Taş, Ahşap ve Kalem İşi Süslemesi Açısından İshak Paşa Sarayı

XVIII. yüzyılda batıya girilen ilişkiler sonucu, XVIII. Ve XIX. Yüzyıl Osmanlı yapılarında, Avrupa, Barok, Rokoko ve ampir üslubunun etkileri görülmektedir. Türkler batıdan gelen bize farklı bir tarzda olan bu üslup anlayışını, kendi sanat zevkine göre yeniden ele alarak, yapıların iç ve dış dekorasyonunda kullanmak suretiyle farklı bir üslup ortaya koymuşlardır. Bu yıllarda da Avrupa sanatı etkisi altında Osmanlı sanatında yeni bir dönemin başlamasıyla birlikte İshak Paşa Sarayı, Doğu Anadolu Bölgesinde inşa edilen farklı bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapımı XVIII. Yüzyılda başlayıp XVIII. Yüzyılında sonlarında gerçekleştirilen sarayda, yapıldığı dönem etkisiyle gotik, barok, rokoko ve ampir üslubu etkilerinin görülmesinin yanı sıra, Türk sanatına yabancı olan yöresel Gürcü ve Kafkas etkilerinin de bir arada görüldüğü dikkat çeker. Ancak Avrupa’dan gelen bu barok, rokoko ve ampir etkili süslemeler, İstanbul yapılarında gördüğümüz tarzdan çok daha farklı bir şekilde ele alınmıştır. Bu süslemeler sarayın bulunduğu bölgen kaynaklandığı ifade edebileceğimiz Gürcü Kafkas ve İran motifleriyle yoğrularak, İshak Paşa Sarayına özgür bir takım motiflerin oluşumunun gerçekleştirdiğini gösterir. böyle bir yapının Osmanlı döneminde bir daha yapılmamış olmasıyla birlikte, başka bir yerde de benzerlerine rastlanmamaktadır.

Farklı süslemeleriyle oldukça gösterişli bir yapıya sahip olan sarayda, süslemeler daha çok o çevredeki taş ocaklarından getirilmiş ve şekil verilmesi kolay olan yumuşak taş üzerine yüksek kabartma olarak yontulmuş ve bu kabartmalar, yapının bir çok yerinde dekoratif amaçla kullanılmıştır. Taş kabartma süslemelerinin sarayda yoğun olarak kullanılmasının yanı sıra ahşap ve kalem işi süslemelere de yer verilmiştir.

Sarayın yalnızca selamlık odalarından birinin kuzeye bakan cephesinde, aşağıdan yukarıya doğru insan, aslan ve kartal figürlerinden oluşan dört sıra ahşap konsollar dışında yapıda, bugüne ulaşan başka bir ahşap süslemeye rastlanmamaktadır. Şimdiye kadar hiçbir yapıda karşılaşmadığımız bir tarzda ele alınan bu konsolların tek örnek olarak karşımıza çıkması, süsleme açısından ayrı bir değer taşımaktadır. Üç ayrı figürün bir arada kullanıldığı bu süslemede yer alan insan, aslan ve kartal figürlerinin farklı yapılarda, farklı şekillerde tek başlarına ele alınmış örnekleriyle karşılaşılmaktadır. Konya kalesinde bulunan insan figürü Kayseri iç kalesinde yer alan aslan figürü ve Erzurum Çifte Minareli Medrese Portelindeki kartal figürü saraydaki figürlere sembolik olarak aynı anlamı taşısalar dahi, farklı formlara sahip olmasıyla farklılık göstermektedir. İshak Paşa Sarayındaki konsolların daha detaylı ele alınmış olması, heykel tarzında olması ve ahşap malzeme kullanılmasıyla da diğer yapılarda gördüğümüz insan, aslan ve kartal figürlerinden farklı bir tarzda işlendiği dikkat çeken üç figürün, bir arada kullanılması da figür anlayışına farklı bir yaklaşımın göstergesidir.

Sarayın kuzey cephesine hareketlilik kazandıran bu dört sıra ahşap konsol dışında, cami iç mekanından yer alan kalem işi süslemeler de iç mekana estetik bir görünüm kazandırmaktadır. Kubbe içerisini boş yer kalmayacak şekilde kaplayan bu kalem işi süslemeler, caminin kıble duvarındaki pano tarzında bir merkezden çıkarak güneş ışınlarını hatırlatır şekilde radyal düzene göre işlenmiş olarak görülmektedir. Ayrıca canlı renklere sahip bu kalem işi süslemelerde, dönem etkisiyle üsluplaşmış ağaç motiflerinin farklı bir görünümde uygulandığı dikkat çekmektedir.

Ahşap ve kalem işi süslemede, batı etkisiyle süslemeye giren barok, rokoko ve ampir üslubun hissedilmesinin yanı sıra, bölgesel farklılıklarla birlikte Türk sanatına yabancı motiflerin etkisi de görülmektedir. Özellikle Türk plastik sanatının özelliklerini yansıtan ahşap konsollarda bölgesel farklılıklar kendini daha çok hissettirmektedir.

İshak Paşa Sarayında görülen bezemeleri katalog bölümünde de ele aldığımız gibi kullanılan malzeme açısından taş, ahşap ve kalem işi olmak üzere üç bölüme ayırırken, taş süslemeleri de kendi içerisinde; bitkisel, geometrik, kitabe ve kitabelikler, mukarnaslar ile figürlü süslemeler olarak beş ana grupta toplamak mümkündür. Yapıda yoğun olarak karşılaştığımız zengin bitkisel motifleri kendi içerisinde rumi, palmet, lotus, akantus, çiçek ve meyve motifleri ile diğer motifler olmak üzere altı ana başlık altında incelenmiştir. Bu hususta motiflerin değerlendirilmesi açısından daha düzenli bir metot gerçekleştirildiği kanaatindeyiz.

Bu düzenleme söz konusu olduğunda, rumi motifinin saraydaki bezemelerde ne şekilde ele alındığı incelendiğinde; süslemede kullanılan Rumilerin, Erzurum Yakutiye Medresesinde ve Amasya Gök Medrese Camiinde karşılaştığımız klasik rumi motiflerinden çok daha farklı şekilde, fazlaca üsluplaşmış biçimleriyle ele alınmış oldukları dikkat çeker. Ancak bazı rumi motifleri aşırı derecede stilize edilerek benzer örneklerine başka yerde rastlanmayacak şekilde, rumi formundan farklı bir şekle girerek gerçek formun bozulduğu görülür.

İshak Paşa Sarayında dikkat çeken üsluplaşmış rumi motifinin bulunduğu bezemelerden birisini caminin kıble duvarı üzerinde, ortadaki yuvarlak göbeğin etrafında, güneş ışınları şeklinde dağılan bir düzenlemeye sahip bezeme şeklinde görmekteyiz. Süsleme temelde, Selçuklu süsleme geleneğine uygun tarzda ele alınarak üsluplaşmış rumi motiflerinin bezemenin temelini oluşturduğu dikkat çekmektedir. Kıble duvarına dikdörtgen pano tarzında işlenen bu motif, temelde bir merkezden çıkarak bitkisel bezemelerin birbirinin alt ve üstünden geçmesiyle gittikçe genişleyen kompozisyon düzenlemesine sahip olmasıyla, Sivas Buruciye taçkapısında yer alan bezeme ve Divriği Ulu Cami taçkapısındaki süslemeyle benzerlik göstermektedir.

Sarayda yine pano tarzında ele alınan ancak farklı şekildeki bezeme örneğimi de II. Taçkapının basık kemerli kapısı üzerinde yer alan balkonun alt kısmında görmekteyiz. Yüksek kabartma olarak ele alınmayan bu motif de, batı etkisiyle XVIII. Yüzyıl yapılarında oldukça sık karşılaştığımız “S” ve “C” kıvrımlarına yer verildiği gibi, üsluplaşmış rumi motiflerine de yer verildiği dikkat çeker. Rokoko üslup özelliği gösteren bu panoya bir bütün olarak bakıldığında klasik dönem kitap kapak süslemelerinin esas alınarak yapılmış olduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Başka bir yapıda benzer örnekleriyle karşılaşamadığımız kalabalık yapraklar içerisinde tezhip sanatında kullanılan “penç” motifi tarzında küçük bir çiçek yerleştirilerek bezemede bölgesel farklılıklar yada motifi taşa yontan ustaların hayal gücüne, bitkileri stilize etme yeteneğine bağlı olarak farklı bir bezeme anlayışının ortaya çıktığı görülür.

Bir çok farklı motifi bünyesinde barındıran sarayda, kabartma olarak ele alınan başka bir motifi de, Muayede salonunun batı kapısı etrafını çevreleyen bordür düzenlemesi olarak görmekteyiz. Aynı motifin tekrarı şeklinde bir düzenlemenin gerçekleştirildiği bu süslemede, dış kısımda geometrik, iç kısmında ise üsluplaşmış rumi motifleri bir alttan bir üstten geçerek bir arada kullanılarak farklı bir bezemenin ortaya çıkması sağlanmıştır. Bu bordürün benzer örneklerini de orta kısımdaki üsluplaşmış rumi motifi dışında Ahlat mezar taşı ve Türkmenistan’daki Mashad-ı Mışrıyan caminin portelinde bordür düzenlemesi olarak görmekteyiz.

Genellikle bordür düzenlemesi şeklinde yapıda sıkça karşılaştığımız sürekli kompozisyonların dışında, yine sürekliliğin söz konusu olduğu yalnız pano tarzında ele alınan farklı bir bezem örneği ile, caminin kıble duvarı üzerindeki kör pencerede karşılaşmaktayız. Bu tarzda ele alınan başka bir örnekle Kars-Doğubayazıt-Batum yolu üzerinde bulunan Iğdır Kervansaray’ının taçkapısında karşılaşmaktayız. Bu tarzda içi dolgulaşmış sekiz kollu yıldız şeklinde ele alınan motiflerin benzer örneklerine, Beyşehir Kubadabad Sarayında birbirinden bağımsız olarak ele alınan çinilere de rastlamaktayız.

Form olarak bu motiflerden çok daha farklı şekilde ele alınan başka bir bezemede Muayede salonunun batı kapısı üzerinde bulunmaktadır. Bu birbiri içerisine geçen halkaların bir benzer örneği de Divriği Ulu Camii batı kapısı üzerinde bulunan büyük bir yuvarlak içine alınmış süsleme olarak görmekteyiz. Aynı şekilde ele alınan bir başka örnekle de Kayseri, Sahip Ata Medresesi taçkapısında karşılaşmaktayız.

Selamlık girişinin mukarnaslı kavsarası altında da kapalı kompozisyon özelliği gösteren süslemeyle karşılaşmaktayız. Üçgen form içerisine kabartma olarak işlenen bu motif, birbirinin alt ve üstünden geçen kırık hatlı çizgilerin rumi motifine dönüşmesiyle meydana gelmiştir. Bu motif aynı zamanda Cizre Ulu Camii tunç kapı tokmağı üzerinde bulunan hayvansal motiflerin oluşturduğu kompozisyonla benzerlik göstermesi açısından oldukça ilginçtir.

İshak Paşa Sarayındaki bezemelerde birbirinden farklı olmak üzere üsluplaşmış şekliyle karşımıza çıkan rumi motifleri dışında yapıda, rumi kadar yaygın kullanım alanı bulamayan üsluplaşmış palmet, lotus ve akantus motifleriyle de karşılaşılmaktadır.

Yapıda farklı şekillerde rastladığımız bu motifler, klasik dönem palmet, lotus ve akantus formundan çok daha farklı şekillerde taşta yüksek kabartma olarak uygulama alanı bulmuştur. Bölgesel farklılıklar ve yöresel sanatçılarının da etkisiyle, klasik formların dışına çıkılarak, üsluplaşmış şekliyle karşımıza çıkan bu motiflerin en dikkat çeken örneklerinden birisi, harem taçkapısının mukarnaslı kavsarasında yer almaktadır. Erzurum Çifte Minareli Medrese ve İncir Han taçkapısında karşılaştığımız klasik anlamdaki lotus formundan çok daha farklı şekilde ele alınan bu bezeme aktarış şekline, sarayın yapıldığı dönem ve bölgesel farklılıklarla bağlantılı olarak lotus motifi İshak Paşa Sarayına özgür üsluplaşmış bir motif olarak karşımıza çıkmaktadır.

Palmet ve akantus motifleri için de kullanabileceğimiz bu ifade ile birlikte, palmet motifi de klasik anlamdaki formların dışında, bölgesel farklılıklarla birlikte kendine özgü bir biçim oluşturmuştur. Sarayda, rumi motifi kadar zengin çeşitlemelere sahip olmayan palmet motifi, Erzurum Yakutiye Medresesi taçkapısı ve Buruciye Medresesi taçkapı bezemelerinde gördüğümüz klasik palmet motiflerini form olarak hatırlatmasına karşın, saray çeşmesinin iki kademeli kemerinin dış kısmında yer alan bezeme ile mihrap nişi içinde yer alan bezeme yapının bulunduğu bölge ve taş ustalarının motifi işlemesiyle ilintili olarak üsluplaşmış şekliyle karşımıza çıkmaktadır.

Aşırı stilizasyona uğrayarak ele alınan akantus motiflerinin en güzel örneklerinden birisi, mihrap nişini çevreleyen sivri kemer etrafında bulunmaktadır. Birbirinin devamı şeklinde süreklilik arz eden bu bordür düzenlemesinin alt kısmında, yelpaze şeklinde açılmış üsluplaşmış akantus yaprağına yer verilmiştir. Barok üslup özelliği gösteren, yelpaze şeklinde açılmış bu akantus yaprağının yakın bir benzeri de Sivas Buruciye Medresesi ve Sultan Han taçkapısındaki sütun başlıklarında görülmektedir.

Bitkisel bezemeler arasında fazla kullanım alanı bulamayan akantus motifleri dışında sarayda bazen ne tür bir çiçek olduğu tam olarak anlaşılamayan üsluplaşmış çiçek motiflerine de yer verilmiştir. Kabataş Hekimoğlu Ali Paşa Meydan çeşmesinde yoğun olarak karşılaştığımız natüralist çiçek motiflerinden farklı olarak İshak Paşa Sarayının II. Taçkapısının birinci avluya bakan cephesindeki selvi motifi üzerinde ve cami mekanında yer alan üsluplaşmış çiçek motiflerin de, Türk sanatına yabancı etkiler ile birlikte farklı yerlerden gelen taş ustalarının hayal gücünün de etkili olduğu dikkat çekmektedir.

Sarayda bulunan diğer ağaç motiflerinden de daha büyük boyutta olmasıyla birlikte, barok, rokoko Selçuklu ve Türk sanatına yabancı motiflerin bir arada kullanıldığı eklektik bir yapıya sahip motif olarak yapıda dekoratif amaçlı kullanılmıştır. Yüksek değere sahip bu ağaç motifinin silmelerle yükselen kısmı üzerinde, palmiye yapraklarını hatırlatır tarzda motifler, birbiri üzerine bindirilmiş bir şekilde gövdeyi sarmaktadır. Ağaç gövdesini oluşturan bu palmiye yaprakları formuyla yakınlık gösteren başka bir örnek de Erzurum çifte minareli medresenin taçkapısında yer alan ağaç motifidir. Ayrıca ağacın gövdesinin alt kısmında salkım şeklinde aşağıya doğru sarkan motiflerin bir benzeri Tophane Nusretiye Cami minberinde görülmektedir.

Abdi Paşa Türbesinin üst yan yüzeylerinde de farklı tarzda ele alınmış, başka bir ağaç motifiyle daha karşılaşmaktayız. Yüksek kabartma olarak işlenen bu ağaç motifinin formunda üsluplaşmış çiçek motiflerinde, bölgesel farklılıkların etkisiyle birlikte, barok üslup özelliği de gösteren bu motif, XVIII, yüzyıl İstanbul çeşmelerinde görülen vazodan çıkan motifleri hatırlatır tarzda yuvarlak forma sahip bir vazodan çıkarak yükselmektedir.

Sarayda üsluplaşmış çiçek motiflerinin dışında bir takım üsluplaşmış meyve motiflerine de yer verilmiştir. İstanbul çeşmelerinde gördüğümüz tabak içinde meyve motiflerinden farklı olarak ele alınmıştır.

Meyve motifinin söz konusu olduğu bir bezeme örneğiyle, selamlık kapısının üç yüzeyinde karşılaşmaktayız. Çilek yada üzüm salkımına benzer bu motiflerin en erken örneklerini, Erken İslam Sanatının oluşumu sırasında inşa edilen Kubbetü’s Sahra Karyevan Seydi Ukba camilerinde girift kıvrık dal ve yapraklar arasında aşağıya doğru sarkan üzüm salkımları şeklinde görülebileceği gibi İznik’te XVIII. Yüzyıla ait bir mezar taşı üzerindeki motif de, saaryda görülen süslemeye benzer örnek olarak değerlendirilebilir.

Gürcü ve Kafkas etkilerinin görüldüğünü söyleyebileceğimiz bu selvi motiflerinin gövdesi üzerinde üsluplaşmış bitkisel motiflerin bulunduğu sarmaşık şeklinde bir bezeme, selvi motifinin gövdesine dolanarak yükselmektedir. Bu açıdan selvi motifinin yakın bir benzeri, kalem işi olarak Bakü yakınlarında bulunan Şeki Han Sarayında görülmektedir.

Ağaç formundan başka üsluplaşmış çiçek motiflerinin bulunduğu bir bezeme örneği caminin doğu cepheye bakan dış duvar üzerinde görülmektedir. Üç dilimli kemerlerden oluşan bu sürekli kompozisyon düzenlemesi, Endülüs’te, Emevi mimarisinde gördüğümüz üç dilimli kemerlere benzer şekilde ele alınmıştır. Ayrıca bu tarzda duvar üzerinde kemer ve sütunlarla hareketlendirilmiş yüzeylere, Ani Gregory Tiyran ve Ani-Digor beş kilise ile Öşkvank kilisesinde de rastlanmaktadır.

İshak Paşa Sarayında taşa işlenen üsluplaşmış çiçek motifleri Doğubayazıtta yetişen çiçek türlerinden yola çıkılarak uygulanmasıyla birlikte, camide bulunan iç içe geçmiş dairelerin her birinin içinde yer alan üsluplaşmış çiçek motifleri de bununla bağlantılı olarak, bu bölgede yetişen natüralist çiçeklerden etkilenerek yapılmıştır.

Muayede salonunun batı kapısının dikdörtgen girişi etrafını çevreleyen, bordür düzenlemesi selamlık giriş kapısında yer alan meyve motiflerini hatırlatır şekilde ele alınmış başka bir düzenleme olarak karşımıza çıkar. yüksek kabartma olarak işlenen sarmaşık formundaki bu kompozisyonun dalları arasında üsluplaşmış yaprak ve üzüm salkımına benzer bir motife yer verilerek, farklı anlayışta bir bezemenin ortaya çıktığı görülür. Ayrıca sarmaşık şeklinde yükselen bu düzenlemenin, içinden çıkarak yükseldiği vazo da XVIII, yüzyıl barok üslup özelliği gösteren Yeni Cami Sebili’nin aynalık taşında buşunan ayaklı ve tek kulplu vazo ile benzerlik göstermektedir.

Bu bezemeler dışında sarayda üsluplaşmış bitkisel motiflerin yanı sıra tam olarak ne olduğu anlaşılamayan motiflerle de karşılaşmaktayız. Bölgesel farklılıklarla da birlikte değişik şeklerde karşımıza çıkan bu bezemelerin birisini, caminin güney dış cephesinde, pencere etrafını çevreleyen bordür düzenlemesi olarak görmekteyiz. Başka bir yapıda karşılaşmadığımız bir tarzda, üst üste bindirilmiş dikey formlardan oluşan, istiridye yivlerini de hatırlatır bir yapıya sahip bu bezeme, batılılaşma dönemi çeşmelerinde karşılaştığımız istiridye yivlerinin stilize edilmiş şekliyle karşımıza çıkmaktadır.

Perde motifi olarak da ifade edebileceğimiz girland motifi, saraydaki yapı dekorasyonunda farklı ve batılı bir bezeme öğesi olarak selamlık kapısına hareketli bir görünüm kazandırmıştır. Antin Yunan sanatından başlayarak, geniş kullanım alanı bulan girland, batılılaşma etkisiyle de yapılarda yoğun olarak kullanılmıştır. XVIII. Yüzyıl yapısı olan İstanbul Fatih camiinde , sarayın selamlık kapısının mukarnaslı kavsarasının altında bulunan girland motifine benzeyen bir motifi, cami içerisinde kalem işi olarak görmekte idik.

İshak Paşa Sarayında, cami kıble duvarı üzerinde bulunan pencere alınlıklarında da hilal şeklinde sonlanan kandil motifine yer verilmiştir. Kandil motifinin de içerisinde gövdesi şişkin bir vazodan çıkan üsluplaşmış bitkisel motiflere yer verildiği görülür. Ancak Artuklu devri yapılarda yaygın şekilde kullanılan alanı bulan bu kandil motifinin iç kısmının dolgulaşmış olmasıyla ve üst kısmında hilal motifine yer verilmesiyle birlikte, saraydaki kandil motifi, Mardin Ulu Cami minaresinde , Er-Rızk minaresinde ve Hoşap kalesinde yer alan damla motifiyle benzerlik göstermektedir.

Daha öncede ele alınan süslemelerden çok daha gösterişli ve karmaşık bir yapıya sahip olan düzenlemesiyle dikkat çeken farklı bir kompozisyon düzenlemesini de, Haren taçkapısının etrafını çevreleyen geniş bordür düzenlemesi olarak görmekteyiz. En altta karşılıklı olarak birbirine bakan aslan kabartmalarının kuyrukları sarmaşık şeklinde tüm kapı etrafını dolaşarak aralarında üsluplaşmış bitkisel motfilerle sürüp gitmektedir. Benzerlerini başka bir yapıda görmediğimi bu bordür düzenlemesi, daha çok rokoko üslup özelliği göstermesiyle birlikte, Selçuklu motifleriyle de kaynaştırılarak tek başına olgun bir sanat anlayışının kazandırıldığı söylenebilir. Bu geniş bordür düzenlemesinde yer alan üsluplaşmış çiçek motifleri, Hindistan bezemelerini de çağrıştırmaktadır. Ancak bu motifleri yerel ustalar tarafından işlendiği de anlaşılmaktadır.

Hasır örgüsü şeklinde işlenmiş olan benzer geçme örneklerine, Niğde Aleaddin Cami taçkapısında rastlandığı gibi Ayrarat’da Soıakat kilisesinde de geçme örnekleriyle karşılaşılmaktadır.

Geometrik karakterli bu geçme motifleri dışında sarayda, başka örneklerine rastlayamadığımız bir tarzda işlenmiş motifi, selamlık kısmının güney cephesindeki pencerelerin etrafını çevreleyen bordür düzenlemesi olarak görmekteyiz. Alçak kabartma olarak ele alınmış olan bu süsleme kuşağı, form olarak daha çok Endülüs, Emevi sanatında gördüğümüz üç dilimli kemerleri hatırlatır tarzda ele alınmıştır. Bu bordür düzenlemesinde görüldüğü gibi sürekliliğin söz konusu olduğu başka bir bordür düzenlemesine cami kornişinin alt kısmında rastlanmaktadır. İç içe geçmiş baklava şeklinde kareler ve aralarında küçük yuvarlak kabartmalara yer verilen bu motifin, bir benzer örneğiyle, Saint Jean kilisesinin doğu cephesinde bordür düzenlemesi olarak karşılaşmaktayız.

İshak Paşa Sarayında dekoatif unsur olarak kullanılan üsluplaşmış bitkisel motifler ile birlikte yapının farklı yerlerinde dekoratif amaçlı kullanılan kitabe ve kitabeliklere de yer verilmiştir. Muayede salonunun bu kitabeliklerde Farsça ve Türkçe olarak İshak Paşayı öven sözlerin bulunması, Topkapı Sarayındaki “Hünkar Sofası”nda yer alan kitabelikte benzerlik gösterir niteliktedir.

Sarayda kullanılan diğer motifler gibi, monotonluğu bozarak, yüzeylere hareketlilik katmak amacıyla dekoratif amaçlı kullanılan diğer bir süsleme örneğini de mukarnaslar oluşturur. Ayrıca Selçuklu geleneğine uygun tarzda işlenen bu mukarnaslar, yüzeysel bir biçimde ele alınmasıyla Konya Karatay Medresesi taçkapısında olduğu gibi bir görünüme sahiptir.

İshak Paşa Sarayında I. Taçkapıdaki mukarnaslı kavsaradan ve selamlık taçkapısındaki mukarnaslı kavsaradan farklı şekilde ele alınarak üsluplaşmış bitkisel karakterli motiflerden oluşan diğerlerine göre de çok daha dikkat çeken mukarnaslı kavsara, harem taçkapısında görülmektedir. En üst kısımda tamamen açmış natüralist bir çiçek dışında beş sıra birbirinden farklı motiflerle oluşturulan bu mukarnaslı kavsaranın, bir başka örneğine Türk sanatı çevrelerinde rastlanmamaktadır. Bu motiflerde batılılaşma dönemi etkisi görülmesinin yanı sıra, daha çok bölgesel tercihlerin ağırlıkta olduğu dikkat çeker. Işık-gölge plastitesiyle etkili bir görünüme sahip olan Kafkas etkisinin de hissedildiği bu mukarnaslı kavsara, tamamen eklektik bir özelliğe sahip kavsara olarak değerlendirilebilir. Özellikle mukarnaslı kavsaranın alt kısmında, üsluplaşmış bitkisel karakterli motifler, batılılaşma dönemi mihraplarında görülen kalabalık kompozisyonlara benzer özellik gösterir.

Birbirinden farklı özellikler gösteren bu mukarnaslı kavsaralar dışında Muayede salonunun sütun başlıkları üzerinde de değişik şekilde ele alınan mukarnaslı başlıklarla karşılaşmaktayız. Sekiz köşeli sütunlar üzerinde yer alan bu mukarnaslı başlıklarda, çeşitli üsluplaşmış bitkisel motiflere yer verilerek, başlıklara plastik açıdan farklı bir görünüm kazandırılmıştır. Ayrıca Türk sanatında gördüğümüz mukarnaslı sütun başlıklarından farklı bir özellik göstermesiyle, benzer örneklerine pek fazla rastlanılmamaktadır. Yalnız Kırım Solhat’ta bulunan Özbek Han Camiinde benzer bir örnekle karşılaşılmaktadır.

İshak Paşa Sarayında üsluplaşmış bitkisel motifler, geometrik motifler, kitabe ve kitabelikler ile mukarnaslı süslemeler kadar yapıda kullanım alanı bulamayan figürlü süslemeler yalnızca taş kabartma olarak, harem taçkapısında karşılıklı bakar şekilde yerleştirilmiş aslan figürü ile harem taçkapısının II. Avluya bakan cephesinin her iki yanında ağaç motifi içinde bulunan kartal figürü olarak görmekteyiz.

Harem taçkapısında karşılıklı birbirine bakar vaziyette duran bu iki aslan figürü Selçuklu geleneğine uygun ilerler vaziyette işlenmiş olmasına karşın, Selçuklu dönemi yapılarında karşılaştığımız aslan figürlerinden daha gerçekçi ele alınmıştır. Vücut hatları ayrıntılı bir şekilde verilen aslanın kulakları, gözleri, yeleleri, ve ayaklarının da belirgin şekilde işlenmesiyle daha gerçekçi bir anlatım gerçekleştirilmiştir. Ayrıca aslan figürünün ilerler vaziyette tek ayağını kaldırması, başı gövdesi ile birlikte profilden yapılmış olması II. Gıyaseddin Keyhusrev’in armalı gümüş parası üzerindeki aslan figürü ile İncir Han taçkapısında bulunan aslan figürleriyle benzerlik göstermektedir. Harem taçkapısında yer alan bu aslan figürü gerçekçi bir şekilde ele alınması, tek ayağını kaldırmış durumda olması ve vücut hatlarında ayrıntıya gidilmiş olmasıyla Selçuklu geleneği dışında, İran etkisinin de bu figürde etkili olduğunu düşünmektedir.

Saraydaki taş süsleme olarak kartal figürüne yalnızca Harem taçkapısının II. Avluya bakan cephesinin her iki yanına yerleştirilmiş ağaç motifinin gövdesi üzerinde rastlanmaktadır. Geçme motifleri arasına yerleştirilen bu kartal figürü, Selçuklu dönemi yapılarında sıkça karşılaştığımız çift başlı kartallardan farklı olarak, tek başlı ve baş gövde ile birlikte cepheden ele alınarak taşa küçük boyutlu yontulmuştur. Arma tarzında da ele alındığını belirtebileceğimiz iki yana açık kanatlarıyla hakim duruşta olan bu kartal figürünün bir benzerini de Sivas Gök Medrese portalinde görmekteyiz.

Zengin yapı dekorasyonunda dikkat çeken sarayda, plastik açıdan da, ayrıcalık gösteren bu birbirinden farklı yaklaşık 110 motif, üsluplaşmış olarak kullanılmış olmasının yanı sıra, yabancı motiflerinde yapı dekorasyonunda kullanılmasıyla farklı bir bezemenin ortaya çıktığı görülür. Ancak bu farklılıkla birlikte, değişik yerlerden gelerek, şantiyelerde çalışan taş ustaları da önem taşımaktadır. Bu birbirinden farklı taş bezemelerin gerçekleştirilmesini sağlayan taş ustaları, taşa yonttukları bezemeyi kendinin ortaya koyduğunu belirtmek amacıyla, işledikleri her taşın bir kenarına kendine ait küçük bir işaretini koyarak belirlemişlerdir. Ancak daha çok erken dönem Anadolu-Türk mimarlığında sık rastlanan bu taşçı işaretlerine Osmanlı dönemi yapılarında çok sık rastlanmadığı görülür.

Osmanlı yapılarında çok sık görülmeyen bu taşçı işaretlerine XVIII. Yüzyıl Osmanlı yapısı olan İshak Paşa Sarayında yaygın bir şekilde kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Saray üzerinde yapılan araştırmalar sonucu yapıda 124 farklı taşçı işaretinin kullanıldığı tespit edilmiştir. Defalarca kullanılan bu birbirinden farklı taşçı işaretlerinin, İshak Paşa Sarayındaki taşçı işaretlerine benzer şekillerde uygulanmış örnekleriyle, Çobandede köprüsünde ve Iğdır Hanında karşılaşılmaktadır.

Sarayda malzeme farklılıklarının yanı sıra biçim olarak da birbirinden farklı bir çok motif bir arada kullanılarak zengin bir dekorasyonunun oluşumu gerçekleştirilmiştir. Başka bir yerde benzerlerini göremeyeceğimiz zengin dekorasyona sahip bu sarayda, birbirinden farklı üslup özellikleri bir arada yoğrularak, İshak Paşa Sarayına özgü ve onunla bütünleşen bir bezemenin ortaya çıktığı görülmektedir.

XVIII. yüzyıl yapısı olan sarayın bu dönem içinde yapılmış olmasından dolayı, süsleme açısından sadece bark, rokoko ve mapir üslup özellikleri gösteriyor ifadesini kullanmak yetersizdir. Sarayda Selçuklu ve Osmanlı geleneğine bağlı kalınmakla birlikte Türk sanatına yabancı, Gürcü, Kafkas ve İran sanatının etkileriyle başka bir yapıda karşılamayacağımız farklı motiflerin ortaya çıktığı dikkati çeker.

Araş. Gör. Serap Bulat, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Erzurum