Kaynaklarda İshak Paşa Sarayı

Bölgeye egemen olan bey ve ağalar zenginlik ve kudretleriyle yönetimleri altında bulunan halk üzerinde hayranlık, düşmanları üzerinde korku oluşturmak zorunda oldukları için bunu sağlayacak gösterişli saraylar inşa ederek burada yaşamışlardır. Önemli bir konuma sahip olan İshak Paşa Sarayı da görkemiyle, İran, Hindistan veya Kafkaslara seyahat eden değişik seyyahların dikkatini çekmiş ve seyahatnamelerinde yapının eski durumu hakkında çok önemli ipuçları veren gravürler ve bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır.
Sarayla ilgili en eski bilgiler: 1805 yılında, Napolyon’un bulunduğu Fransız hükümetinin, İran’a gizli ajan olarak göndermiş olduğu P. Amedie Jaubert’in seyahatnamesinde yer almaktadır. Jaubert, Feth Ali Şah’ın İran’a sahip olup olmadığını öğrenmek ve Osmanlı Devletine karşı bir anlaşma yapmak üzere gönderilmiş, tam İran sınırına yaklaştığı bir sırada Arzap köyünde Bayazıt Bey’i Mahmut Paşanın askerleri tarafından yakalanarak Bayazıt’a getirilmiştir. Burada saray zindanında dört beş ay kadar kalmış, bu süre içerisinde Mahmut Ağa ve Saliha adında bir kadın kendisine yardımda bulunmuş. Mahmut Paşa Jaubert’in idam edilmesini istemiş ise de Mahmut Ağa bu emri yerine getirmemiş, kısa bir süre sonra Mahmut Paşanın vebadan ölümü üzerine tutsak olan Jaubert, Bayazıt Bey’i olan İbrahim Paşa tarafından serbest bırakılmıştır. Seyahatnamesinin önemli bir bölümü Doğubayazıt’a yaşadığı olaylara ayrılmış olan Jaubert’in Doğubayazıt’ı tasvir eden bir gravürü de bulunmaktadır.
Doğubayazıt ve saray geçmişte burayı bir çok kez işgal etmiş olan Ruslar tarafından büyük zarara uğratılmıştır. 1828 yılında Ruslar tarafından ilk kez saldırıya uğrayan Doğubayazıt, savaş sonucunun Rusların şehri boşaltmasını gerektiren anlaşmayla sonuçlanması ile geri çekilen Rusların sarayda ele geçirdikleri her türlü kıymetli eşyaları yağmalamasına neden olmuştur. Haremin altın kaplamalı kapıları da sökülerek Moskova’ya götürülmüştür. Ayrıca saray kütüphanesinin Ruslar tarafından yağmalanarak çok sayıda kitabın Moskova ve St Petersburg (Leningrad) müzelerine götürüldüğü bilinmektedir.
Rus işgali ve Jaubert’ten sonra, başka bir batılı (Fransız) araştırmacı Charles Texier, 1830 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yaptığı gezi sırasında, Doğubayazıt’a da uğrayarak burası hakkında önemli notlar bırakmıştır. Texier’in “Description del Armenie la Perse et la Mesopatamie” adlı kitabında konuk edildiği kabul odalarını büyük bir hayranlıklar anlatmakta, “mineli kornişlerden, renkli figürlerden, garip şekilli kemerlerden ve özellikle binlerce fantastik kuş resminin bulunduğu tavandan bahsetmekte”, ancak tavan Rus saldırısı sırasında çatıya düşen havan toplarıyla yıkılmıştır.
Texier’den sonra bu gölge Johan Other, Piton Van Tournefort, Eug Bore, Eli Smith, James Brant, Friedrich Parroth J.B Fraser gibi bir çok batılı bilim adamı, coğrafyacı, arkeolog ve misyoner tarafından ziyaret edilmiştir.
Carl Ritter’in “Asiatich Turkei” (Asya Türkiye’si) adlı eserinde, 1840’a kadar bilinen diğer seyahat belgelerini bir araya getirerek, sarayın mimarisi ve tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Fransız misyoneri olan J. Bront of the Royal Geographical Society” dergisinde yayınlanan bir makalesinde de Doğubayazıt ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
Salih Hayri “Kırım Zafernamesi” adlı eserinde de Kırım savaşı sırasında Rusların yeniden işgaline uğrayan Doğubayazıt2ın, bu işgal sırasında yağmalanması, İshak Paşa Sarayında yapılan tahribatlar ve çalınan değerli eşyalar konusunda bilgiler yer almaktadır. : “Doğubayazıt kediminde Revandan gelen Rus kuvvetleriyle Musungedigin’de vuku bulan savaşta nizami asker çekilip, başı bozuklar, cephaneleri tükeninceye kadar dayanırlar, kumandan Selim Paşa ise kaleyi bırakıp Muradiye’ye çekildiğinden Ruslar Bayazıt’ı alıp eski sarayı yıkmış ve antika eşyaları gasp etmiştir. Bu sırada Mutasarrıf Behlül Paşa kaçtıysa da Karakilise’de Ruslara esir düşmüştür” demektedir.
Gördükleri bölgeleri ve yaşanan olaylar hakkında bize bilgiler veren gezginlerden biri de, Doğu savaşlarının tarihini yazan Fransız Misyoner Amedee Le Faure’dir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşlarının bütün cephelerini içeren “Historie de la Guerre d Orient” adlı iki ciltlik eseri bulunan Le Faure’nin, içerisinde çok sayıda bölgenin haritası ve yerleşim yerinin gravürleri de bulunan bu eserde. Doğubayazıt’ı temsil eden bir gravür de yer almaktadır. Bu gravür bize Doğubayazıt’ın o dönemdeki durumu hakkında bilgi vermesi açısından önemli bir kaynaktır.
Bir çok seyyah gibi, coğrafyacı V. Guinet’de Doğubayazıt İshak Ğaşa Sarayına uğramış, eserinde sarayın tarihçesi ve yaptıranı hakkında kısa bilgiler vermekte, ayrıca İshak Paşa Sarayı ve Doğubayazıt hakkında İngiliz Lord Kinros da açıklamalarda bulunmuştur. Doğubayazıt hakkında kısa bilgiler vererek, bu bölgede bulunan İshak Paşa Sarayının tarihi, sarayın mimari yapısı, üslup özellikleri hakkında kısa bilgiler vermektedir. R. Baulanger de İshak Paşa Sarayının tarihi, yaptıran kişi ve sarayın genel özellikleri hakkında bilgiler vermektedir. Gezginlerin bize vermiş oldukları bilgiler ile saray hakkında daha kesin ve destekleyici bilgiler edinebilmekteyiz. Saray ve Doğubayazıt hakkında çeşitli önemli bilgiler verilmesinin yanı sıra, kaynağı ve adı bilinmeyen batılı seyyahlar tarafından buranın gravürleri de çizilmiştir.
Bazı kaynaklarda yer alan İshak Paşa Sarayı ve İshak Paşa Sarayı hakkındaki bir rivayete göre; “İstanbul’a gitmekte olan İran elçisi, İshak Paşanın konuğu olur. İshak Paşa elçiyi bir sultan gibi uzaklardan karşılayarak, sarayda hazineleri göstermiş, günlerce şenlik yapmıştır. Bu gösterişten etkilenen elçi İstanbul’a gittiğinde gördüklerini III. Selim’e anlatır. İshak Paşa Sarayını Topkapı Sarayıyla karşılaştırarak sarayın muhteşemliğini ve İshak Paşanın padişah tahtına bile göz dikebileceğini belirtir. Bunun üzerine III. Selim, İshak Paşa’yı Bayazıt’tan ayırtarak, Hasankale zindanına gönderir. İshak Paşa da buna dayanamayarak burada ölmüştür”.
Uzun bir zaman dilimi içerisinde tamamlanan, Rus işgalinde de fazlasıyla zarar görmüş olan İshak Paşa Sarayı, I. Dünya Savaşı boyunca Rus askerlerinin kaldığı yer, kışla olarak kullanılmış, daha sonradan Rusların burayı terk etmeleriyle süvarilerimize kışlalık yapmış . Bu süre içerisinde sarayda bir çok yerler zarar görmüştür.
Zaman karşı direnerek ayakta kalmayı başaran, Doğu Anadolu’nun en uç noktasındaki muhteşem saray, sanat tarihçilerin, arkeologların ve mimarların dikkatini çekerek saray hakkında bir çok inceleme ve araştırmaların yapılmasına neden olmuş, hakkında bir çok yazılar yazılmıştır.
İshak Paşa Sarayının varlığından, gezginlerin dışında ilk haber, ilk yerli inceleme, Yusuf Mahzar Bey’in yaklaşık 1925 yılında Akşam Gazetesinde yayınladığı bir yazı ile ortaya konulmuştur. Mahzar Bey, harap bir durumda olan sarayın kitabelerini okuyarak, sarayın yapım tarihinin 1199 H. (1784 M.) yılı olarak belirlemiş, ayrıca İshak Paşa Sarayının plan ve fonksiyonlarını İstanbul’daki Topkapı Sarayı’yla karşılaştırılmasını da yapmıştır.
Yusuf Mahzar Bey, yaptığı araştırmalar sonucunda dikkatleri yapı üzerinde toplamayı başarmış, yabancı ve Türk mimar, arkeolog ve sanat tarihçilerinin bu konu üzerinde yazılar yazmalarında etkili olmuştur. Ayrıca yabancı ve Türk Üniversitelerinde Yüksek Lisans ve Doktora konusu olarak ele alınmış, plan düzeni, üslup ve süslemeleri, sarayın diğer saraylarla plan açısından karşılaştırılması yapılarak saray çeşitli yönleriyle incelenmiştir.
İshak Paşa Sarayı hakkında en ayrıntılı belgeler arkeolog M. Akok tarafından 1961 yılında Türk Arkeoloji dergisinde yayınlanmış, saray en ince ayrıntısına kadar çizilmiş, bu çizimlerle birlikte fotoğraflar bu dergide yer almıştır. M. Akok tarafından ölçüm ve onarım işlemleri başlatılarak saray yok olmaktan kurtarılmıştır.
Saray, eski eserler ve müzeler Genel Müdürlüğünün 5.6.1963 tarih ve 2014 sayılı kararı ile korunması gerekli eser kapsamına alınarak, 1980 yılından itibaren kesintilerle restore edilmeye başlamıştır.
Koruma kapsamı içerisinde alınan sarayın, ayakta kalabilmesi için ilk başlarda, aralıklı olarak sürdürülen restorasyon çalışmalarının, aslına uygun şekilde hazırlanması gereken projelerin kurullarca kabulünden sonra işe başlanması gerekli iken, çalışmaların plansız yapılması sonucu İshak Paşa Sarayı’nda yapılan restorasyondan olumlu sonuç alınamamasına neden olmuştur.
H. Gündoğdu tarafından İshak Paşa Sarayı’nın, yürütülmekte olan restorasyon çalışmalarında sarayın bir çok kısmındaki kazı alanı genişletilerek, buradaki tonlarca yığıntı temizlenmek suretiyle “U” şeklindeki “Has Bahçe” de bir havuz ve havuza su getiren künklerin, ayrıca saray hizmetine ait olan birimlerin altında, yapılan kazılar sonucunda 11 m. İle 13 m. Arasında değişen derinlikte, birbirine kemerli geçitler ve kapılarla bağlı mahzenlerin bulunduğu ortaya çıkarılmıştır.
Saray hakkında yeni bilgiler edinebilmemiz, yeni birimlerin açığa çıkarılması için oldukça önemli olan bu çalışmalar halen H. Gündoğdu tarafından yürütülmektedir.