastalıklarda ise tanı ve tedavide geç kalınırsa hasta kaybedilebilir. Ayrıca selülit, erizipel gibi infeksiyonların çok sık tekrarlaması durumunda hastaların lenf damarlarında kalıcı olarak zedelenme oluşabilir ve hastanın kol, bacak gibi etkilenen bölgelerinde kalıcı şişlikler oluşabilir.

KORUNMA

Tüm bu hastalıklar bulaşıcı olduğundan hasta kişilerden uzak durulmalı, ayrıca hijyen kurallarına uyulmalıdır. Özellikle ayakları uzun süre ıslak kalan hastalarda parmak aralarında kaşıntılı beyazlık şeklinde görülen mantar hastalığı derinin bütünlüğünü bozarak bakterilere giriş kapısı oluşturmakta ve dolayısıyla selülit ve erizipel gelişimini kolaylaştırmaktadır. Bu sebeple vücudunda sıyrıkları ya da mantar hastalığı olan hastaların bir an evvel doktora başvurarak tedavi olmaları gerekmektedir.

İLAÇLARA BAĞLI BÜLLÖZ DÖKÜNTÜLER (ERİTEMA MULTİFORME, STEVEN JOHNSON SENDROMU, TOKSİK EPİDERMAL NEKROLİZ)

Eritema multiforme, Stevens-Johnson sendromu (STJ) ve toksik epidermal nekrolizis (TEN) devamlılık arz eden bir hastalık spektrumu içinde yeralan, hayatı tehdit edebilecek şiddetli aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır.  

Başlıca yol açan ilaçlar ağrı kesiciler (non steroidal anti inflamatuar ilaçlar), antibiyotikler (sülfonamid, penisilin, beta laktam antibiyotikler), sara hastalığı (epilepsi) tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Eritema multiforme ve SJS 20-40 yaşlarında, TEN ise yaşlılarda sık görülür.  

BELİRTİLERİ

İlaç alımından 1- 3 hafta sonra başlarlar; ancak ilacın tekrar verilmesi ile birkaç gün gibi daha kısa sürede oluşabilir. Eritema multiforme pembe renkli, iris/hedef şeklinde leke, kabarıklık ve sıvı dolu kabarcıklar (vezikül ve bül) ile karakterizedir. Bu lezyonlar el ve ayaklarda, kol ve bacaklarda simetrik olarak gözlenirler ve ağız içi tutulum bulunmaz. Lezyon oluşumu sırasında hafif ateş ve grip benzeri belirtiler bulunabilir. Eğer vücut yüzey alanının % 10'una ulaşıyorsa Steven- Johnson sendromu olarak sınıflandırılır.

Stevens-Johnson sendromu ölümcül seyredebilen, primer olarak su toplayan kabarcıklar ( büller) ile karakterize, şiddetli seyreden bir reaksiyondur. Ateş ve grip benzeri belirtilerle başlar ve birkaç gün içinde lezyonlar ortaya çıkar. Vücut yüzey alanının % 10'unu tutar. Eritema multiformeden farklı olarak yüz, kol ve bacaklar, gövde ve kalçada yaygın lezyonlara rastlanır. Farklı boyutlarda büller ve geniş alanları kaplayan sıyrıklar ile karakterizedir. Göz konjunktiva, ağız içi, genital bölge, sindirim sistemi ve soluk borusu gibi mukozal alanlardan en az ikisi tutulur. Ağız içinde ağrı lı sıyrık ve yaralar gıda alımını engelleyebilir.

Toksik epidermal nekrolizis derinin en şiddetli ilaç reaksiyonu olarak kabul edilir. Vücut yüzey alanının %30'unu aşar. Deri duyarlılığı, bölgesel kızarıklık, ateş ve eklem ağrıları gibi bulguları takiben, arada bazen hedef benzeri lezyonların da bulunduğu bir döküntü olur. Kısa süre içinde döküntü tüm vücudu kaplar ve kırmızı alanlarda bül ve gevşek büllerin açılmasıyla geniş, kırmızı renkli, sıyrık alanları oluşur. Görüntü çok yaygın bir yanık tablosunu andırabilir. Mukoza tutulması çoğu hastada mevcuttur.

TANI

SJS/TEN'de suçlu ilacı ayırt etmeye yönelik laboratuvar testi bulunmamaktadır. Tanı hasta öyküsüne ve ilaç listesine dayandırılmaktadır. İlaç provakasyon testleri kesinlikle yapılmamalıdır.

PROGNOZ

Her eritema multiforme benzeri ilaç reaksiyonu potansiyel olarak SJS ve TEN' e dönüşüm gösterebilir. SJS ve TEN için prognoz son dönem yanıklarda olduğu gibidir. SJS % 5, TEN % 40 oranında ölümle sonlanabilir.

TEDAVİ

Tedavide en kritik basamak suçlu ilacın saptanıp kesilmesidir. SJS ve TEN hastaları hastanede yatırılmalı, tercihen yanık ve yoğun bakım ünitelerinde izlenmelidir. Sıvı- elektrolit dengesi, beslenmenin düzenlenmesi, ağrı ve infeksiyon kontrolü sağlanmalıdır. SJS/TEN hastalarında iyileşme yavaştır ve 3- 6 hafta sürebilir. Lokal yara bakımı ve çeşitli sistemik tedaviler hastalık kontrolünde önemlidir.

KOMPLİKASYONLAR

Geniş soyulmuş alanlardan sıvı kaybı elektrolit anomalileri ile beraberdir. Böbrek yetmezliği yaygındır. Bakterilerin deride yerleşmesi sonucu pnömoni ve sepsis görülebilir. Göz tutulumu sonucu körlük gelişebilir.

KORUNMA

Suçlu ilacın tekrar verilmesi belirti ve bulguların tekrar saatler içinde ve daha şiddetli formda ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle bu hastalara medikal uyarıcı bilezikleri takılmalı ve etken ilaç asla tekrar verilmemelidir. Hastalar şüpheli olan ve onlarla aynı grupta olan ilaçlara karşı uyanık olmalıdır.

PORFİRİN METABOLİZMA BOZUKLUĞUNDA GÜNEŞ IŞINLARININ ETKİSİYLE OLUŞAN BÜLLER

Porfiri adı verilen bir grup kalıtımsal hastalıkta porfirin denilen maddeler vücutta birikmektedir. Porfirin adı verilen bu maddeler ayrıca zehirlenme, bazı kansızlık tiplerinde, böbrek ve karaciğer yetmezliklerinde, safra yollarında tıkanma durumunda ve sindirim sistemi kanamalarında da vücutta birikebilir. Bu maddeler hastaların güneşe karşı daha hassas olmasına ve güneş gören alanlarda su toplayan kabarcıklar oluşmasına neden olmaktadır.

Porfiri genellikle kalıtımsal olmakla birlikte hastalığın başlangıç yaşı alt gruba göre değişiklik göstermektedir. En sık görülen tip olan porfiri kutanea tarda özellikle uzun süredir alkol alan erişkin erkeklerde ve östrojen adı verilen hormon ilacı kullanan kadınlarda daha sık görülmektedir.

BELİRTİLER

El sırtı ve yüz gibi güneş gören bölgelerde su toplayan yaralar ve sıyrık alanlar görülür. Ayrıca deride koyu ya da açık renkli lekeler ve kıllanma artışı gibi başka bulgular da eşlik edebilir. Bazı hastalarda şiddetli karın ağrıları, bulantı-kusma, bayılmalar, sinirlerde tutulum sonucunda his kaybı da eşlik edebilir.

TANI

Hastanın klinik muayenesinin yanı sıra ailede benzer hastalık öyküsü, kan, idrar ve dışkı tahlilleri eşliğinde kesin tanı konulur.

PROGNOZ

Bazı alt tipler oldukça ciddi seyretmekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir.

TEDAVİ

Hastalığa biriken porfırinler sebep olduğundan bu maddelerin vücuttan atılması sağlanmalıdır. Bu amaçla çeşitli ilaçlar kullanılabilir; ayrıca hastalarda belirli aralıklarla kan alınması da faydalı olmaktadır. Hastaların güneşten mutlaka korunması gereklidir. Ayrıca diğer şikâyetlerin azaltılması açısından destek tedaviler verilebilir. Hastaların alkol kullanımı kesinlikle yasaklanmalıdır.

KOMPLİKASYONLAR

Deride güneş hasarına bağlı izler kalabilmektedir. Ayrıca bazı kalıtımsal tiplerde iç organ tutulumuna bağlı bayılma atakları, his kaybı gibi bozukluklar gelişebilir. KORUNMA

Kalıtımsal olan bu hastalık engellenememektedir. Ancak hastaların güneşten korunması, alkol ve hormon ilaçlarının yasaklanması ile hastalığın bazı tiplerinin daha hafif seyretmesi sağlanabilir.

BÖCEK ISIRIKLARINA BAĞLI BÜLLER

Böcek ısırmasına veya sokmasına bağlı olarak gelişen deri reaksiyonudur. Sinekler, pire, tahtakurusu ve kene etken olabilir. Isırma işlemi çoğunlukla hasta tarafından fark edilmez ve anımsanmaz. Etkene göre bazı farklılıklar olabilmekle birlikte ana özellikler ortaktır.

Yarı tropikal ve tropikal iklimlerde yaşayanlarda ve o bölgeye seyahat edenlerde sıktır.

BELİRTİLER

Sıklıkla merkezinde minik su kabarcığı (vezikül) bulunan, canlı kırmızı kabartı şeklindedir. Asimetrik dağılım, küme oluşturmaya eğilim ve bazen çizgisel dizilim göstermesi önemli özellikleridir. Genellikle şiddetli kaşıntıya yol açar. Bazen yanma, batma ve ağrı da olabilir. Bazı kişilerde şiddetli reaksiyona yol açar ve bül şeklinde ortaya çıkar. Bu tarz lezyonlar en sık bacaklarda görülür.

TANI

Yolculuk, ev dışında geeeleme ya da ev, iş yeri değiştirme, evcil hayvanlar ile temas ve bahçe ile uğraşma hastaların öyküsünde sıklıkla bulunur. Öykü ve klinik görünüm tanı için yeterlidir.

PROGNOZ

Eklenen bakteriyel infeksiyonlar prognozda önemlidir.

TEDAVİ

Birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşme eğiliminde olup, tedavi şikâyetlere yönelik yapılır. Ağızdan kaşıntı ilaçları ve sürme kortikosteroidli kremler kullanılabilir. Bakteriyel enfeksiyon eklenmişse antibiyotikler tedaviye eklenir.

KOMPLİKASYONLAR

En sık görülen komplikasyon bakteriyel enfeksiyonlardır.

KORUNMA

Pasif korunma perde, cibinlik ve giysilerle yapılabilir. Piresi olan kedi ve köpeklerin tedavisi yapılmalı, ev eşyaları, süpürgeliklere, halılara, zeminlere, mobilya döşemelerine, yatak aksamına, yataklara ve kilere özel bir itina gösterilerek bir böcek ilacı ile ilaçlanmalıdır. Deriye haşere koyucular uygulanabilir.

DİYABETE BAĞLI BÜLLER

Diyabet bülleri, vücudun farklı bölgelerinde görülebilen, kendiliğinden gelişen, tekrarlayan büllerdir.

Diyabetik hastalarda görülen bül benzeri lezyonlar ilk defa 1930 yılında tanımlanmış. Diyabet bülleri diyabetin en seyrek görülen belirtilerindendir. İlk tanımlandığından beri 100 hasta bildirilmiş. 7–84 yaşları arasında görülür. Kadınlarda erkeklerden 2 kat daha fazla görülür. Hem insüline bağımlı diyabet, hem de tip II diyabetli hastalarda görülebilir.

Hastalığın sebebi bilinmemektedir. Travma, damarsal ve nörolojik mekanik faktörlerin rolü olduğu düşünülmektedir.

BELİRTİLER

Diyabet bülleri, normal görünümlü deride birdenbire, kendiliğinden, ortaya çıkar. Boyutları, birkaç milimetre ile birkaç santimetre arasında değişen berrak görünümde su toplayan kabarcıklar şeklindedir. Başlangıçta gergindir, ancak boyutu büyüdükçe daha yumuşak hale gelirler. En sık yerleştikleri bölgeler ayaklar, alt bacaklar, eller ve ön kollardır. Çok nadir olarak gövdeye de yerleşebilirler. Hafif ağrı ve yanma hissi dışında belirti vermezler. Kendiliğinden 2-3 hafta içinde iz bırakmadan iyileşirler.

TANI

Tanı hastanın klinik görünümüne göre ve diğer hastalıklar dışlanarak konur. Özel bir laboratuar bulgusu yoktur. Deri biyopsisi diğer büllü hastalıklardan ayırt etmek için yapılabilir. Ancak çoğu zaman gerekmemektedir.

PROGNOZ

Çoğu hastada büller 2–5 haftada kendiliğinden ve iz bırakmadan iyileşir. Ancak aynı bölgede ya da farklı bir yerde tekrar görülebilir.

TEDAVİ

Tedavisiz kendiliğinden iyileşebilir. Ancak büllerin aspire edilmesi (içlerindeki sıvının boşaltılması) ve antibiyotikli merhemler rahatsızlık hissinin azaltılması ve mikrop kapmaması için gereklidir.

KORUNMA

Diyabetli hastaları düzenli doktor kontrolünde olması ve travmadan kaçınması gerekir. Bulaşıcı olmadığından korunma gerekmez.

HAZIRLAYAN; Doç Dr Mukaddes KAVALA