Böbrek Nakli Olan Kadınlara Gebelik Uyarıları

Acıbadem Ankara Hastanesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Dr. Kadir Gökhan Atılgan, böbrek nakli olan kadınların gebelik süreci ile ilgili uyarılarda bulundu.

Dr. Altıngan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, transplantasyonun çağın insana en büyük katkılarından birisi olduğunu vurgulayarak, "Toplumun temel kurumu olan ailenin huzuru ve mutluluğu için evlat sahibi olmanın önemi hepimizce malumumuzdur. Sağlık gerekçeleri ile bir kadının 'gebe kalman mümkün değil', 'gebe kalman senin için ve bebek için büyük risk' cümlelerini duymak son derece travmatize edicidir. Bir hekim olarak bunu demek zorunda kalmak bile bir o kadar yaralayıcıdır. Riskleri bertaraf etme adına böbrek nakli, kronik böbrek yetmezliği olan kadınlar için en aydınlık müjdelerden biri olmaktadır" dedi.

Atılgan, nakil sonrası gebelik için canlı vericisi olanların 1 yıl, kadavradan olanların en az 2 yıl bekleme sürecinin olacağını bilmesi gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:

"Alınan ilaçların savunma sistemini baskılaması ve yüksek dozlarda alınması, buna bağlı yaşanabilecek enfeksiyonlar ve rejeksiyon dediğimiz akut ataklar yönünden kliniğin en stabil ve ilaç dozlarının idame dozlarda olduğu dönemi beklemek gereklidir. Bu süreçler olumlu ve gebelik düşünülüyorsa nefroloğunuz ve kadın doğum doktorunuz ile bir an evvel iletişime geçip gebeliği başlatmak, böbrek sağlığı açısından önem arz etmektedir. Nakilden sonraki 5, hatta 10 yıl sonraki dönem ciddi sıkıntılar oluşturabilir."

2010'da Clin Transplantation dergisinde yayınlanan nakil sonrası gebelik sonuçları kayıtlarında 2 bin gebe kadının çalışmaya alındığını belirten Atılgan, "Büyük bir çoğunluğunu böbrek nakilli gebeler oluşturmakta ve çalışmada doğumsal anomali oranının normal popülasyondan çok farkı olmadığı belirtilmiştir. Burada küçük bir hatırlatma bilgisi olarak mikofenolat kullanan hastalar bu genellemeden hariç tutulmuş olup, bu grupta yüzde 23 doğumsal defekt görülmüştür. Mevcut çalışma bu tüm doğan bebekleri 20 yaşına kadar takip ederek tüm sonuçları vermesi açısından da önemlidir" ifadesini kullandı.

Uzman Dr. Atılgan şöyle devam etti:

"Genel olarak kadın doğum uzmanları nakil böbreğin yerleşimi itibari ile sezaryen doğumu tercih etmektedir. Şartların uygun olduğu vakalarda normal doğumu sıkıntısız tamamlayan vaka serileri de bildirilmiştir. Önemli olan doğumun yeni doğan yoğun bakım ünitesi olan bir birimde yapılıyor olmasıdır. Gebelik sürecinde ilk 6 ay takipler 2 haftada bir, son 3 ayda haftada bir olarak devam etmelidir. Gebeliğin sürecini nakil böbreğin sağlığı belirleyecektir. Yani hipertansiyon, proteinüri, idrar yolu enfeksiyonu, kreatinin yüksekliği başta olmak üzere etmenler süreçte rol alan faktörlerdir. Bir diğer önemli hususta akut rejeksiyonlar açısından yayınlarda daha üstün görülen mikofenolat etken maddeli ilaçların gebelikten en az 6 hafta önce azatiyoprine çevrilmiş, siklosporin alıyorsa takrolimusa geçilmiş olması gereklidir. Azatiyoprin plasentaya geçmekte ama bebeğe geçişi çok azdır. Siklosporinin ise gebelikte metabolizması çok artmaktadır. Daha yüksek dozları gerektirmesi takrolimusa geçişi gerektirir. Prednizolon dozlarında bir değişikliğe gerek olmamaktadır. Her şeye rağmen bir kadının anne olması ya da olabileceğinin müjdesini verebilmek biz hekimler için hem mesleki hem de insani olarak en büyük mutluluk vesilesidir."(İHA)

Bir cevap yazın