ishak Paşa Sarayında Ele Alınan Süslemeler

Taş Süslemeler
İshak Paşa Sarayı plan bakımında Edirne ve Topkapı Sarayı ile yakın benzerlik göstermesine karşın, sarayda yoğun olarak kullanıldığı görülen süslemelerde, Türk Sanatına yabancı motiflerin kullanılmış olmasıyla birlikte, bölgesel farklılıklar, barok, rokoko ve ampir özelliklere sahip motiflerin de bir arada kullanılması yapının eklektik bir dekorasyona sahip olduğunu göstermektedir.

Sarayda ağırlıklı olarak taş süsleme görülmesiyle birlikte yapının bazı kısımlarında ahşap ve kalem işi süslemelerle de karşılaşılmaktadır.

Özellikle kuzey cepheye bakan selamlık odalarının birinde; dışarı çıkıntı yapan dört sıra ahşap konsol başka bir yapıda örneklerine pek rastlamadığımız bir tarzda ahşap malzeme kullanılarak yapılmıştır. Günümüze bazı kısımları yıpranmış olarak ulaşmış heykel tarzındaki bu konsolların en altında, vücudunun yarısına kadar, ayrıntılı bir şekilde işlenmiş olan insan figürü yer almaktadır. Bu insan figürünün üzerinde de gövdesi tam olarak işlenmiş, daha uzun boyutlu olan aslan figürüne ve bunun üzerinde de girintili, çıkıntılı bir gövdeye sahip aslandan daha uzun boyutta kanatları ve başı net olarak anlaşabilen bir kartal figürüne yer verilmiştir.

Selamlık odalarının birinde bulunan bu ahşap konsollardan başka, yapıda günümüze ulaşabilmiş farklı süslemeye rastlanmaktadır.

Yapının yalnızca belli bir ksımında kullanıldığı görülen ahşap süsleme dışında, saray camisinin kubbe iç kısmını kaplayacak şekilde dekoratif amaçlı kalem işi süslemeler de dikkat çekmektedir. Sıva üzerine oldukça canlı renklere sahip, ağaç ve bitki motiflerinden oluşan bu kalem işi bezeme, zaman içerisinde yıpranarak büyük bir bölümü tam anlaşılamayacak derecede bozulmak suretiyle günümüze ulaşabilmiştir.

Kalem işi ve ahşap süslemeler dışında yapıda çok sayıda, plastik değere sahip, yüksek taş kabartma süslemelere de yer verilmiştir. Eklektik bir özellik gösteren bu taş süslemeler, kimi zaman doğadaki formlara yakın natüralist, kimi zaman da stilize edilmek suretiyle tam olarak ne olduğu anlaşılamayacak şekilde yapının farklı yerlerinde yoğun olarak kullanılmıştır. Birbirinden farklı tarzda ele alınmış olan bu taş süslemeleri kendi içerisinde, bitkisel, geometrik, figürlü kabartmalar, kitabe ve kitabelikler ile mukarnaslar olmak üzere alt başlıklara ayırtarak incelemek mümkündür.

Bitkisel Süslemeler
İslamlığın ilk yıllarından itibaren dini ve sivil yapılarda bezeme konularının en zengin kaynağı bitkisel motifler, yapıdaki sağır alanları bezemek suretiyle yüzeylerde hareketliliği sağlayan bir dekoratif unsur olarak kullanılmıştır.

Doğadaki biçiminden soyutlanarak ele alınan, dönemlere göre de farklı özellikler gösteren bitkisel bezemelerde ilk zamanlarda çiçek ve tomurcuklar ön planda ele alınırken, zaman içerisinde bağlaçların kıvrımlı dallara dönüşmesi ile, kıvrım dalların bezemenin temelini oluşturduğu dikkat çeker. Ayrıca bitkisel motiflerin gelişimi üslup bakımından olmakla birlikte, motifler zamanla olgun ve tek başına değer taşıyan özelliklerde kazanmıştır.

Doğada bol miktarda bulunan bitkilerin renk, biçim ve çeşitliği de birbirinden farklı bitkisel motiflerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak bitkisel motifler tezyinatta doğada olduğu biçimleriyle değil, süslemeleri taş yada farklı malzemelere aktaran ustaların hayal gücü ve motifleri malzemeye aktarma tarzına göre farklı şekillerde stilize edilerek kullanıldığı dikkat çeker.

Bölge ve farklı dönemlerden kaynaklanan bir takım değişikliklerle birlikte, Türk-İslam sanatında Rumi, palmet, lotus, akantus ve çeşitli çiçek motifleri yapı dekorasyonunda kullanılan bitkisel süslemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.

İshak Paşa Sarayında da Genç Osmanlı döneminin barok, rokoko, ampir üsluplarına uygun ve Türk sanatına yabancı motiflerin bir arada kullanıldığı dikkat çekmekle birlikte, yapıda görülen Rumi, palmet, lotus, akantus ve çiçek motifleri sarayın bulunduğu bölge ve dönem farklılıklarından dolayı aşırı derecede üsluplaşmış bir şekilde yapıda kullanım alanı bulmuştur.

Üsluplaşmış bitkisel motiflerin yoğun olarak yapı dekorasyonunda görülmesiyle birlikte bu motifler, panolar, kapalı ve birbirinin devamı olan sürekli kompozisyonlar içerisinde, birbirinden farklı şekillerde ancak uygulandığı kompozisyonla uyum sağlayacak tarzda ele alınmıştır.

Farklı şekillerde, farklı kompozisyonlar içerisinde uygulanan bu bitkisel motifler, belli bir düzen içerisinde, estetik kaygıyla, sarayda geometrik bezemelere göre daha fazla kullanım alanı bulmuştur. Kapı, pencere kenarlarında, duvar yüzeylerinde ve alınlıklarında farklı düzenlemelerle karşımıza çıkan bitkisel motifler, kendi içerisinde Rumi, Palmet, lotus, akantus, çiçek meyve motifleri ile diğer motifler olmak üzere gruplandırılabilir.

Rumi
İshak Paşa Sarayında, batılılaşma etkisiyle yapılarda karşılaştığımız “S” ve “C” kıvrımları ve kıvrık dal motiflerine oldukça sık rastlanmakla birlikte, Rumi motifinin de üsluplaşmış biçimleriyle bezemede yaygın olarak kullanıldığı dikkat çeker.

Form açısından estetik bir yapıya sahip olan Rumi, desenlerin temelini oluşturmasının yanı sıra kompozisyonun devamını sağlayan bir motif olarak da karşımıza çıkmaktadır. Kaynağı ve kökeni hakkında kesin bir bilgiye sahip olmamakla birlikte rumi motifinin Osmanlı döneminde bitkisel bir bütünlük içerisinde kullanıldığı görülür. Rumiler daha çok serbest şekilli ve dilimlere ayrılmış olarak karşımıza çıkmakla birlikte, formu tombulca bir virgüle yada yay biçiminde kıvrılmış bir damlaya da benzetilebilir. Sonsuz çeşitlemelere açık bir yapıya sahip olan Rumi, XVII. Yüzyılın sonlarından başlamak üzere batı etkisiyle klasik özelliğini yitirerek bozulmuştur.

XVIII. yüzyıl yapısı olan İshak Paşa Sarayında da, yapının bulunduğu bölge farklı dönem özelliklerinden dolayı Rumi motifleri tamamen klasik anlamdaki formların dışında aşırı derecede stilize edilerek dekoratif amaçlı kullanılmıştır.

Yapıda her bir düzenlemede farklı şekillerde karşımıza çıkan Rumi motifi, özellikle caminin kıble duvarı üzerinde üç kez tekrarlanmak suretiyle uygulanan panoda farklı şekillerde kullanıldığı görülür. Kıble duvarı üzerinde fazla yüksek taş kabartma olarak uygulanmayan bu panoda, çift damarlı olarak ele alınan Rumiler, adeta dantel gibi ince, ince işlenerek cepheye estetik bir görünüm kazandırmıştır. H. Gündoğdu tarafından Selçuklu süsleme geleneğine uygun tarzda olduğu belirtilen bu motifin orta kısmında yer alan kabartma yuvarlak göbeğin etrafında, güneş ışınları şeklinde dağılan üsluplaşmış rumi, kıvrak dal ve yaprak motiflerinin birbiri içerisine girerek daha da genişlemesi suretiyle kompozisyonun oluşumu sağlanmaktadır. Bir merkezden dağılan süslemelerin birleştiği noktada da üsluplaşmış rumi motiflerine yer verilmiştir. Ayrıca panonun iç kısmında da kıvrık dallarla bir bakıma altıgen bir form oluşturulduğu söylenebileceği gibi, köşelerde kalan boşluklarda üsluplaşmış rumi ve kıvrık dal motifleriyle dolgulaşmıştır.

Bu pano dışında, II. Taçkapının basık kemerli kapısı üzerinde yer alan balkonun alt kısmında da rokoko özelliğini gösteren pano tarzında bir başka süsleme bulunmaktadır. Diğer panoya göre çok daha farklı bir şekilde ele alınan bu bezeme, ortada birbiri içerisinden geçen dört şeritli bir motiften gelişerek üsluplaşmuş rumi ve yaprak motifleriyle oluşturulan rozet şeklinde bir motif olarak karşımıza çıkar. Ayrıca motifin orta kısmında yer alan rozet, köşelerdeki motiflere batı etkisiyle yapılarda karşılaştığımız “S” ve “C” kıvrımlarıyla bağlanmıştır.

Üsluplaşmış rumi motifinin görüldüğü bir başka panoda, selamlık kapısı üzerinde yer almaktadır. II. Taçkapının balkonunun alt kısmında bulunan pano ile benzerlik gösteren bu motif, birbiri içerisinden geçen dört şerit ile ortada baklava motifinin oluşumu sağlanmış, bu motifin etrafında da yine birbiri içerisinden geçen dilimli üsluplaşmış rumi motifine yer verilmiştir. Panonun orta kısmında bulunan rozet şeklindeki bu motifin her iki yanında da yine üsluplaşmış rumi motifinin bulunduğu iç içe geçmiş iki daire dikkat çeker. Ayrıca orta kısımda yer alan rozetin etrafında, rozetin içerisinde bulunan dallarla bağlantılı olmak üzere, kalabalık yapraklarla birlikte ele alınmış olan, tezhip sanatında da “penç” olarak adlandırılan çiçek motifine yakınlık gösteren bir çiçek motifine yer verilmiştir.

Bu pano motifinden çok daha farklı bir şekilde ele alınmış, barok dönem özelliği gösteren başka bir pano da mihrap nişi içerisinde bulunmaktadır. Mihrap nişi içerisinde yedi kez birbirinin aynı olarak ele alınan bu motif, sivri kemerin köşede kalan iki yan boşluklarına ustaca simetrik olarak yerleştirilmiştir. Aşırı derecede üsluplaşmış rumi motiflerinin yer aldığı bu panoda köşelere gelen kısımların içerisi de hasır örgüsü şeklinde dolgulaşmış, ayrıca en üst kısımda da palmet motifini hatırlatan bir motif yer almaktadır.

Pano tarzında işlenmiş bu motiflerin dışında, birbirinin tekrarı şeklinde devam eden sürekli bordürlerde de stilize edilmiş rumi motiflerine rastlanmaktadır. Bu tarzda ele alınmış sürekli bordürlerden birisi de I. Avluda çeşme kemerinin iç yüzeyinde bulunan bordürdür. Caminin kıble duvarında ve II. Taçkapının balkonunun alt kısmında bulunan panolar kadar karmaşık bir yapıya sahip olmayan bu motif, daha anlaşılır bir şekilde ele alınmıştır.

Çeşmede yer alan bu bordür dışında, yine süreklilik arzeden başka bir bordür düzenlemesiyle de mahfilin oturduğu sivri kemerler üzerinde karşılaşmaktayız. İnce bir kuşak halinde dekoratif amaçlı olan bu bordür, diğer motiflerde gördüğümüz aşırı derecede stilize edilmiş Rumilerden daha farklı olarak, rumi formuna daha yakın bir tarzda ele alınmıştır. Erken barok dönem özelliği gösteren bu süsleme de, ana kompozisyon kıvrık dallar üzerine üsluplaşmış rumi motiflerinin belli bir düzen içerisinde yerleştirilmesiyle oluşturulmuş, ayrıca motifin uç kısımlarında da üç yapraklı palmeti hatırlatır bir motif bulunmaktadır.

Kemer üzerinde ince bir kuşak halinde yer alan bu bordür düzenlemesi dışında daha çok farklı bir şekilde ele alınarak, barok dönem özelliği gösteren bir bezeme daha bulunmaktadır. Mihrap çıkıntısı üzerinde yer alan bu bordür bitkisel motiflerden oluşmakla birlikte, dönem etkisiyle tamamen stilize edilerek, klasik anlamda karşılaştığımız motiflerin dışında bir özellik göstermektedir. Rumi motifinin üsluplaşmışı olarak karşılaştığımız bu süslemede Rumiler, bir alttan bir üstten geçmek suretiyle birbirinin devamı şeklinde ve motifin sürekliliğini ifade etmektedir.

Yine bu tarzda üsluplaşmış rumi motifi dallarının birbiri içerisinden geçmesi suretiyle devamı sağlayan sürekli bir bordür düzenlemesiyle de Harem taçkapısının dikdörtgen kapı açıklığının etrafını çevreleyen süslemede karşılaşmaktayız. Yüksek plastik değer sahip taş kabartma olarak ele alınan bu bordür, batılılaşma dönemi etkisiyle süslemede aşırı stilizasyona gidilmiş, rumi motifi olduğundan daha farklı formlar alarak, farklı şeklerde kullanılmıştır. Motif, alttaki fondan çıkan kırık hatlı çizgilerin iç içe geçmesiyle ortada oluşturulan yürek motifinden meydana gelmekle birlikte bundan çıkan dalgalı çift hatlı çizgilerin üste rokoko ağırlıklı üsluplaşmış rumi motifinin oluşumunu sağlamıştır.

Harem taçkapısını çevreleyen bitkisel süslemelere sahip bordür düzenlemesinden farklı olarak Muayede Salonunun “L” koridoruna açılan batı kapısının etrafını çevreleyen bordür bitkisel ve geometrik motiflerin bir arada kullanıldığı farklı bir örnek teşkil etmektedir. Aynı motiflerin tekrarı şeklinde olan bu bordür düzenlemesinin alt kısmı, dalgalı hatlı yada dilimli olarak nitelendirebileceğimiz bir fondan çıkarak şeritlerin birbiri içerisine geçmesiyle geometrik karakterli örgü motifi oluşturulmuştur.

Genellikle bordür düzenlemesi şeklinde yapıda sıkça karşılaştığımız bu sürekli kompozisyonlar dışında, caminin kıble duvarı yüzeyinde yer alan kör pencere içerisinde farklı bir düzenleme söz konusudur. Sarayda bir tarzda ele alınmış başka bir bezeme ile karşılaşmamakla birlikte hem pano hem de sürekliliğin söz konusu olduğu bu düzenleme halinde, altı kollu yıldızlardan ve bu yıldızların oluşumundan kaynaklanan, aralardaki baklava tarzındaki formlardan oluşmaktadır. Altı kollu yıldızların iç kısımlarında da Erken İslam Sanatında gördüğümüz arabesk motifleri gibi , ortada bir merkezden dağılan birbiri içerisine geçmiş kıvrık dal ve rumi motifleri ile zeminin dolgulaştığı görülür. Ayrıca çok kollu yıldızların oluşumundan kaynaklanan formların içerisinde bitkisel bezemelerle dolgulaşmıştır.

İshak Paşa Sarayında, farklı şekillerde farklı yerlerde kullanım alanı bulan sürekli kompozisyonların bir kuşak halinde kapı kemeri etrafını çevreleyen düzenlemeleriyle de karşılaşılmaktadır. Bu tarzda ele alınan süslemelerden birisi de Muayede Salonunun batı kapısı kemeri etrafında, kapı kemerinin yuvarlak formuna uygun tarzda ele alınan süsleme kuşağıdır.

Sürekli kompozisyonlarda gördüğümüz üsluplaşmış rumi motiflerini yapıda, dekoratif amaçlı kullanılan kapalı kompozisyonlarda da görmekteyiz. Sarayın cami iç mekanının duvar yüzeylerinde yer alan gülbezekte de kapalı form içerisinde, üsluplaşmış rumi ve kıvrık dala motiflerinin birbiri içerisine girmesiyle oluşturulan bir bezemeyle karşılaşılmaktadır. Selamlık kısmının II. Avluya bakan pencereleri etrafında görülmektedir. Bu bezemede de geometrik ve bitkisel motiflerin bir arada kullanıldığı dikkat çekmekle birlikte, sürekliliğin söz konusu olduğu bordürün, kare şeklinde ele alınan dış kısmı içerisinde sekizgen formlara yer verilmiştir. Bu sekizgen formların iç kısmı da diğer motifte olduğu gibi, dıştaki forma uygun bir şekilde birbirinin alt ve üstünden geçen grift üsluplaşmış rumi motifleriyle dolgulaşmıştır. Bu tarzda iç kısımları dolgulaşmış sekiz kollu yıldız şeklinde ele alınan süslemelerin en erken örnekleriyle, Beyşehir Kubadabad Sarayında birbirlerinden bağımsız olarak ele alınan çinilerde karşılaşmaktayız.

Sarayda iki farklı yerde, aynı tarzda motifle karşılaştığımız bu sekiz kollu yıldız formundan çok daha farklı şekilde ele alınmış başka bir örnekte, muayede salonunun batı kapısı üzerinde yer alan motif olarak görülür. Yapıda dekoratif amaçlı kullanılan diğer motiflerden farklı özelliklere sahip olan bu süsleme, biri küçük olmak üzere iç içe geçmiş dört halkadan oluşmaktadır. Bu halkaların içerisinde de örneklerine baika yerde rastlamadığımız uçları büyükçe bir yaprakla sonlanan, içleri inci dizileri şeklinde doldurulmuş üsluplaşmış rumi motifleri bulunmaktadır.

Bu motif dışında cami iç mekanında niş içerisinde bulunan damla yada kandil motifi olarak değerlendirebileceğimiz başka bir motif daha bulunmaktadır. Alt kısım damla formuna uygun şekilde yuvarlak ve şişkin olarak başlayan motifte üsluplaşmış rumi dalları birbiri içerisine geçerek yeni rumi formlarının oluşumu sağlanmış ve motifin en uç kısmı da tepelik şeklinde sonuçlanmaktadır. Yine cami iç mekanında yukarıdan aşağıya doğru inen uzunca bir zincir ucunda, dış konturları dalgalı hatlara sahip bir başka kandil motifiyle daha karşılaşılır. Bu kandil motifinin iç kısmı da üsluplaşmış rumi motifleriyle dolgulaşmıştır.

Cami iç mekanının duvarları üzerinde ancak kandil formundan çok daha farklı şekilde ele alınmış başka bir bezemeye daha yer verilmiştir. Rokoko dönem özelliği gösteren, üsluplaşmış rumi motifi ile iç içe geçmiş kıvrık dalların bir arada kullanılmasıyla oluşturulan bu motif, simetrik olarak duvar üzerine kabartma olarak uygulanmıştır. Bu rumi motifinin iç kısmı da dolgulu olarak ele alınmıştır.
Caminin iç kısmında mihrap nişi üzerinde yuvarlak pencere etrafını çevreleyen, yüksek kabartma olarak ele alınmamış başka bir motife daha yer verilmiştir. Pencere etrafını süsleyen bu motif, üsluplaşmış rumi dallarının birbiri içerisinden geçerek tekrar edilmesiyle oluşturulmuştur.

Sarayda belli düzen içerisinde neredeyse boş yer kalmayacak şekilde her bir motifin kendi içerisinde farklı ve bağımsız olarak ele alındığı dikkati çeken bir bezeme programı uygulanmıştır.

Palmet
İshak Paşa Sarayında, palmet motifi rumi motifi kadar yaygın kullanım alanı bulamamış olmasının yanı sıra, yapıdaki bir çok süslemede kıvrık dal ve rumi motifleriyle bir arada kullanıldığı dikkat çeker.

En basit şekliyle laleye benzeyen palmet, farklı formlara olanak vermesiyle bezemede oldukça yaygın kullanım alanı bulmuştur. Değişik biçimlerde karşımıza çıkan bu motif klasik anlamda, uçları aşağıya kıvrık, karın kısmı şişkin iki yan yaprak ve bu yaprakların orta kısmında yer alan küçük bir tepe yaprağından oluşmaktadır. Palmetin bezemede en çok rastlanan bu formlara sahip şekli dışında, yelpaze gibi dilimlenip, tam açılmış olanı ile en alt yaprağı aşağıya doğru uzamış serbest şekilli palmet motiflerinin de süslemede kullanıldığı görülür.

İshak Paşa Sarayında da palmet motifi, bölgesel farklı ile batılılaşma dönemi etkisiyle farklı şekillerde ele alınarak yorumlanmak suretiyle aktarılmıştır. Tam anlamıyla klasik anlamdaki palmetlerle benzerliği söz konusu olmayan bu motifler, yapı dekorasyonunda rumiden daha az kullanıldığı görülür.

Sarayda palmet motifinin görüldüğü süslemelerden birisi de I. Avlu girişinin sağındaki çeşmenin iki kademeli kemerinin dış kısmında yer alan bordür düzemesinde üsluplaşmış olarak karşımıza çıkar. Üsluplaşmış geniş çift damarlı bitkisel motifin arka arkaya tekrarlanması suretiyle süreklilik gösteren bu motifin içerisinde küçük nişçiklere yer verilmiş, bu küçük nişçiklerin üst orta kısmında da üsluplaşmış palmet motifi bulunmaktadır.

Palmet motifinin yer aldığı başka bir bezemede I. Taçkapının sivri kemeri üzerinde görülmektedir. Kapalı kompozisyon özelliği gösteren bu motifler yan yana getirilmek suretiyle bir bordür düzenlemesi oluşturulmuştur. Sepet örgüsü tarzında içi dolgulaşmış olan bu motiflerin etrafında da barok dönemi yapılarında oldukça sık görülen “S” ve “C” kıvrımlarıyla çevrelenerek motifin oluşumu sağlanmıştır. Bu S ve C kıvrımlarının birleştiği yerde de üsluplaşmış palmet motiflerine yer verilmiştir.
7. 1. 1. 3. Lotus
Bitkisel motiflerde, önemli bir bezeme öğesi olan rumi ve palmet motiflerinin dışında, bunlar kadar yapı dekorasyonunda yaygın kullanım alanı bulmayan lotuslara da yer verilmiştir.
Lotuslar, temelde palmet gibi dik bir eksen üzerinde simetrik iki yaprak ve bu yapraklar arasında bir tepe yaprağından ibarettir. Ancak yaprak alt kısımlarının şişkin olmayışı ve uzun bir sapa sahip olması lotusu palmetten ayırtan en belirgin özelliklerdir.
Sarayın yapı dekorasyonunda da rumi ve palmet kadar kullanım alanı bulamayan lotusu, anlaşılır derecede belirgin olarak, tamamen eklektik bir özellik gösteren harem taçkapısının mukarnaslı kavsarasının bitkisel motifleri arasında üsluplaşmış olarak görmekteyiz.

Akantus
İshak Paşa Sarayında, diğer motiflerle bir arada kullanıldığını gördüğümüz rumi, palmet ve lotus motifleri dışında, bezemede akantus motifleriyle de karşılaşmaktayız.

Yaban enginarı yaprağı biçiminde bir bezeme öğesi olarak bir çok farklı şekillerde karşımıza çıkan akantus bezemede güçlü stilizasyona uğramış olmasına karşına bu tür bitkinin benzerleriyle doğada karşılaşmak mümkündür. Saraydaki bezemelerde de aşırı stilizasyona uğrayarak ele alınan akantus motifinin en güzel örneklerinden birisi de mihrap nişini çevreleyen sivri kemerin etrafında görmekteyiz.

Sarayda görülen bitkisel bezemeler arasında, fazla kullanım alanı bulamayan akantus yapraklarının bulunduğu başka bir düzenleme de, taş minber üzerinde yer alan bitkisel bezemeler arasında görülmektedir. İnce bir işçiliğe sahip olan bu minberin en alt kısmında üsluplaşmış bitkisel motiflere yer verildiği, bu kısmın üzerinde kaide kısmı olarak adlandırabileceğimiz istiridye yivi şeklinde dilimlenmiş bölüm bulunmaktadır. Yukarıya doğru gittikçe genişleyen bir forma sahip olan minberin kaide kısmının üzerinde de iki şerit halinde düzenlenmiş bölüm içerisinde üsluplaşmış bitkisel motifler ve aralarında da üsluplaşmış akantus yapraklarına yer verilmiştir. Bunun biraz yukarısında da yuvarlak formlu bir silme onun üst kısmında ise, istiridye yivi şeklinde dilimlenmiş iç bükey kısım yer almaktadır.
Çiçek ve Meyve Motifleri
İshak Paşa Sarayında stilize edilerek taşa uygulanan rumi, palmet, lotus, akantus gibi bitkisel motiflerin yanı sıra bezemede “hatayi” grubu olarak adlandırılan karanfil, sümbül, şakayık, gül, lale, kiraz ve nar çiçekleri yapıda çok stilize olarak kullanılan bitkisel motiflere katılarak daha zengin bir dekorasyonun oluşumu gerçekleştirilmiştir.

Aşırı derecede stilizasyona uğrayarak, bazen ne tür bir bitki olduğu tam anlaşılamayan bu çiçek motifleri, Türk-İslam Sanatında örneklerini başka yerlerde göremeyeceğimiz bir tarzda ele alınarak genellikle, duvar yüzeyinde aşırı derecede dışarı çıkıntı yapan yüksek plastik değere sahip ağaç motifleri ile birlikte kullanım alanı bulmuştur. Türk Sanatına yabancı motiflerin ağırlıkta olduğu bu bitkisel bezemeler arasında en çok dikkat çeken, eklektik özelliğe sahip, Harem taçkapısının II. Avluya bakan cephesinin iki yan duvarlarında yer alan ağaç motifi farklı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Selçuklu ve beylikler döneminde kuşlar, kartallar, aslan ve ejderlerle birlikte kullanılarak cennet anlamını kazanan hayat ağacı motifinden çok daha farklı şekillerde karşımıza çıkan bu ağaç motifini, yalnızca ağaç motifi olarak değerlendirmek süsleme açısından daha doğru olacağı kanısındayız. Hayat ağacı olarak değerlendiremeyeceğimiz bu motifi, G. Öney barok karakterli bir motif olarak değerlendirmekte, J. Laroche ise buket biçimindeki ağacın, sadece bu bölgede bulunan çiçekleri değil meyveleri ve tahılları da içerdiğini belirtmektedir.

Türü tam olarak anlaşılamayan, üsluplaşmış bu ağaç motifi, sarayda bulunan diğer ağaç motiflerinden farklı olarak vazodan çıkan gövdesi silmelerle düzgün bir şekilde yükselmesiyle dikkat çeker. Ağaç motifinin üst kısmı ise H. Gündoğdu’nun motifi ağaç, kimliğinden soyutladığını vurguladığı rokoko tarzında üçe ayrılan, üsluplaşmış çiçek motifleriyle sonlanmaktadır. Üst kısımda yer alan motif daha çok lale formuna yakınlık gösterirken, alttaki motifin ne tür bir çiçek olduğu tam olarak anlaşılmamaktadır.

Taş üzerine ayrıntılı bir şekilde büyük boyutlu yontulan bu ağaç motifinden başka, Abdi Paşa Türbe’sinin üst yan yüzeylerinde daha küçük boyutta farklı bir takım özellikler gösteren ağaç motifiyle de karşılaşılmaktadır. Türbe yüzeyinde yedi kez tekrarlanmak suretiyle işlenmiş olan bu motif, barok dönem özelliği gösteren yuvarlak forma sahip bir vazodan çıkarak yükselmektedir. Motifin üst kısmı da diğer çiçek motiflerine göre daha büyük boyutlu ele alınmış olan ayçiçeğine benzer bitkisel bir motifle sonlanmaktadır.

Yine aynı şekilde ele alınan ancak vazodan çıkmayan diğer bir ağaç motifi de, cami iç mekanının duvarları üzerinde görülür. 0.48x0.76 m. boyutlarında dikdörtgen bir çerçeve ile çevrelenmiş, fazla yüksek kabartma olarak ele alınmayan bu ağaç motifi, caminin dört iç duvarında karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Minyatur bir ağaç görünümünde olan bu motif, dalları üzerindeki nar çiçeğini hatırlatır bir motif ve dalları üzerinde çok sayıda yaprağa yer verilmiş olmasıyla dikkat çeker. Türk sanatında, bu tür ağaç örnekleriyle karşılamamakla birlikte daha çok bölgesel farklılıklarının etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Sarayda, bu şekilde ele alınan ağaç motifleri dışında selvi motifleri üzerinde de bir takım üsluplaşmış çiçek motiflerine rastlanmaktadır. Üç farklı şekilde karşımıza çıkan bu selvi motiflerinden ilkini, II. Taçkapının, I. Avluya bakan pahlanmış yan yüzeylerinde görmekteyiz. Kabartma bitki motifleriyle oluşturulan vazo benzeri bu kısmın ortasında da kare çerçeve içerisine alınmış küçük bir gülbezek yer alır. Bu vazo benzeri kısmın en altında da Selçuklu döneminde de örneklerine rastladığımız geçmeler yer almaktadır.

Neredeyse duvardan bağımsız olabilecek şekilde, yüksek plastik değere sahip, tepesi yana yatık olan bu selvi motifinin gövdesi, ince silmelerden meydana gelmiştir. Bu üçlü silmeden oluşan kısmın üzerinde de etrafı yine bir silme ile çevrelenmiş ince gövde yükselmektedir. Gövdenin üst kısmında da selvinin formuna uygun, yapısını bozmayacak bir tarzda tüm gövdeyi dolaşan sarmaşık motifi yer alır. Sarmaşık motifinin ince dalları üzerinden çıkarak aşağı ve yukarı bakar şekilde, en ince detayına kadar işlenmiş olan üsluplaşmış bir takım çiçek motifleri, selvinin gövdesine estetik bir görünüm kazandırarak, daha etkili bir yapıya kavuşmasını sağlamaktadır.

İkinci taçkapıda yer alan bu selvi motifinin form olarak bir benzerini de Harem taçkapısının iç yüzeyinde karşılıklı yerleştirilmiş olarak görmekteyiz. Diğer selvi motifinden farklı bir tarzda kök olgusu söz konusu olmayan bu motifin gövdesi de, silmelerden meydana gelmiştir. Bu silmelerin üst kısmında da II. Taçkapıda yer alan selvi motifinin gövdesine benzer şekilde yükselerek, yana yatık tepesi üsluplaşmış bitkisel bir motif ile sonlanmaktadır. Ayrıca buradaki selvi motifi, II. Taçkapıdaki selvi motifi tarzında yüksek kabartma olarak ele alınmış olmasının yanı sıra süslemede aşırı ayrıntıya gidilmediği de dikkat çeker.

Diğer selvi motifine göre daha çok hasar görmüş olan bu selvi motifinin yana yatık tepesi II. Taçkapıdaki selvi motifi gibi tam olarak ne tür çiçek olduğu anlaşılamayan üsluplaşmış bitkisel bir motif ile sonlanmaktadır. Çeşmelerde, mezar taşlarında, sivil ve dini yapılarda selvi motiflerinin bir kısmının tepeleri yana yatık olmasına karşın, bitkisel motif ile sonlanan pek örneğe rastlanmamaktadır.

Ağaç ve selvi formo ile birlikte yüksek kabartma olarak kullanıldığını gördüğümüz bu üsluplaşmış çiçek motifleri, sürekli ve kapalı kompozisyonlarda da üsluplaşmış olarak uygulama alanı bulmuştur. Bunların en güzel örneklerinden birisini de selamlık kapısını çevreleyen kemerin iç kısmında, sürekli bordür düzenlemesi şeklinde görmekteyiz. Geometrik ve bitkisel motifin bir arada kullanıldığını dikkat çeken bu bezemede, dış ksıımlar geometrik iç kısımlar ise birbirinin içerisinden geçen kıvrık dal ve sümbül çiçeğini hatırlatır üsluplaşmış bir motif ile dolgulaşmıştır. Fazla yüksek kabartma olarak ele alınmayan bu bordür düzenlemesi, bölgesel farklılıklar ve sarayın yapıldığı tarik dikkate alınırsa, süslemede o döneme özgü bir takım formların geliştirildiği dikkat çeker.

Bu motif dışında yine sürekliliğin söz konusu olduğu bir başka düzenlemede caminin doğu cepheye bakan duvarı üzerinde görülür. Sarayda gördüğümüz diğer sürekli kompozisyonlardan farklı olarak ele alınan bu motif, İspanya Endülüs Emevi mimarisinde gördüğümüz üç dilimli kemerleri hatırlatır tarzda işlenmekle birlikte, kırık hatlara sahip olması bakımında bir takım farklılıkla göstermektedir. Camimin doğu dış cephesinde yer alan bu bezeme, ikili demet sütunlar ve kırık hatlı kemerlerin cami duvarını birbirlerine eşit parçalara bölmesiyle düz duvar üzerinde hareketliliği sağlayan dekoratif bir unsur olarak kullanılmıştır. İshak Paşa Sarayında yüksek kabartma olarak ele alınan bu süslemede, ikili sütunların üst kısmından çıkarak aşağıya doğru sarkan karşılıklı, taç yaprakları açılmış ne bir tür çiçek olduğu anlaşılamayan bitkisel bir motif daha bulunmaktadır.

Yüksek kabartma olarak ele alınmayan bu süsleme dışında I. Taçkapının sivri kemeri içerisinde, cepheden dışarı fırlayarak yüksek plastik değere sahip kabaraya yer verilmiştir. Tamamen açmış kat kat bir çiçek görünümünde olan bu motifin, o bölgede yetişen çiçeklerden etkilenerek, yapıldığı da düşünülebilir. Ayrıca çiçek motifini oluşturan yapraklarının her birinin içi, yaprağın formuna uygun şekilde adeta yaprakların damarlarına vermek istercesine dolgulaşmıştır. XVIII. Yüzyıl barok dönem İstanbul çeşmelerinde de yaklaşık bu tarzda ancak bu kadar yüksek kabartma olarak ele alınmamış olan çiçek motifleriyle karşılaşılmaktadır.

İshak Paşa Sarayında: ağaç, selvi ve çeşitli süslemeler üzerinde birbirinden farklı bir çok üsluplaşmış çiçek motiflerinin yanı sıra yapıda üsluplaşmış meyve motifleriyle de karşılaşılmaktadır. Diğer motiflerinden farklı bir tarzda ele alınan bu motifin, M. Akok mahalli sanatçıların buluşu olarak J. Laroche ise bölgede yetişen bitki ve tahıllardan etkilenerek meydana getirilmiş olabileceğini öne sürmektedir. 0,67x1.48 m. ölçülerinde bir silme ile çevrelenmiş olan bu ağaç motifi; barok dönem özelliği gösteren ayaklı bitkisel bir vazodan çıkarak, dallarının birbiri üzerinden geçmesiyle yükselmektedir. Bu ağaç dallarının uçlarında en üst kısımdaki hariç olmak üzere aşağıya sarkan, üçlü yaprağa benzer bir motif ile çevrelenmiş on bir tane çileği hatırlatır üsluplaşmış bitkisel motif bulunmaktadır.

Selamlık kapısında yer alan bu ağaç motifiyle yakınlık gösteren başka bir süslemeyle, Muayede Salonunun batı kapısı etrafını çevreleyen bordür düzenlemesinde karşılaşmaktayız. Bu süsleme, ayaklı ve tek kulplu vazo tarzında bir vazodan sarmaşık şeklinde yükselerek, dikdörtgen kapı etrafına çevrelemektedir. Kompozisyonun dalları arasında da, yuvarlak tanelere sahip aşağıya sarkan durumda, üzüm salkımını hatırlatır bir motif bulunmaktadır.

Sarayın mihrap nişinin iki yan köşe paye başlıkları üzerinde de farklı bir meyve motifine yer verilmiştir. Minyatur bir ağaç şeklinde gerçekleştirilmiş izlenimi veren bu ağaç motifi, çok fazla dallara ayrılmayan yapısıyla sade bir forma sahiptir. Ağaç motifinin bazı dallarının uçlarında içi natüralist yaprakları hatırlatır şekilde ince çizgili dokularla doldurulmuş üç parçalı yapraklar bulunurken, bazı dalların uçlarında da Cennet sembolü sayılan nar motifine yer verilmiştir. Başka bir yapıda benzerlerine rastlamadığımız bu nar motiflerinin orta kısmında iki değişik şekilde yuvarlak delik açılmış olduğu dikkat çeker. Bu motifler plastik açıdan Divriği Ulu Cami (1828-1229) taçkapısında bulunan plastik motifleri hatırlatmaktadır.

Diğer Motifler
Sarayda, rumi, palmet, lotus, akantus, çiçek ve meyve motifleri olarak gruplanrıdılan bitkisel motiflerin dışında, bu gruba girmeyen motifler, yapının farklı yerlerinde farklı şekillerde, tam olarak ne tür bir motif olduğu anlaşılamayacak bir tarzda karşımıza çıkmaktadır.

Tam olarak adlandırılmayan bu motiflerle birlikte diğer bitkisel motiflerinde stilize edilmek suretiyle kullanıldığı görülür. Aynı zamanda, Türk sanatına yabancı motiflerin söz konusu olduğu bu süslemelerde Gürcü, Kafka etkilerinin de ağırlıkta olduğu hissedilmektedir.

Pano tarzında ele alınan başka bir süslemede, Abdi Paşa Türbesi’nin alt yan yüzeylerinde yer almaktadır. Daha çok barok dönem özelliği gösteren bu motifin, yüksek kabartma olarak ele alınan orta kısmının zemini, hasır örgüsü şeklinde dolgulanarak her iki ucunda yer alan çam kozalağı yada stilize lale motifi olarak değerlendirebileceğimiz motiflerle de farklı bir görünüm kazanmıştır. Bu motiflerin etrafı da üsluplaşmış yaprak ve dallarla çevrelenmiştir.

Rokoko dönem özelliği gösteren başka bir motifte selamlık kısmının pencere alınlıklarında beş kez tekrarlanmak suretiyle ele alınmış olan alınlık süslemesidir. Aşırı derecede üsluplaşmış yaprak ve kıvrık dal motifleriyle çevrelenmiş olan bu motifin içerisinde yine üsluplaşmış ne tür bir çiçek olduğu anlaşılamayan iki tane bitkisel bezemeye yer verilmiştir. En üst kısımda da birbirine bakan “C” kıvrımlarını arası sepet örgüsü biçiminde dolulaşarak, motifin taç şeklinde sonuçlanmakta olduğu görülür.

Birinci taçkapının ön cephesinde de iki sütun arasındaki dikdörtgen nişin etrafını çevreleyen süsleme, diğer süslemelerden farklı olarak birbirinin devamı şeklinde bir bordür düzenlemesi olarak karşımıza çıkar. Birbirinin alt ve üstünden geçerek devamlılığının söz konusu olduğu bu sarmal motifin birleştiği kısımda, kıvrık dallardan oluşan bezeme bir alttan bir üstten geçmek suretiyle kenarlarda düğüm şeklinde sonlanan kısımları arasında da bulur motiflerine benzer bezemelere yer verildiği bezemenin orta kısmında, motiflerle uyum sağlar şekilde baklava formlarıyla dolgulaşmış olduğu dikkat çeker.

Sarayın II. Taçkapısının yan yüzeylerinde yer alan iki sürun arasındaki nişim etrafını çevreleyen yine sürekliliğin söz konusu olduğu farklı bir bordür düzenlemesi daha karşımıza çıkmaktadır. Fazla yüksek kabartma olarak ele alınmayan bu bezemede, kıvrık dal motifi ince bir sarmaşık şeklinde nişin etrafını dolaşarak, cepheye daha estetik bir görünüm kazandırmıştır. Ayrıca sarmaşık şeklinde ele alınan bu motifin üzerinde yer yer üçlü yaprak şeklinde düzenlenen üsluplaşmış bitkisel motiflere yer verilmiş. Bu motiflerin iç kısımları da doğada bulunan yaprakların damarlarını hatırlatır şekilde dolgulaşarak ele alınmıştır. Bu üsluplaşmış yaprak formlarının aralarında da istiridye ve yivi şeklinde düzenlenen bir bezeme yer alır.

Yine sürekliliğin söz konusu olduğu başka bir bezeme örneği de dikdörtgen selamlık giriş kapısının etrafını çevreleyen bordür düzenlemesinde görmekteyiz. Barok dönem özelliği gösteren bu kompozisyon, kapıya estetik bir görünüm kazandırmasının yanı sıra düğüm şeklinde birbirine bağlanarak motifin sürekliliği sağlanmış ayrıca, motifin dış kısımalrında da karşılıklı iç bükey “C” kıvrımlarına yer verilmiştir. Karşılıklı yerleştirilen bu “C” kıvrımlarının orta kısmı da rozet şeklinde ele alınan üsluplaşmış çiçek motifleriyle dolgulaşmıştır. Çiçeğin alt ve üst kısımlarında da yine bitkisel karakterli bir motife yer verildiği görülür. Bu motiften çok daha farklı bir şekilde ele alınan başka bir bezeme örneğini de camiye girişi sağlayan kapı etrafında görmekteyiz.

Aynı motifin ardı ardına tekrarıyla sürekliliğin sağlandığı başka dekoratif amaçlı bir düzenlemeye, caminin güney dış cephesinde yer alan pencere etrafında rastlanmaktadır. Diğer motiflerden çok daha farklı şekilde ele alınmış olan bu süslemenin benzer örneklerine başka bir yerde rastlanmamakla birlikte barok dönem çeşmelerine karşılaştığımız istiridye yivlerini hatırlatır tarzda formlara sahip bir şekilde ele alındığı dikkat çekmektedir. Ayrıca üç sıra halinde birbiri üzerine bindirilmiş dikey formlardan oluşan bu istiridye yivlerini hatırlatır formların ortaları da oluklu olarak ele alınmıştır.

Caminin güne dış cephesinde yer alan bu bezeme dışında selamlık kapısının mukarnaslı kavsarası altında da farklı bir tarzda ele alınmış olan süsleme unsuruna yer verilmiştir. Barok dönem özelliği gösteren bu düzenlemede, geometrik ve bitkisel süslemeler bir arada kullanıldığı gibi, yapıda diğer süslemelerde görülmeyen girland motifine de yer verildiği dikkat çeker. Antik Yunan sanatından başlayarak, Osmanlı barok dönemi yapılarında da yaygın biçimde kullanılan girland burada, bitkisel formları hatırlatır, birbiri üzerine bindirilmiş kabartma motiflerle dolgulaşmıştır. Girland motifinin üst kısmında da, iç kısmı hasır örgüsü şeklinde dolgulaşmış “C” kıvrımlarıyla sonlanan bir motif ve üsluplaşmış bitkisel süslemelerin yüksek kabartma olarak ele alındığı dikkat çeker.

Bu süsleme dışında, selamlık girişinin mukarnaslı kavsarası altında birden fazla kullanılan üçgen, süsleme unsuruna yer verilmiştir. Bu süsleme iç bükey üçgen forma uygun bir şekilde ele alınarak kıvrık dalların birbirinin alt ve üstünden geçmesiyle oluşturulmuş ayrıca üst kısımda üç tane yaprağı hatırlatır bitkisel motife de yer verilmiştir. Örgülü kufiyi de hatırlatır bir tarzda olan bu süslemenin her iki yanında üsluplaşmış bitkisel motiflerde dikkat çeker.

Kapalı kompozisyon özelliği gösteren başka bir süsleme de, Abdi Paşa Türbesinin çatı kornişi altında boş kalan kısımları hareketlendirmek amacıyla kullanılan bezemedir. Barok dönemi özelliği gösteren bu süslemenin iç kısmı iri sepet örgüsü şeklinde dolgulaşarak etrafı çift hatlı “C” kıvrımlarıyla sınırlanmaktadır. Dış kısımda bu “C” kıvrımlarının birleştiği yerde üsluplaşmış bitkisel motifler yer almakta ayrıca çatı kornişinin altında yer alan bu motif, en üst kısımda tepelik şeklinde bir süslemeyle sonlanmaktadır.

Caminin kıble duvarı üzerindeki pencere alınlıklarında da Abdi Paşa Türbesinde yer alan süslemenin formundan çok daha farklı şekilde ele alınmış motiflere yer verildiği görülür. Her iki pencere alınlıklarında da aynı şekilde uygulanarak hilal şeklinde sonuçlanan bu kandil motifinin iç kısmında, gövdesi şişkin bir vazodan çıkan, Y. Bingöl’ün buğday başağı olarak adlandırıldığı üsluplaşmış bitkisel motifler yer almaktadır. Aynı zamanda kandil motifinin iç kısmında karşılıklı olarak yerleştirilen küçük Rumiler de dikkat çekmektedir.

İshak Paşa Sarayında yine damla formunda ele alınan vazo motifinin de bulunduğu başka bir süsleme, çeşmenin aynalık taşı üzerinde yer almaktadır. Aynalık taşı üzerinde kabartma olarak işlenmiş barok dönem özelliği yansıtan bu motifin alt kısmında, üsluplaşmış yaprak ve kıvrık dal motifleri içerisine yerleştirilmiş ayaklı bir vazodan çıkan bitkisel motiflere yer verilmiştir. Bu kısmın biraz üzerinde de damla motifi tarzında ancak çam ağacı olarak da değerlendirebilecek bir motifin içerisinde, kabartma olarak ele alınan kıvrık dal ve yeni açmış bir gülün bulunduğu dikkat çeker.

Mihrap çıkıntısı üzerinde yer alan yuvarlak pencere etrafını süsleyen motif de çeşmede bulunan motif gibi barok dönem özelliği göstermesine karşın, bir takım farklı formlara sahip bezeme olarak karşımıza çıkar. Yuvarlak pencere formuna uygun bir süslemenin söz konusu olduğu bu motifte iç kısımda bulunan süslemenin batılılaşma etkisiyle yivlenmiş olduğu pencerenin dış konturunun da üç dilimli yuvarlak kemerlerle sonuçlandığı dikkat çeker. Bu yivlenmiş kısım ile üç dilimli yuvarlak kemer ortasında da kıvrık dalların arasına yerleştirilmiş bir saptan çıkan çiçek motiflerini hatırlatır bir süsleme yer almaktadır.

Değişik bir takım özellikler gösteren bir başka bezeme ile yine I. Taçkapının ön cephesinde karşılaşılmaktadır. Rokoko dönem özelliği gösteren bu bezemenin orta kısmı, madalyon tarzında ele alınarak, etrafı çift hatlı, uçları yuvarlak şekilde sonuçlanan “C” kıvrımlarıyla çevrelenmektedir. Üst kısımda da bu kıvrımların dışında aşağıya doğru sarkan ne olduğu tam olarak anlaşılamayan bitkisel karakterli motiflere yer verildiği dikkat çeker.

Aynı yapı üzerinde işlenmiş olmasına karşın her bir motifinin, birbirinden farklı bir takım özellikler göstermesiyle zengin bir bezemeye sahip olan sarayda, diğer süslemelerden farklı ele alınmış olan bir örnek de, mihrap nişinin mukarnaslı kavsarasının dış kısmında görülür. Üsluplaşmış bitkisel motif olarak adlandırabileceğimiz bu motif fiyonk şeklinde ele alınmıştır. Bu motifin bir benzeri de Harem taçkapısının mukarnaslı kavsarasında görülmektedir.

Abdi Paşa Türbesinde kapalı kompozisyon özelliği gösteren bu motiften başka II. Taçkapının iç yan yüzeylerinde karşılıklı olarak yer alan, diğer süslemelere göre daha küçük boyutlu başka bir bezemeyle karşılaşılmaktadır. Yüksek kabartma olarak ele alınan bu süsleme bitkisel karakterli olup, motifin iç kısmında doğada bulunan çiçeklerin orta kısmından çıkan tohumları hatırlatır şekilde, kıvrımlardan oluşan bir motif bulunmaktadır.

Son cemaat yerinin iç kısmında da, barok dönem özelliği gösteren yuvarlak bir form etrafında düzenlenmiş başka bir bezeme unsuru yer almaktadır. Mihrap çıkıntısı üzerinde yer alan yuvarlak pencere etrafını süsleyen motif gibi bu bezemenin iç kısmı da, istiridye yivi şekilde dilimlenerek bir derinlik oluşturulmuş, bu kısmın etrafında da, iç içe geçmiş dallardan ve üsluplaşmış bitkisel motiflerden oluşan bezeme, duvar yüzeyine daha hareketli bir görünüm kazandırmıştır.

Daha önce ele alınan süslemelerden çok daha gösterişli ve karmaşık bir yapıya sahip olan başka bir motif de, Harem taçkapısının etrafını çevreleyen geniş bordür düzenlemesi olarak karşımıza çıkar. Bu geniş bordür düzenlemesi, en altta karşılıklı birbirine bakan iki aslan kabartmasıyla başlamaktadır. Aslanın kuyruğundan başlayıp sarmaşık şeklinde kıvrılarak, yükselen bu motifin arasında, tamamen stilize geometrik kompozisyonlar, üzerleri ajurlu stilize şekiller, üsluplaşmış yaprak ve çiçek motifleri, bir takım düğümler ve kıvrık dallar yer almaktadır.

Yüksek plastik değere sahip bu bordürlerin aralarında da bir ters bir düz yerleştirmek suretiyle ele alınmış olan vazodan çıkan çiçek motifleri ve yine vazodan çıkan uçlarında nar meyvesi bulunan küçük ağaçlar bulunmaktadır. Uçlarında bulunan yaprak ve nar meyvesi net bir şekilde anlaşılan bu ağacın sarmaşık motifi içerisine yerleştirilmiş olmasını baz alan G. Öney arabesk sarmaşığın hayat ağacı olarak karakterize edilmiş olduğunu öne sürmektedir. Ancak sürekliliğin söz konusu olduğu bu bordür düzenlemesinde daha çok sarmaşık motifinin söz konusu olduğu, diğer motiflerin alternatif şekilde bu sarmaşık dalları arasına yerleştirildiği görülür.

Serap BULAT
Araş.Gör.,
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü Erzurum

Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü..
Yüksek Lisans Tezi