ishak Paşa Sarayında Ele Alınan Geometrik Süslemeler

Geometirk motifler, tarih öncesi çağlardan beri bütün insanlığın estetik yaşantısı boyunca mimari yapılar ve çeşitli günlük eşyalar üzerinde zikzak, üçgen, dikdörtgen, dalga ve spiral motifleri vb. şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

Eski çağlardan beri kullanıla gelen dekoratif amaçlı bu geometrik formlara sahip kıvrık ve düz çizgiler çokgen, yıldız gibi formlar çeşitli şekillerde bir araya getirilerek birbirinden farklı bir çok kompozisyonlar oluşturabilmektedir. Ayrıca daire, üçgen ve farklı şekilde geometrik formların bölünmesi, birbiri içerisine girip birbirini tamamlaması suretiyle de ortaya çıkan farklı geometrik motifler bu çeşitliliği artırmaktadır.

Mimaride süsleme unsuru olarak karşımıza çıkan geometrik motiflerin, bölge farklılıkları ve buna bağlı olarak farklı malzemelerde uygulama alanı bulabilmiş olması o bölgede kullanılan malzemeyle direk bağlantılı olarak, değişik üslupların ortaya çıkmasına neden olmuş, bununla ilintili olarak da bölgelere özgü bir takım formların ortaya çıktığı görülür.

İshak Paşa Sarayında dekoratif unsur olarak kullanılan geometrik motiflerin farklı dönem özelliği göstermekle birlikte en sade şekillerden, karmaşık şekillere kadar yapının farklı yerlerinde uygulama alanı bulduğu dikkat çekmektedir. Ayrıca bu süslemeler, Ağrı civarından getirilen en kompleks şekilleri dahi yontmaya imkan veren sarı renkli yumuşak taş üzerine uygulanarak, yapıda farklı dönemlere ait motiflerin bir arada görülmesi sağlanmıştır.

Sarayda yer alan bu geometrik motifler, Selçuklu yapılarında görülen birbiri içine geçmiş çok kollu yıldız ve değişik geometrik formlardan oluşan motiflerden farklı olarak, hiç kesilmeden sürekli birbirinin alt ve üstünden geçen örgü şeritleri (geçme) şeklinde yapıda kullanıldığı dikkat çeker.

Geçme Motifleri
Çok eski tarihlerden beri kullanıla gelen bu geçme motiflerine M. Ö. 400 ve 300 yılları öncesinde rastlandığı gibi Hititlerde, eski Şarkta ve antik çağda da oldukça sık rastlanmaktadır

Yapılarda dekoratif amaçlı kullanım alanı bulabilmiş fazla girift olmayan bu geçmeler, iki veya daha fazla şeridin değişik şekillerde örülmesiyle en basit şekillerden biraz daha ağırlaştırılmış formlara kadar değişik türlerine rastlanmaktadır. Ayrıca bir motifin geçme olarak değerlendirilebilmesi için motifin sürekli olarak birbirinin alt ve üstünden geçer şekilde hiç bölünmeden, aynı tarzda devam ediyor olması da gerekmektedir.

Sütun kaidelerinde dekoratif amaçlı kullanılan bu geçme motiflerinin farklı bir örneği de selamlık girişinin iki köşe sütuncesinin oturduğu kaide kısmında yer almaktadır. Sarı renkli, biçimlendirmeye elverişli yumuşak taşa uygulanmış olan bu köşe sütuncelerin kaidelerinin alt ve üst kısımları dilimli olarak hareketlendirilmiş arasında da dört şeritli geçme halinde hasır örgüsü motifine yer verilmiştir. Benzer şekilde ele alınmış diğer bir örnekte de, selamlık girişini çevreleyen kalın silmenin oturduğu kaide de görülür. Kaidenin alt kısmı kuzey doğu Anadolu yapılarında sıklıkla karşımıza çıkan hasır örgüsü şeklinde ele alınarak hareketlilik kazandırılmıştır. Bu kısmın üzerinde yer alan bölüm ise istiridye yivi şeklinde işlenmiş ve uçları perde saçakları gibi dilimlenerek, kaide kısmına zarif bir görünüm kazandırılmıştır.

Bunların dışında yapıda,mihrap nişini iki yandan kavrayan köşe payelerinin oturduğu kaide de, selamlık girişinde iki köşe sütunesinin oturduğu kaidede de bulunan geçme motiflerine rastlanmaktadır. Yalnız buradaki kaidenin alt kısmı silmelerle kademelenmiş bir şekilde yükselmekte, daha sonra hafif şişkin çokgen yüzeyli bir form olarak devam etmektedir. Bu kısmın üzerinde de hasır örgüsü şeklinde plastik bir süslemeye sahip bilezik kısmı bulunmaktadır.

Yine cami kıble duvarı üzerinde yer alan pencerelerin etrafını çevreleyen silmenin oturduğu kaide üzerinde de geometrik geçme motiflerine rastlanmaktadır. Diğer sütun kaidelerinin farklı bir şekilde, yüksek plastik değere sahip ve daha süslemeli olarak ele alınmış olan bu kaidenin alt kısmı, dikey kırık hatlı kalın çizgilerin birbirini kesmesinden oluşan bir örgü motifi ile hareketlendirilmiştir. Bu kısmın üzerinde de Selçuklu örtü motifini hatırlatır şekilde üsluplaşmış üç şeritli örgü motifi yer almakta, bunun üst kısmı da dikey baklava motiflerinin oluşturduğu geometrik bir motif ile sonlanmaktadır.

Sürekli Olan Geometrik Kompozisyonlar
Daha çok bordür düzeni olarak karşılaştığımız, sonsuza giden bu kompozisyonlar, iki uçtan sınırlanmadığı sürece sonsuza kadar giden bir özelliğe sahiptir.

İshak Paşa Sarayında görülen geometrik bezemeler bitkisel süslemeler de gördüğümüz süreklilik arz eden kompozisyonlar şeklinde, yapıda yaygın olarak kullanım alanı bulmuştur. Daha çok pencere kenarlarında, bordür düzenlemesi olarak yapıda kullanım alanı bulabilmiş olan bu motiflerin en güzel örneklerinden bir kısmını Harem bölümünün en gösterişli yeri olan Muayede salonunda pencere etrafını çevreleyerek, salona estetik bir görünüm kazandıran geometrik karakterli motifler olarak görülür.

Salonda dekoratif amaçlı kullanılan bu süslemelerden birisi de yüksek kabartma olarak ele alınarak birbirinin tekrarı şeklinde süreklilik gösteren motiftir. Burada dört kollu dairesel formların köşeli iç kısımlarının iç içe geçmesiyle, sekiz kollu yıldız motiflerinin oluşumu sağlanmış ve bunların uçlarında baklava motifi şeklinde birleşmesi suretiyle bir kuşak halinde duvar yüzeyinde dolaşan geometrik motifin sürekliliği sağlanmıştır. Bordür düzenlemesi olarak karşımıza çıkan diğer süslemede pencere etrafında bir kuşak halinde görülür. Ana konturlarının altı genlerden oluştuğu bu kuşakta iç kısmının kare ve zikzaklarının birbirinin içlerine alternatif olarak yerleştirildiği bir düzenleme mevcuttur.

Bu süslemeler dışında yapıda, selamlık kısmının II. Avluya bakan cephesinde de bir takım geometrik motiflere yer verildiği dikkat çeker. Bu süsleme kuşağı daha çok İspanya, Endülüs, Emevi sanatında gördüğümüz, uçları üç dilimli kemerler tarzında, yonca yaprağını da hatırlatır şekilde hareketlendirilerek, küçük nişçikler şeklinde pencere etrafını çevrelemektedir. Bu bezemenin aynı zamanda kûfi yazıyı hatırlattığı da belirtilebilir.

Yapının farklı yerlerinde farklı tarzda ele alınmış olan bu sürekli kompozisyonların bir farklı örneği de cami kornişinin alt kısmında rastlanmaktadır. İç içe geçmiş baklava şeklinde karelerden oluşan bir bordür düzenlemesi şeklinde olan bu motifin, diğer örgü şeritlerinden farklı yanı, iç kısımda oluşturulan karelerinin ortalarının yuvarlak küçük kabartmalarla hareketlendirilmiş olmasıdır. Bu tarzda ele alınan motifin benzer örnekleriyle de, Türk-İslam sanatı yapılarında karşılaşmaktayız.

Kapalı Geometrik Kompozisyonlar
Sarayda karşımıza çıkan kapalı kompozisyonlar, birbirinin devamı şeklinde olan sonsuz kompozisyonlardan farklı olarak, hiçbir kesintiye uğramadan, aynı bütünün parçaları halinde kendi yapılarını kendi içinde tamamlamaktadır.

Bu tarzda kapalı kompozisyon özelliği gösteren bitkisel süslemelere, geometrik formlara sahip motiflere İshak Paşa Sarayında fazla rastlanmamaktadır. Yalnızca kapalı formlara sahip geometrik süsleme örneklerine selamlık kısmının güney cepheye bakan pencere alınlıklarında dört kez tekrarlanmak suretiyle rastlamaktayız. Türk sanatında görmeye pek alışmadığımız bu geometrik örnekte, iç içe geçmiş iki yürek motifi dikkat çekmektedir. Motifin orta kısmında da bir alttan bir üstten geçmek suretiyle oluşturulmuş uç kısımları sivri kemer şeklinde sallanan bir motif bulunmaktadır. Ayrıca bu geometrik motifin içerisi, dıştaki forma uygun şekilde formlara sahip motiflerle dolgulaşmıştır.

Panolar Şeklinde Düzenlenmiş Geometrik Kompozisyonlar
Etrafı silmeli bir çerçeveyle sınırlanmış bezeli yada düz yüzeyler pano olarak değerlendirilmektedir. Cami minaresinin şerefe korkuluklarında yer alan bölümler için pano ifadesi kullanılabilir.

İshak Paşa Sarayında cami kıble duvarında, selamlık kapısı üzerinde ve türbenin alt yan yüzeylerinde genellikle bitkisel süslemelerin görüldüğü, duvar üzerinde uygulama alanı bulan bu panolar, minarenin şerefe korkuluklarında yer alan geometrik motiflere sahip panolarda farklı bir özellik göstermektedir. Düz bir duvar yüzeyi söz konusu olmaksızın, duvardan bağımsız farklı bir şekilde ele alınmış dekoratif amaçlı bu panolar, arka planda bir fon söz konusu olmaksızın işlenmiştir.

Birbirinden farklı şekillerde ancak panoların ele alınış şekli birbiriyle aynı olmak üzere, minarenin şerefe korkuluklarındaki bu panolar, alternatif şekilde yerleştirilerek, üç farklı tarzda işlenmiştir. Bu panolardan biri sonsuzluk prensibine göre diyanogal olarak sıralanmış, ajurlu geometrik panodur. Bir başka geometrik panoda, batılılaşma etkisiyle uçların nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan geometrik örgü motifidir. Diğer bir panoda yine aynı şekilde batılılaşma dönemi etkisi görülen ve birbirinin alt ve üstünden geçerek oluşturulan geometrik örgü motifi şeklinde işlenmiştir.

Kitabe ve Kitabelikler
İshak Paşa Sarayında, bitkisel, geometrik ve figürlü süslemelerin yanı sıra, duvar yüzeylerini hareketlendirmek amacıyla, dekoratif amaçlı kullanılan kitabelere de geniş yer verilmiştir.

Dekoratif amaçlı ele alınmasının yanı sıra yapıyı tarihlendirme ve kime ait olduğu hakkında bilgi edinilmesine yardımcı olarak, yüzeye kabartma veya kazınmış bir şekilde işlenen kitabeleri ; dini ve sivil mimaride olduğu gibi mezar taşları üzerinde e görmek mümkündür.

Çeşitli geometrik formlarla, silmelerle yada bitkisel karakterli motiflerle etrafı sınırlanmış olan bu kitabelerin iç kısmında köşeli geometrik hatlara sahip kûfi veya yuvarlak hatlara sahip olan nesih ve sülüs yazılarına yer verilmektedir. Saratın hangi tarihte kim tarafından yaptırıldığı, çeşitli ayetlerin nesih, sülüs ve kûfi yazı türleri kullanılarak, yazılmış olması, uygulanan cepheye estetik bir görünüm kazandırmaktadır.

Yazının estetik bir unsur olarak dekoratif amaçlı kullanışı da Selçuklulara gelinceye dek hemen hemen bütün İslam mimarisinde görülmektedir.

Ayrıca yazının bezemede, diğer motiflerin yanı sıra, yaygın olarak kullanılmış olması da yazı türlerindeki gelişmede ve yeni yazı çeşitlerinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Alçı, tuğla, ahşap, çini ve taş gibi farklı malzemeler üzerinde de kullanım alanı bulmuş olan, sülüs, nesih ve bunun yanı sıra dekoratif amaca uygun olması nedeniyle Osmanlı döneminde de kullanımını sürdüren kûfi yazı , diğer yazı türleriyle birlikte gelişimini sürdürmüştür.

İshak Paşa Sarayında da yuvarlak formlara sahip sülüs ve nesih yazı türleriyle birlikte aynı yapı üzerinde kullanılan geometrik karakterli kûfi yazılara yer verilmiş olduğu görülür. Bunun en güzel örneğini de caminin yüksek kubbe kasnağı üzerinde, her biri birbirinden farklı şekilde ele alınmış olan kufi yazı panolar olarak görmek mümkündür. Dekoratif amaçlı kullanılan bu kufi panolar, Büyük Selçuklu geleneğinde ele alınmakla birlikte, kufi yazıların bazılarının üst kısmında dilimli sivri kemer içerisine yerleştirilmiş, dalları birbiri içerisine geçen, bitkisel motifler ve bu dilimli sivri kemer üzerinde de kabartma küçük bir hilal motifi yer almaktadır.

Bir çok yapıda dekoratif unsur olarak kullanım alanı bulan kufi yazı dışında sarayda, yuvarlak formlara sahip Osmanlıca bazen de Arapça ve Farsça yazılmış , etrafı silme ve çeşitli süslemelerle çevrelenmiş kitabelere de yer verildiği görülmektedir. Bu kitabelerin yapının tarihlenmesi açısından en önemli olanı da Harem taçkapısında bulunmaktadır. Bu sekiz satırlık kitabenin orta kısmında yazılı olan “bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih” sözlerin sarayın yapım tarihi konusunda bilgi vermektedir. Ayrıca bu kitabelerden farklı olarak, Harem taçkapısında üç ayrı kitabe daha yer almaktadır. Bu kitabeden biri de, taçkapının geniş çerçevesi üzerinde uçları kartuşla silmelerle çevrili olan kitabedir. Bu kitabe dışında taçkapının etrafını çevreleyen ince üst orta kısmında daha küçük boyutlarda işlenmiş başka bir kitabeye yer verildiği gibi diğer kitabelerden çok daha farklı şekilde ele alınmış bir başka örnek de Harem taçkapısının dikdörtgen pencere açıklığı altında yer almaktadır. Etrafı birden fala silmelerle sınırlanmış, çukur bir alan içinde yer alan bu kitabenin orta kısmında “Hüve’l-Hallaku’l-Baki” ifadesi yazılıdır. Bunun etrafında da barok dönem yapılarında karşılaştığımız uçları içe doğru kıvrılmış motiflere yer verilmiş, bu motiflerin iç kısmında ise, köşelerden oluşan boşlukları doldurmak amacıyla yaprak formunu hatırlatır bitkisel motifler yer almaktadır. Ayrıca “S” ve “C” kıvrımlarını hatırlatan bu motifin dış kısmında istiridye kabuğunu çağrıştırır iri bitkisel karakterli bezemelere yer verildiği dikkat çeker.

Harem taçkapısında bulunan bu birbirinden farklı kitabeler dışında, Muayede salonundaki pencere ve nişler üzerindeki alınlıklarda da dört satırlık pano tarzında ele alınmış kitabelere yer verilmiş olduğu görülür. Salonda kuzeyde üç, güneyde iki olmak üzere beş ayrı panoya yer verilmiş olması, salonun daha hareketli bir görünüm kazanmasını sağlamaktadır. Ayrıca bu pano tarzında ele alınan kitabelerin, alt kısmında dört satır halinde düzenlenmiş olan yazıların etrafını bir alttan bir üstten geçmek suretiyle saç örgü şeklinde dolanan ince bir motif çevrelemektedir. Bu kısmın üzerinde de batılaşma etkisiyle orta kısım madalyon tarzında ele alınmış her iki yanında birbiriyle aynı olan “S” ve “C” kıvrımları üsluplaşmış bitkisel motiflerin oluşturduğu bir bezeme bulunmaktadır. Bu kitabe dışında yine dört satır halinde düzenlenmiş olan yazıların etrafı saç örgüsü şeklinde ince bir motifle çevrelenmiş dekoratif amaçlı başka bir panoya daha yer verilmiş olduğu görülür. Bu panonun diğe panodan farkı üst kısmının birbiri içerisinden geçen kıvrık dalların oluşturduğu bir tepelik şeklinde sonlanmasıdır.

Bu kitabelerden farklı şekilde ele alınmış başka bir kitabe ise, Muayede salonunun doğu giriş kapısı üzerinde yer almaktadır. Yuvarlak bir kemer içerisine yerleştirilmiş olan bu kitabenin etrafı da biri düz, diğeri de onun etrafında bir alttan bir üstten geçmek suretiyle geniş çift hatlı şeritlerin oluşturduğu kıvrık dal şeklinde bir çerçeve ile sınırlanmıştır. Bu çerçeve içerisinde de iki satırlık bir kitabe yer almaktadır.

Muayede salonunun doğu kapısı üzerinde oval şekle sahip kitabenin formunda ele alınan başka bir kitabeyi, mutfakta yer alan çeşme kitabesi olarak görmekteyiz. Üsluplaşmış akantus yapraklarını hatırlatır bitkisel bezemelerle çevrelenmiş olan dört satırlık bu kitabe, diğer kitabeler gibi fazla hasar görmeden günümüze ulaşarak, taş üzerine uygulanmış olan yazı bugün kolaylıkla okunabilmektedir.

İshak Paşa Sarayında bu kitabeler dışında, orta kısımdaki yazı etrafını çevreleyen süs unsurlarına yer verilmiş olan kitabelerle de karşılaşılmaktadır. Bunlardan birisi caminin mihrap nişi üzerinde yer alan her iki ucu kartuşlu kitabedir. Bunun dışında, yine aynı şekilde ele alınmış başka bir kitabede cami iç mekanının kıble duvarı üzerinde karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Abdi Paşa Türbesinin giriş kapısı üzerinde de iki satırlık küçük bir kitabe daha yer almaktadır.

Sarayda, etrafı batılılaşma etkisinin görüldüğü geometrik formlarla, silmelerle veya bitkisel karakterli motiflerle çevrelenen kitabelerin dışında yine etrafı çeşitli motiflerle sınırlanmış, ancak orta kısımda yazı unsuruna yer verilmemek suretiyle boş bırakılan kitabeliklere de rastlanmaktadır.

Bu kitabelerden ilki, saraya girişi sağlayan I. Taçkapının yuvarlak kemerli kapı girişi üzerinde, sekiz satır halinde düzenlenmiş olarak karşımıza çıkar. Birbirinin devamı şeklinde, alt alta ele alınmış bu kitabeliğin her iki ucu, üç dilimli kemerleri hatırlatır bir forma sahip olmakla birlikte, kitabeliğin aralarında da barok dönem özelliği gösteren kıvrık dal ve üsluplaşmış palmet motifleri yer almaktadır.

Birinci taçkapıda yer alan sekiz satırlık bu kitabelik dışında, çok daha farklı şekilde çeşmede uygulama alanı bulan aynalık taşı olarak da adlandırabileceğimiz, yazısız bir kitabelik bulunmaktadır. İç kısımda dikdörtgen bir forma sahip olan bu kitabeliğin iç kısmı da, bu forma uygun bir şekilde, çift damarlı kıvrık dal motiflerinin birbirinin alt ve üstünden geçmesi suretiyle çevrelenmiştir. Ayrıca kıvrık dal motiflerinin aralarında üsluplaşmış yaprak ve palmet motiflerine yer verildiği gibi, köşelerde tepelik olarak da adlandırabileceğimiz, süs unsurları bulunmaktadır.

Ortasında dikdörtgen bir forma sahip yazısız boş bir alanın bulunduğu başka bir kitabelik örneği de, Muayede salonunun doğu giriş kapısı üzerine görülmektedir.

Türk sanatında benzer örnekleriyle karşılaşamadığımız bu kitabeliğin orta kısmında yer alan dikdörtgen formun etrafında, bir alttan bir üstten geçmek suretiyle sarmaşık şeklinde dolanan motif, kitabeliğe estetik bir görünüm katmakta. Ayrıca motifin iç kısmında aşırı derecede üsluplaşmış bitkisel karakterli bezemeler göze çarpmaktadır.

Orta kısmında dikdörtgen yazısız bir alanın söz konusu olduğu başka bir kitabelik de son cemaat yerinin pencere alınlıkları üzerinde yer almaktadır. Sarayda bulunan diğer kitabeliklerle yakınlık gösteren bu kitabeliğin etrafı, dalgalı hatlardan oluşan çift hatlı bir motif ile çevrelenerek farklı bir görünüm kazandırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca iç kısımda yer alan dikdörtgen formundaki bu kısmın her iki ucu da düğüm şeklinde birbirine dolanarak, iç kısımları üsluplaşmış rumi motifleriyle sonlanmaktadır. Köşede kalan boşluklarda da küçük boyutlarda, bir alttan bir üstten geçmek suretiyle oluşturulan kıvrık dal motifi yer almaktadır.

Aynı zamanda, orta kısımda yer alan yazısız alanın etrafını çevreleyen üsluplaşmış bitkisel motif ile, bitkisel karakterli kartuşların arasında yer alan kısımda, her iki tarafta da aynı şekilde ele alınmak suretiyle işlenmiş olan sarmal bir şekilde aşağıya sarkan hilal motifine yer verilmiştir.

Yine orta kısımda dikdörtgen forma yakın yazısız bir alanın söz konusu olduğu başka bir kitabelikte, kıble duvarı üzerinde bulunan pencere alınlığında yer almaktadır. Sarayda duvar yüzeylerini hareketlendirerek, estetik bir görünüm katmak amacıyla yapılan diğer kitabeliklerden farklı bir şekilde ele alınarak işlenen bu kitabelikte, bitkisel karakterli motiflere daha yoğun yer verildiği dikkat çeker. Ayrıca üsluplaşmış çiçek, rumi ve kıvrık dal motifleri ile geometrik motifler, bir alttan bir üstten geçmek suretiyle bir arada kullanılarak pencere alınlığının formuna uygun şekilde tüm yüzeyi kaplamaktadır.

Barok dönem özelliği gösteren bu kitabelik dışında yine batılılaşma etkisinin görüldüğü başka bir kitabelikte mahfile girişi sağlayan kapının üst kısmında, kapının formuna uygun şekilde yapılmış olan kitabeliktir. Burada yer alana kitabelikte de orta kısımda dikdörtgen forma yakın yazısız boş bir alan bulunmaktadır.

Farklı bir tarzda ele alınan başka bir kitabeliğe de camiye girişi sağlayan kapı üzerinde rastlanmaktadır. Pano olarak da adlandırabileceğimiz bu kitabeliğin, orta kısmında yer alan boş alanın çevresi, küçük çiçeklerin kıvrık dallarla birbirine birleştirilmesi suretiyle sürekliliğin sağlandığı çerçeve ile çevrelenmiş bu kısmın etrafında da üsluplaşmış rumi motiflerine yer verilmiştir.

Çolak Abdi Paşa Türbesinin dikdörtgen kapısı üzerinde farklı bir tarzda ele alınmış olan bir başka kitabelik de, bir kısmı yıpranmış olarak günümüze ulaşabilmiştir. Bu kitabeliğin diğer kitabeliklerden farklı olarak alt alta üç satırdan oluştuğu görülür. Bu içi boş yazısız üç satırlık kitabeliğin etrafı da çift hatlı silmelerle çevrelenerek sınırlanmıştır. Ayrıca yazısız kitabeliğin üst kısmında üsluplaşmış bitkisel motifler ile kıvrık dal motiflerine yer verildiği görülmektedir.

İshak Paşa sarayında alçak kabartma olarak ele alınmış olan kitabeliklere de rastlanmaktadır. Bunlardan birisi de mihrap nişinin yarı piramidal örtüsü altında görülmektedir. Birbirinin devamı şeklinde düzenlenen bu kitabeliğin etrafı üsluplaşmış bitkisel motiflerle çevrelenmiş olmakla birlikte, bu üsluplaşmış bitkisel motifler, orta kısımda farklı şekiller alarak, ortası yazısız olan dilimli oval kısmı oluşturmaktadır. Bu tarzda ele alınmış başka bir kitabeliğe rastlanmamakla birlikte, sarayda yuvarlak forma sahip kitabeliklerle karşılaşılır. Buna örnek olarak sivri kemerli mihap nişi üzerinde bulunan kitabelik gösterilebilir. Madalyon tarzında ele alınmış olduğunu belirtebileceğimiz bu kitabeliğin orta kısmındaki yuvarlağın etrafı batılılaşma etkisiyle, istiridye yivi şeklinde dilimlenerek belli bir yükseklik oluşturmuştur. Bu dilimlenmiş yuvarlak kısmın etrafında üsluplaşmış bitkisel motiflere ve dört ayrı yerde simetrik olarak yerleştirilmiş, üsluplaşmış çiçek motiflerine yer verilmiştir.

Yuvarlak forma sahip başka bir kitabelik de cami içerisindeki derin niş üzerinde yer alır. Yuvarlak birçime sahip bu kitabeliğin orta kısmında etrafı, mihrap nişi üzerinde yer alan kitabelikten farklı olarak, bir alttan bir üstten geçen örgü şeklinde bir şeritle çevrelenmektedir. Bu kısmın etrafında da üsluplaşmış rumi ve kıvrık dal motiflerine yer verildiği görülür.

Bu kitabeliklerden çok daha farklı bir şekilde ele alınmış başka bir kitabeliği de, Muayede salonunun doğu giriş kapısının doğu cephesine bakan yüzünde görmekteyiz. Yazısız içi boş olarak ele alınan bu kitabeliğin etrafında tam olarak adlandırılmayan ancak kıvrık dal motifine benzer diyebileceğimiz üsluplaşmış bitkisel motiflerle çevrelendiği dikkat çeker.

Figürlü Kabartmalar
İshak Paşa Sarayında, bitkisel ve geometrik süslemeler göz önüne alındığında yapıda figürlü süslemelere çok az yer verildiği dikkat çeker.

Sarayda da görülen bu figürlü süslemeler bölge ve dönemlere göre değişik şekillerde yorumlanarak bir takım farklılıklar göstermesinin yanı sıra, kökenini Hun sanatına kadar indirebileceğimiz bu figürlü süslemelerin taşıdığı sembolik anlamlar açısından bir farklılık bulunmamaktadır.

Çok eskilere dayanan bu figürlü süsleme, İslam ve onun parçası olan Anadolu Selçuklu figür sanatını etkileyen Hun hayvan üslubu veya Avrasya hayvan üslubunun kökü, Avrasya göçebelerinin sanatına dayanmakla birlikte bu üslup, Karadeniz’den Çin’e, Altaylar’dan Kuzey Sibirya’ya kadar uzanan çok geniş bir alanda oluşmuştur. Zaman içerisinde farklılaşmalarla birlikte, değişik şekillerde karşımıza çıkan bu figürlü süslemeler, İslam dünyası el sanatlarında bol miktarda uygulama alanı bulmuş olmasının yanı sıra , Osmanlı döneminde özellikle dini mimaride pek rastlanmayan figürlü süslemelerin, Anadolu’daki sivil ve dini mimaride geniş kullanım alanı bulduğu görülmektedir.

Dini ve sivil olduğu gibi, ahşap, seramik, metal, fildişi gibi malzemelerin kullanıldığı el sanatlarında süs unsuru olarak sembolik, tılsımlı, olağanüstü kuvvetleri olduğu kabul edilen Sfenks, Siren, çift başlı kartal, ejder gibi yaratıklar ile tavus, aslan, kartal gibi sembolik hayvanlar dekoratif ve sembolik amaçlı kullanılmıştır. İshak Paşa Sarayında da bu kadar zengin hayvan tasvirlerine rastlanmamakla birlikte, bulunduğu bölge ve dönem farklılıklarından kaynaklanarak, farklı şekillerde ele alınan figürler dikkat çeker. Bu figürleri de kendi içerisinde aslan ve kartal figürü olmak üzere alt başlıklara ayırarak incelemek mümkündür.

Aslan Figürü
İshak Paşa Sarayında, taşa yüksek kabartma olarak yontulmuş iki alan figürü, Harem taçkapısı etrafını çevreleyen, geniş bordür düzenlemesinin alt kısmında karşılıklı yerleştirilmiş olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çoğunlukla çift ve simetrik olarak Kervansaray, Saray, kale, burç, sur, köprüler ve nadir olarak da mezar taşlarında görülen aslan figürleri; kuvvet, kudret, zafer, cesaret sembolü olarak ele alınmış olmasının yanı sıra sarayları, tahtı, şehri, kaleyi kötülükten, düşmandan koruyan bir unsur gibi, koruyucu tılsım olarak kullanılmıştır. Sarayda karşılıklı birbirine bakan vaziyette yerleştirilen aslan figürlerinin de bu amaçla yapıldığı düşünülebilir.

Selçuklu dönemi yapılarında özellikle hayat ağacı motifiyle birlikte ve çift olarak kullanıldığı görülen aslan figürünün burada çok daha farklı bir tarzda ve daha gerçekçi olarak taşa işlendiği dikkat çeker. Kapıları aslanlarla kuvvetlendirme geleneğinin XVIII. Yüzyıla kadar süren uzantıları olarak değerlendirilebilecek bu aslan figürleri ilerler vaziyette ön ayaklarından birisini yukarı kaldırmış bir şekilde ele alınmış olmakla birlikte H. Gündoğdu , bu aslan figürlerinin “arma” tarzında tasvir edilmiş olduğunu belirtmektedir. Harem taçkapısında yer alan, başı ve gövdesi profilden yapılmış bu aslan figürleri detaylı bir şekilde ele alınarak, vücut hatları daha belirgin ve yeleleri de etkili bir görünüm sağlanması amacıyla dalgalı çizgilerle ön plana çıkarılarak vurgulanmıştır. İlerler şekilde işlenen bu aslan figürünün ağzı açık, gözleri de oyun bir şekilde tasvir edilmiş, çizgilerle belirlenen kulaklarının da sivri olarak yapıldığı dikkat çeker.

Baş kısmının vücutla birlikte profilden işlenerek, vücut ayrıntılarına gidilmiş olması ve daha gerçekçi ele alınması bu aslan figürünün Selçuklu dönemindeki aslan figürlerinden farklı olarak, bize yabancı bir üslubun etkilerinin söz konusu olduğu izlenimini vermektedir.

Kartal Figürü
Çok eskilerden beri bir çok farklı şekilde ve oldukça yaygın kullanım alanı bulan kartal figürü, İshak Paşa Sarayında da taş süsleme olarak, yalnızca Harem taçkapısının her iki yanda yer alan yüksek plastik değere sahip ağaç motifinin arasında görülmektedir.

Cesareti, yırtıcılığı, uzun ömürlülüğü ile tanınan kartal figürü koruyucu unsur, nazarlık, tılsım, kudret ve kuvvet sembolü olarak kabul edilmesinin yanı sıra İslamiyet’ten sonra da hükümdarın gücünün ve kudretinin sembolü olmaya devam etmiştir. Bu sembolik anlamları taşıyan kartal, kale, saray, medrese, cami, türbe gibi dini ve sivil eserlerle birlikte mezar taşlarında da çift ve tek başlı olmak üzere bir çok farklı şekillerde uygulama alanı bulmuştur.

Anadolu ve Büyük Selçuklu döneminde hayat ağacı, ejder ve aslan figürleriyle birlikte yaygın şekilde kullanım alanı bulmuş olan kartal, çoğunlukla gövde cepheden baş yandan olmak üzere çift başlı olarak ele alınmıştır. İshak Paşa Sarayında ise kartal figürü, tek başlı olarak ele alınarak, gövde ve baş cepheden olmak üzere, iki yana açılan kanatlarla hakim duruşta taşa uygulanmıştır.
Yıpranmış bir şekilde günümüze ulaşan bu kartal figürü tam olarak anlaşılmamakla birlikte, sarayın bulunduğu bölge ve sarayın yapıldığı dönem farklılıklarından kaynaklanan bir takım değişiklikler dikkat çeker.

Mukarnaslar
Mukarnas, İshak Paşa Sarayında ahşap, kalem işi ve taş süslemelerin yanı sıra yapının bir çok yerinde dekoratif amaçlı olarak farklı şekillerde uygulama alanı bulmuştur.

Mukarnas kısaca; yan yana ve üst üste gelen prizmatik öğelerin dışa doğru derece derece taşarak, çoğunlukla simetrik bir düzen içinde dizilen üç boyutlu mimari bir bezeme olarak tanımlanabilir. Genellikle de taş ve ahşap malzeme kullanılarak uygulama alanı bulan mukarnasların, alçı ve tuğladan yapılmış örnekleriyle de karşılaşılmaktadır.

Yörede bulunan malzemeye bağlı olarak farklı malzemelerde de uygulama alanı bulabilen mukarnas, taçkapılarda, geçiş öğelerinde, sütun başlıklarında, minarede, nişlerde yoğun olarak kullanımı dikkat çeker. Mukarnasların İshak Paşa Sarayında da, I. Taçkapı, selamlık kapısı, harem taçkapısı, minare, sütun başlıkları, pencere kenarı, mihrap, Türbe ve kasnaktan kubbeye geçişte uygulama alanı bulduğu görülmektedir.

Bazı yapılarda mukarnaslar, mozaik, çini, kalem işi gibi süslemelerde bezeli olarak ele alınmış olmasına karşın, İshak Paşa Sarayında bu tür mukarnaslara rastlanmamaktadır. Yapıda tamamen taş malzeme kullanılarak yapılan mukarnasların bazılarında, bitkisel motiflerle bezeli, plastik değere sahip formların işlendiği dikkat çekmektedir.

Mukarnaslar, kullanıldığı alanda monotonluğu bozarak hareketliliği sağlayan dekoratif bir unsur olarak karşımıza çıkmakla birlikte, İshak Paşa Sarayında bunun ilk örneği, saraya giriş kapısı olan I. Taçkapıda görülmektedir. Buradaki mukarnas sıraları da Selçuklu tarzında olup yüzeysel bir biçimde ele alındığı dikkat çeker.

Birinci taçkapıda görülen Selçuklu tarzındaki, sarkıtlı mukarnas sıralarından farklı olarak, selamlık kapısında yine fazla yüksek olmayan mukarnas sıralarından oluşan bir kavsaraya yer verilmiştir. Birinci taçkapıdaki mukarnasların farklı bir yapıya sahip olmasının yanı sıra, birinci taçkapıda kullanılan renk unsurunun, selamlık taçkapısında da, mukarnasların iç kısmında motifin aynısının tekrar edilmesi suretiyle istendiği dikkat çeker.

Birinci taçkapıdaki mukarnas sırasıyla selamlık kapısında yer alan mukarnas sıraları birbirleriyle farklı mzellikler göstermesinin yanı sıra, mukarnas kavramıyla temelde aynı anlamı taşımaktadır. Ancak bunların dışında bunlardan çok daha farklı bir tarzda ele alınmış olan Karem taçkapısındaki mukarnaslı kavsara diğerlerine göre çok daha dikkat çekicidir. Geometrik formlara sahip mukarnaslardan farklı bir özellik gösteren bu mukarnaslı kavsara, yukarıdan aşağıya sayı artırılarak bitkisel motiflerin kademe kademe düzenlenmesiyle meydana getirilmiştir. Bu tarzda ele alınmış mukarnaslı kavsaralara, Türk sanatında rastlanmamakla birlikte, Y. Bingöl bu düzenlemenin daha çok Kafkas etkili olduğunu belirtmektedir. Tamamen eklektik bir özellik gösteren birbirinden farklı bitkisel motiflerin yer aldığı bu mukarnaslı kavsaranın en üstünde de tamamen açılmış içinde de tohumların yer aldığı natüralist bir çiçek motifi bulunmaktadır. Ayrıca mukarnaslı kavsarada bu çiçek motifi dışında, ayaklı vazolara, fiyonk motiflerine ve istiridye kabuğu şeklinde motiflere de yer verildiği görülür.

Mukarnaslı kavsaranın tamamen diğelerinden farklı olarak ele alınmış olması Harem bölümünün diğer bölümlere göre daha önemli olduğunu vurgulamak ve farklı gösterme amacının ön planda tutulduğunu düşünmektedir.

Harem taçkapısında yer alan mukarnaslı kavsara dışında, farklı bir şekilde ele alınmış olan başka bir mukarnaslı kavsarayı da mihrap nişi üzerinde görmekteyiz. Yüzeysel mukarnaslar sahip olan kavsarada, aynı zamanda mukarnas yuvalarının içleri her sırada ayrı bir süsleme unsuru oluşturulacak şekilde bitkisel motiflerle dolgulaşmıştır. Ayrıca en üst ve alt kısımlarda sarkıtlara da yer verilmiştir. H. Gündoğdu , bu mukarnaslı kavsaranın ele alışında, Klasik Türk özelliklerinin yanı sıra, kavsaranın alt kısmında yer alan bitkisel motiflerle batılılaşma dönemi mihraplarında görülen kalabalık kompozisyonlara da yer verilmiş olduğunu belirtmektedir.

Birinci taçkapıda, selamlık kapısında, Harem taçkapısında ve mihrap nişinde gördüğümüz mukarnaslı kavsaralar dışında harem kısmında yer alan salondaki sütun başlıkları üzerinde de değişik şekilde ele alınmış olan mukarnaslarla da karşılaşmaktayız.

Sekiz köşeli sütunların üzerinde yer alan bu mukarnaslı başlıklar, farklı bir tarzda işlenmek suretiyle, üzerinde bitkisel motiflere de yer verilmiş olduğu görülür. Özellikle de mukarnaslı başlıkların alt kısmında, mukarnas tarzında bezemelerin arasına yerleştirilmiş, ortası şişkin kenarlarında iri yaprak formunda bitkisel bezemeler yer verilmiş olduğu gibi mukarnaslı başlıkların üst kısmında a bir sıra geniş yapraklı bitki motiflerinden oluşan bölüm dikkat çekmektedir.

İshak Paşa Sarayında görülen bu birbirinden farklı dekoratif amaçlı zengin motiflere sahip mukarnasların dışında, caminin kasnak kısmından kubbeye geçişte minarenin şerefe kısmının altında mihrap çıkıntısındaki yarı piramidal örtünün alt kısmında ve caminin kıble duvarı üzerinde yer alan pencerenin etrafını çevreleyen plastik değere sahip mukarnas sıraları yapıda dikkat çeken diğer plastik unsurlardır.